Çocuklarımız karnelerini aldı. Ogün bazı yüzler güldü, bazı yüzler asıldı. Ne yazık ki yüzü gülenler için bu harika bir haber, her şey yolunda diyemiyorum. Yüzü asılanlar için de bu çok kötü bir haber, her şey felaket de diyemem. Çünkü karne bir göstergedir. Tıpkı hava durumu gibi. O anın, o yılın bir göstergesi. Çocuğun, ailenin hatta öğretmenlerin. Kendi deneyimlerimizden de biliyoruz ki çocuk öğretmenini severse o dersi de sever. Kendisiyle, öğrencilerle, dünyayla barışık bir öğretmenin; öğrencileri için yaşam boyu kutup yıldızı olduğunu biliyoruz.
Şimdi karneyi nasıl okumamız gerektiğine bakalım. Çocuğumuzun karnesi mükemmelse, ancak hiç arkadaşı yoksa herkesin kendini dışladığını, sevilmediğini düşünüyorsa, sosyal ortamlardan kaçınıyorsa ve yüzü gülmüyorsa ruh sağlığı karnesi kötü demektir. Bu durumda yapılacak olan şey bir uzman yardımına başvurmak ve çocuğu ders dışı sosyal aktivitelere yönlendirmek olmalıdır.
Karnesi kırıklarla dolu olan çocuklar için anne babalardan “Çocuğum zeki ama çalışmıyor “ söylemini çok duyarız. Bu durum çocuğun akademik zekasının normal, ancak duygusal zekasının düşük olduğu anlamına gelir. Duygusal zeka akademik zekadan daha önemlidir.
Nedir duygusal zekâ; kendi duygularının farkına varıp onları düzenleyebilmek (ör. Öfke, korku, üzüntünün üstesinden gelmek) ve stresi yönetebilmek, kendini motive ederek hedeflerine yönelmek, başkalarının duygularını anlamak ( empati yapabilmek) ve doğru karşılığı vermek ve başkalarıyla bağlantı kurmaktır. Buna bir de mizah özelliğinin olmasını ekleyebilirsiniz ki bu, ruh sağlığının göstergesidir. Duygusal zekâsı yüksek, yani kendisiyle barışık, çevresiyle barışık, kendini motive eden, aile, arkadaş, sosyal iletişimi dengeli çocukların karnesi iyidir.
Çocuğun karnesi aynı zamanda ailenin göstergesidir demiştik. Bazı iyi karneler ailenin kötü göstergesidir. Şöyle ki çocuk sevilmek ve değerli olmak için deliler gibi çalışır, aşırı hırslıdır, 100 üzerinden 98 alınca ağlar. Öz değeri başarıya bağlıdır. Ailenin başarıyı sözde değil ama özde çocuktan üstün tuttuğunun göstergesidir.
Bazı kötü karneler de yine ailenin kötü göstergesidir hata yapmasına izin verilmeyen ailelerdir bunlar. Şımarmasın diye övülmeyen, daha iyisini yapsın diye hep eksik ve yanlışları söylenen çocuklardır. Bu çocuklar hata yapmaktan o kadar çok korkar hale gelir ki ne kadar çalışırsa çalışsın yüksek kaygı; çalıştığı her şeyi silip süpürür ve tabii ki başarısız olurlar.
Ne yapmak gerekiyor? Önce çocuğumuza teşekkür edeceğiz, emeği için. Daima emeği sonuçtan üstün tutacağız. Bu karnenin hem onun hem bizim gösterdiğimiz olduğunu söyleyeceğiz. Hedefimiz en iyi okullarda okusun en yüksek notları alsın olmayacak; ayakları üzerinde duran, duygusal açıdan dengeli, kendilerine uygun, severek yapacakları mesleklere sahip mutlu çocuklar yetiştirmek olsun. Bunun için çocuğumuzu olduğu gibi kabullenmek; olumlu yanlarını vurgulamak, odasına izin almadan girmemek, yani ona komşumuzun çocuğuna yaptığımız gibi saygı ile yaklaşmak; ana baba olarak bizim karnemizde ki notları da yükseltecektir. Her zaman benimsediğimiz slogan burada da geçerlidir: Önce ben. Yani önce ben sağlıklı ve dengeli olayım, kendime yardım edeyim ki sonra çocuğuma yardım edebileyim.