Bugün

Marmara Denizi kuruyabilir!

02 Mayıs 2022 - 00:20

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Meclis Müsilaj Araştırma Komisyonu Üyesi Dr. Müzeyyen Şevkin, dünyada bütünüyle bir ülkeye ait tek deniz olan Marmara Denizi'nin adeta bir çöp kutusu ya da bir atık havuzuna dönüştürüldüğünü vurguladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülen Müsilaj Araştırma Komisyonu Raporu üzerine partisi adına söz alan CHP’li Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, gölden denize evrilen ve yedi bin yıl önce oluşmuş genç bir deniz ve jeolojik oluşum olan Marmara Denizi kıyısındaki 7 kentte 25 milyon nüfus bulunduğuna dikkat çekti.

MÜSİLAJI FOTOĞRAFLARLA GÖSTERDİ

Yaz aylarının yaklaştığı şu günlerde Marmara Denizi’nde müsilajın yeniden hortladığını kürsüden gösterdiği fotoğraflar eşliğinde kaydeden Dr. Şevkin, “İklim değişiklikleri, artan nüfus, kontrolsüz ve plansız kentleşme, talana ve ranta dayalı yerleşim, çevre duyarlılığından uzak yalnızca inşaat sektörünü büyütmeye dayalı bir ekonomik modelleme, kapitalist sistemin dayattığı aşırı tüketimden oluşan atıkların fazlalığı, sanayi ve evsel atıkların vahşice alıcı ortama bırakıldığı ülkemizi ekolojik felaketlere sürüklemiştir” dedi.

Marmara Denizi’nin bu sistem içerisinde adeta bir çöp kutusu ya da bir atık havuzuna dönüştürüldüğünü dile getiren Dr. Şevkin, yirmi yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanının, herkesin gözü önünde gerçekleşen bu eylemleri engellemesi ve denetlemesi gerekirken görevini yerine getirmediğini, seyirci kaldığını savundu.

Müsilaj afetinin oluşmasından sonra akıl edilen 22 maddelik eylem planının sözde kaldığını dile getiren Dr. Şevkin, “Öğleden sonra günaydın, hakikaten yani! Yirmi yıldır aklınız nerededir diye sormak gerekir. 22 maddelik sözde eylem planında izlenebilir ve denetlenebilir çözümlerin yeterli olmadığını şu anda yeniden gözlenen müsilajla ortaya koyuyoruz; demek ki yeterli önlemler alınamıyor ki bu müsilaj yeniden gündeme geliyor. Havanın da ısınmasıyla beraber daha fazla olacağını düşünmekteyiz” diye konuştu.

RAPORDA KISA VADELİ ÇÖZÜMLER YOK!

Yine, Adalar Bölgesi’nin özel çevre koruma bölgesi ilan edildiğini ancak daha üzerinden bir yıl geçmeden bu kararın delindiğini kaydeden Dr. Şevkin, “Marmara Denizi'ne atık bırakan bütün işletmelerin kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Kapatma kararı alınması, derin deşarjın kesinlikle yasaklanması gerekir. Kısa vadeli kesin çözümler bu raporda ne yazık ki sunulmamıştır” dedi.

Ergene Nehri’nin Istranca Dağları'nda doğduğunu, doğduğu noktadaki debisinin 260 bin metreküp olduğunu ve 283 kilometre yol kat ederek Saros Körfezi'ne döküldüğünü hatırlatan Dr. Şevkin, “Tabii, bu kat ettiği yol boyunca 240 bin metreküp evsel atık, yani kanalizasyon atığı dökülüyor Ergene'ye ve günde 460 bin metreküp sanayi atığı deşarj ediliyor. Yani kendi kapasitesinin neredeyse 4 katı daha fazla atık suya maruz kalıyor. Ergene Nehri maalesef, simsiyah bir akışta” ifadelerini kullandı.

“ERGENE’NİN MARMARA’YA AKMASI ÖNLENMELİ!”

Yoğun tarım yapılan ve gıda güvenliğini de olumsuz etkileyen kirliliğin adeta yok sayıldığını ve "dünyanın en kirli nehirlerinden biri" olarak nitelendirilen Ergene Nehri’nin 50 kilometre yol kat ettirilerek arıtma yaptırıldığını, Tekirdağ'ın 4,5 kilometre açıklarında 47 metre derinliğe deşarj edildiğini vurguladı.  Bu işlemin derhâl durdurulmasının önemine işaret eden Dr. Şevkin, “Aksi takdirde, Orta Asya'da Aral Gölü'nün kurulması gibi bir çevre faciasıyla yani Marmara Denizi'nin kurulmasıyla karşı karşıya kalacağız arkadaşlar. AKP iktidarlarının yıllardır temizlemediği, yarattığı çevre felaketini ve sağlık problemlerini yok gördüğü bu ortamda derhâl Ergene Nehri'nin Marmara'ya verilmesinden vazgeçilmesi gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bölgede hava kirliliğinin öncelikli olduğunu ifade etmiştir. Ancak ne yazık ki hava kirliliğinden önce suların kirliliği burada önem taşımaktadır, bu da Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ne kadar ciddiyetten uzak ve ne kadar bilimden uzak olduğunu gösteren bir durumdur” dedi.

“JEOLOJİK OLUŞUM DİKKATE ALINMADI”

Türkiye’deki her nehrin, gölün, denize verilen atıkların, ağır metallerin, boyaların organik maddelerin, atıkların birbiriyle karıştırılmadan, ayrı ayrı yöntemlerle arıtılarak ortama verilmesinin sağlanması gereğine dikkat çeken Dr. Şevkin, şunları söyledi:

“Rapordaki eksiklerden biri de jeolojik oluşum olan Marmara Denizi havzasının jeolojik bütünlüğünden bahsedilmemesidir. Bölgenin jeolojik, morfolojik yapısı ve özellikleri yer altı suyu, yüzey suları, biyokimyasal döngüyle birlikte bir bütünlük olarak mutlaka incelenmeliydi. Muhalefet şerhimizde elbette yapılması gerekenleri aktardık ama bu eksikliğe de buradan dikkat çekmek isterim. Marmara Denizi'nin bir kıyı dolgusu alanına geldiği ortamda, ÇED raporları uygulanmamakta, 19 su ürünü olan balık türünün soyu tamamen tükenmiş, 150 civarında balık da yok olma noktasına gelmiştir. Sürdürülebilir bir balıkçılık yapılmalıdır.

“RAPORDA KANAL İSTANBUL’UN YIKICI ETKİSİ YOK!”

Kanal İstanbul uçuk projesinin müsilaja olumsuz etkilerinden raporda hiç bahsedilmemiştir. Bundan mutlaka söz edilmesi gerekirdi. Yine, Marmara Deniz'inde sadece müsilaj oluşumunun değil, kirliliğin önlenmesine yönelik adımlar atılmalıdır. İllere merkezî bütçeden mutlaka bir kaynak aktarılmalıdır. En önemli önerilerden birisi olarak da millî gelirin yüzde 42'sinin Marmara'da üretildiği ve buradaki nüfus yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda, bu yoğunluğun azaltılması için bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak 2015'ten beri Merkez Türkiye projesinde sunduğumuz, Marmara'nın yüksek teknoloji bölgesi olarak sunulması ama raylı sistemle sanayinin ülkenin güneyine doğru kaydırıldığı ve İskenderun ile Mersin Limanlarını bağlayacak altyapıyı oluşturarak buradaki nüfus yoğunluğunun azaltılması en önemli önermelerden biridir ve mutlaka yapılmalıdır.

Madencilikten şehir planlamaya, tarımdan sanayiye her alanda rantı ve talanı değil, çevreyi, sahici bir biçimde, amasız fakatsız korumak için bir milat oluşturmak gerekiyor. Unutmayın, Falih Rıfkı Atay diyor ki: "Her yıkıntı onarılabilir ama doğanınki asla." Mahatma Gandhi diyor ki: "Dünya herkesin ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadarını sağlar fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek kadar değil." Kirletici unsurlar ortadan kalkmalı, nüfus yoğunluğu azaltılmalı, denetim gerçekçi olmalı, bu rapor da tozlu raflarda çürümemelidir.”