Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi ve Mimarlık Bölümü Başkanı Doç. Dr. Nur Umar, krizlerin mimarlık açısından fırsata çevrilmesinin mümkün olduğu bildirdi.
Mimarlar Odası Adana Şubesi tarafından “Ve sonra” mottosuyla düzenlenen ve Çırçır Fabrikasında 3 gün devam eden 1. Adana Mimarlık Festivali tamamlandı.
Festivalin son günü olan cumartesi günkü panele konuşmacı olarak katılan ATÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi ve mimarlık Bölümü Başkanı Doç.Dr Nur Umar, ”Krizlerin Mimarlık Üzerinde Etkileri ve Fırsatlar” başlıklı konuşmasında, krizler ve fırsata çevrilmesi, yapay zeka ve dijital tasarımın mimarlıkta kullanımıyla ilgili yaptığı açıklamalarla izleyicilerin yoğun ilgisini çekti.
KRİZ VE MİMARLIK
Çevresel, ekonomik, dijitalleşme krizleri, rant odaklı dönüşüm, afetler fibi sorunlarla karşılaşıldığını anlatan Doç.Dr. Umar, çevresel krizin mimarlık alanında sürdürülebilir çözümler üretme zorunluluğunu doğurduğunu ifade ederek, “Küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 38’i inşaat sektörü ve binalardan kaynaklanmaktadır. İnşaat projelerinden büyük miktarda atık ortaya çıkmaktadır. Dünya genelinde atıkların yaklaşık yüzde 30 ila yüzdev40’ı inşaat ve yıkım faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Bu atıklar arasında beton, metal, ahşap, plastik ve benzeri malzemeler bulunur. Özellikle beton, asfalt, PVC, yalıtım malzemeleri, kompozitler ve alçıpan gibi malzemelerin olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
EKOLOJİK MİMARLIK
Sürdürülebilirlik fırsatların, sürdürülebilir tasarım ve yeşil bina teknolojilerinin gelişmesine olanak sağladığını kaydeden Umar, yenilenebilir enerji kaynaklarını entegre eden, enerji verimliliğini arttıran ve karbon salınımını azaltan binalar hem çevresel, hem ekonomik bağlamda uzun vadeli kazançlar sağlayacağını ifade etti. Umar, sürdürülebilirlik için yerel, doğal ve geri dönüştürülebilir malzemelerle çalışmak gerektiğini vurguladı.
KENTSEL DÖNÜŞÜM
Dünya genelinde hızlı büyüme ve göç, kentsel altyapının yetersiz kalmasının sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olduğunu belirten Doç.Dr. Nur Umar, Türkiye’de de kentsel dönüşümün rantsal dönüşüm şeklinde algılanması ve uygulanmasının çözüm yerine çözümsüzlük ve toplumsal anlamda krizler ürettiğinin bildirdi.
Umar, kentsel dönüşüm fırsatlarının ise sosyal fayda odaklı projelerle yerel toplulukları güçlendirme, toplum katılımlı projeler üretme, adil ve yaşanabilir oluşturma fırsatı yaratacağını belirtti.
DÖNGÜSEL VE YEŞİL EKONOMİ
Nur Umar, döngüsel ve yeşil ekonomi ile ilgili ise şunları söyledi:
“Döngüsel ekonomiyi destekleyen politikaların; binaların geri dönüştürülmesi, modüler yapıların tekrar kullanılması, malzeme israfının önenmesi gibi yöntemlerle hem çevresel, hem ekonomik fayda; malzeme seçimi, yeniden kullanım, geri dönüşüm ve modüler tasarım fırsatı sağlar.
Yeşil ekonomiyi destekleyen politikalarla; çevre dostu projeler ve sürdürülebilir inşaat uygulamaları yeşil ekonomi çerçevesinde teşvik edilebilir; yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, sürdürülebilir tarım ve yeşil teknolojilerle ilgili fırsat sağlayabilir.”
AFETLER VE DAYANIKLI YAPILAR
Afetlerin sıklığı ve şiddetinin artmasının dayanıklı yapıların öneminin ortaya koyduğunu ifade eden Nur Umar, “Türkiye’de özellikle depreme dayanıklı yapı inşası zorunluluk haline gelmiştir. Eski ve güvensiz yapı stoku risk teşkil ederken, ekonomik kısıtlar ve denetimsizlik güvenli yapı inşasının engelleyebiliyor” diye konuştu.
AFETE DİRENÇLİ KENTLER
Afete dayanıklı yapı ve altyapılar geliştirmenin önemi değinen Nur Umar, afet sonrasında hızlı bir şekilde kurulabilecek geçici yapılar mimarlık ve inşaat sektörleri için yeni bir uzmanlık alana yaratabileceğine işaret ederek, afet risk azaltma politikalarını, “Deprem, sel, fırtına gibi doğal afetlerin sıklığı göz önünde bulundurularak, kentlerin afet dayanıklılığını artıran politikaların geliştirilmesi ve bina standartlarının güncellenmesi, afetlere dayanıklı yapılar inşa esilmesinin zorunlu hale getiren düzenlemeler yapılması; afet sonrası yeniden yapılanma politikalarının da, afet bölgelerinde hızla yeniden inşa için finansal destek sağlayan politikaların ve afete dayanıklı yapıların önceliklendirilmesi olarak tanımladı.
YAPAY ZEKA VE DİJİTALLEŞME
Doç.Dr. Nur Umar, dünya genelinde yapay zeka, dijital tasarım ve inşaat teknolojilerinin hızla gelişiminin mimarlıkta fırsat sunarken adaptasyonla ilgili sorunlar yaratabildiğinin ve etik tartışmaların beraberinde getirdiğinin söyledi.
Türkiye’de dijitalleşmenin yeterli düzeyde olmamasının ve eğitimde geçiş aşamasında olunmasının mimarlık ofislerinin yapay zeka tabanlı yeni teknolojilere uyumunu zorlaştırabildiğini kaydeden Umar, şöylr konuştu:
“Teknolojik krizler, mimarların yapay zeka ve dijital tasarım teknolojilerini kullanarak daha verimli ve yenilikçi projeler üretmesine olanak tanıyabilir.
Mimarlık eğitimin sürdürülebilirlik ve dijitalleşme odaklı güncellenmesi, özel sektörde ise Ar-Ge faaliyetlerinin artırılması, krizlere karşı daha dayanıklı ve yenilikçi çözümler geliştirilmesine olanak sağlayabilir.
Tüm krizler birbiriyle ilişkili ve mevcut yapılı çevremizi dönüştürme ve daha iyi bir gelecek tasarlama fırsatı sunuyor.
Yapay zeka ve dijitalleşmeyi çevre dostu politikalarla ilişkilendirerek toplum odaklı dönüşümlerin yaşandığı, afete dirençli sürdürülebilir bir yapılı çevre inşa etme fırsatlarını da beraberinde getirmektedir.