Çileyle yoğrulmuş inançlı bir yürek: Murat Göğebakan

Adana'nın 'göğe bakan, yürek yakan' yaralı bir evladıydı O. Öyle içten, yaşayarak söylerdi ki şarkılarını içimize nakşederdi duyguları. Genç yaşında önce amansız bir hastalığa yakalandı ardından çok acı bir darbe yedi. Şarkılarıyla hepimizi mest eden adam; Murat Göğebakan işte o darbenin ardından son bir kez daha restini çekti hayata ve tedaviyi reddetti.

Adana’nın 'göğe bakan, yürek yakan' yaralı bir evladıydı O. Öyle içten, yaşayarak söylerdi ki şarkılarını içimize nakşederdi duyguları. Genç yaşında önce amansız bir hastalığa yakalandı ardından çok acı bir darbe yedi. Şarkılarıyla hepimizi mest eden adam; Murat Göğebakan işte o darbenin ardından son bir kez daha restini çekti hayata ve tedaviyi reddetti.
 
Geçtiğimiz günlerde Murat Göğebakan'ın belki de hayatının en kötü günleri yaşamasına vesile olan Sema Bekmez'in hayatını kaybetmesi Adana'nın çağdaş halk ozanı Murat Göğebakan'ı bir kez daha hatırlattı hepimize.
 
Murat Göğebakan'ın annesi Hatice Göğebakan geçtiğimiz yıl Aşkın Gözyaşları kitaplarıyla milyonlarca kişinin gönlüne taht kuran ve Murat Göğebakan'ın da en yakın arkadaşlarından birisi olan yazar Sinan Yağmur Adana'ya gelince onunla birlikte bizi evinde ağırlamıştı. Yine aynı vesile ile bu yıl evine bir kez daha misafir oldum Hatice Hanım'ın.
 
Sinan Yağmur bu kez Murat Göğebakan'ın da vasiyeti olan ve Murat Göğebakan'ı yazdığı
Aşkın Gözyaşları Şems – Kalem Arkası kitabını getirmişti Hatice Göğebakan'a. Hatice Hanım'a kitabı okuyup okumadığını sordum. Meğer daha basılmadan okumuş. Hem de gözyaşlarıyla. Hıçkıra, hıçkıra ağlayarak. "Ne hissettiniz?" diye sordum.
 
"Bu kitapta Murat’ı yeniden doğurdum, büyüttüm ve toprağa koydum" dedi.
 
Çok şey konuştuk Hatice Göğebakan ile. Bazılarını yazılmamak kaydıyla söylediği için yazmayacağım ancak yazacaklarım bile o kadar özel konular ki. Eminim siz de okuyunca Murat Göğebakan ile o acı hatıraları bir kez daha yaşamış olacaksınız.
 
KENDİ YAPAMADIKLARIMI OĞLUMA YAPTIRDIM
 
Kurtuluş Kılınç: Murat Göğebakan'ın çocukluğu nasıl geçti?
 
Hatice Göğebakan: Murat çok küçük yaştaydı biz Almanya'dan kesin dönüş yaptığımızda. Almanya’ya gidiş nedenimiz Murat'ın ayağındaki aksaklığa çare aramaktı ancak bulamayınca çocuklarımı Almanya'da büyütmek istemedim. Vatanımıza kesin dönüş yaptık. İş buldum çalışıyordum ama hiçbir sosyal eğlencemiz yoktu. Tiyatroya çok meraklıydım ancak o dönem Adana’da tiyatro okulu falan yoktu. Ben de oğluma bu sevgiyi aşılamaya çalıştım. Onu her zaman sanat konusunda teşvik ettim, saz kursuna gönderdim. Ona cura aldım. Şarkıları ezberletip düğünlerde söylettim. Hatta Murat bir programda "Annem kendi yapamadıklarını bana yaptırmaya çalıştı" demişti. Belki biraz zor ama güzel bir çocukluktu onunki
 
EN BÜYÜK PİŞMANLIĞIM MURAT'A HİÇ SARILIP YATAMAMIŞ OLMAK
 
Kurtuluş Kılınç: Çocukluğuna dair hatırladığınız ne var Murat Göğebakan'ın?
 
Hatice Göğebakan: Çok güzel şeyler var ama ben bunlardan ziyade sana acı bir şey anlatayım mı oğlum. En büyük pişmanlığım nedir biliyor musun? Ben çocukluğunda hiç Murat'ıma sarılıp yatamadım. Murat 45 günlüktü eşimi işten çıkardılar. Sonra askere aldılar. Ben de hem okudum hem çalıştım. Dışarıdan imtihanlara girdim. Kaynanamın kaynanası baktı Murat’a. Allah ondan razı olsun. Mekânı cennet olsun. Ben de onun adını kızıma verdim.
Yani oğlum zorluklarla yaşayınca yanımda büyümedi oğlum. O yüzden hiç sarılıp yatamadım evladımla. Murat vefat ettiğinde cansız bedenine sarılmak istedim. O da olmadı. Murat'ı yıkayan hocaya keşke rica etseydim. "Yaşarken sarılıp yatamadım oğluma. Müsaade et şimdi, beş dakika olsun oğlumun cansız bedenine sarılıp yatayım yanında" deseydim. Diyemedim. Tabutuna dahi birkaç dakikadan fazla sarılmama izin vermediler.
 
ŞÖHRET ONU DEĞİŞTİRMEDİ DERVİŞLEŞTİRDİ
 
Kurtuluş Kılınç: Nasıl birisiydi Murat ağabey?
 
Hatice Göğebakan: Murat çocukluğunda da şöhret olup bütün Türkiye onu tanıdığında da, hastalığında da hep aynı karaktere sahip özü sözü bir, kimseye 'eyvallah' etmeyen, hep haktan yana duran, sözünü esirgemeyen biraz da hırçın bir yapıya sahipti. Şöhret birçok insanı şımartır ama benim oğlumu daha da olgunlaştırdı. Bir zaman sonra adeta bir derviş gibi yaşadı. Paraya hiçbir zaman tamah etmedi. İnsanlara yardım etmeyi hep çok sevdi. Ömrünün en son ve en zor günlerinde yanında olmayan nice arkadaşı onun yardımlarıyla bulundukları konuma geldiler ancak Murat bunu onların başına hiç yüzlerine vurmadı. Garip gelmişti benim oğlum dünyaya, öyle de garip gitti.
 
ADANA'YA GELDİĞİMİZ GÜN 3–4 AYLIK ÖMRÜNÜN KALDIĞINI ANLADIK
 
Kurtuluş Kılınç: Son günleri nasıl geçti Murat Göğebakan'ın?
 
Hatice Göğebakan: Yaşadığı büyük acı sonrasında tedaviyi reddetti. "Nasıl olsa sonunda ölüm yok mu? Ha bir gün önce ha bir gün sonra olmuş ne fark eder?" derdi. Doktorlardan Adana’ya gelmek için izin istedi. Riskli olduğunu söylemelerine karşın ısrar etti. Doktorlara bu süreçte ne yapabileceğimizi, neye dikkat etmemiz gerektiğini sordum. Eğer yemeğin kokusundan midesi bulanır ve istifra etmeye, her yediğini çıkarmaya başlarsa 3–4 aylık bir ömrü kaldığını söylediler. Kardeşleri, Murat geliyor diye et almışlar. Çok sevdiği için kavurma yapacaktık. Daha eve girerken yemeğin kokusundan şikâyet etmeye başladı. Midesinin bulandığını söyledi. Yaşlar hemen hücum etti gözlerime. Zorla yediği bir iki lokmayı da birkaç dakika sonra geri çıkarınca o kaçınılmaz acı sona yaklaştığımızı anladım. Yıkıldım. Oğlumun artık 3–4 aylık bir ömrü kalmıştı. Murat da anladı durumu. İyice bıraktı kendisini. Oğlum gözlerimin önünde her geçen gün eriyordu. Ağladım ama yapacak bir şeyimiz kalmamıştı. Rabbime sığındım.
 
ESKİ GELİNİ SEMA BEKMEZ HAKKINDA İLK KEZ KONUŞTU: ALLAH RAHMET EYLESİN
 
Konuşma öncesinde Hatice Hanım, eski gelini hakkında konuşmak istememişti. Ben de saygı duydum ve konuyu hiç açmamaya özen gösterdim ama işte öyle bir an geldi ki mevzu ister istemez Murat Göğebakan’ın en büyük vurgununa geldi.
 
Anne Göğebakan, konuyla ilgili kendisini çok kişinin aradığını ancak hiç kimseyle bu konuda konuşmadığını ifade etti. Ardından ekledi; "Ne diyeyim ki oğul? Herkes alnına yazılan kaderi yaşıyor işte. Bu da bizim kaderimizdir. Ben o hanımefendiye gönül koymadım. Oğlum da konuşturmazdı zaten. Olumlu ya da olumsuz bir şey söylemek istemiyorum. Biz o ihaneti öğrendikten sonra zaten bütün ilişkimizi kesmiştik. Ben bu saatten sonra ancak 'Allah rahmet eylesin' diyebilirim."
 
İHANETİN ORTAYA ÇIKTIĞI GÜN BİZİM İÇİN ZATEN ÖLMÜŞTÜ
 
Murat Göğebakan’ın vefat haberini; "Ay yüzlünüz sizlere veda etti" derken hıçkırarak veren ve daha fazla konuşamayan kardeşi Ferhat Göğebakan ise; “sözün bittiği yerdeyiz. Konuşmanın kimseye faydası yok. Hesabı görecek olan Allah’tır. O hanımefendi bizim için zaten o ihanet günden sonra ölmüştü” dedi.
 
Burada bir şey dikkatimi çekti; hem anne hem de kardeş Göğebakan, yüce gönüllerini ortaya koyarak merhum Sema Hanım ile ilgili hiç kötü bir cümle kurmadılar ama adını da ağızlarına hiç almadılar.
 
En acı ya da en mutlu duyguları yaşamış, maddi olarak en dibi de en zirveyi de görmüş, azimli bir kadın Hatice Göğebakan. Yaşadığı acılara/sıkıntılara hep tevekkülle yaklaşmış. Sevinçlere, mutluluklara hep şükretmiş. Öyle bir hayat yaşamış ki; Adana’da 1977 yılında ilk ehliyet alan kadınmış kendisi.
 
MEKÂNIN CENNET MAKAMIN AL-İ OLSUN MURAT GÖĞEBAKAN
 
Hastalandı. "Tevekkülden başka yapacak bir şeyimiz yok" dedi.
Arkadaşları ziyaretleri kesti. "Canları sağolsun" dedi.
Evleri gitti. Parası bitti. "Olsun. Yine kazanırız. Rızkı veren Allah'tır" dedi.
Eşi, onu terk etti. "Allah yolunu açık etsin. Mutlu bahtiyar etsin" dedi.
Eski bir bodrum katında yatıp kalkmaya başladı. "İsyan edecek değilim" dedi.
Bir kanepede uyuduğu hatırlatılınca diğer kanepeyi gösterdi. "Bunda da oğlum yatıyor. Önemli değil" dedi.
Hasta haliyle, çamaşırlarını kendi, elde yıkadı. "Olması gereken oluyor" dedi.
Böyle bir koca yürekli, derviş yürekli, Şems gibi bir adamdı Murat Göğebakan. Nefesimiz adedince rahmet diliyorum. Mekânı cennet, makamı al-i olsun.
 

Murat Gögebakan ay yüzlü