Sosyal medyada yurttaş olarak duyarlı tepkiler veren ve yıllarını tarih öğretmeni olarak ülkesine hizmet etmekle geçiren İlhan İlmenöz’ün değerli bulduğu tespitlerini içeren yazısını bugün sizlerle paylaşmak istedim. İlhan Beye de bu güzel yazısı için teşekkür ederim.
İlhan Beyin yazısının haklılık payı olan yanlarıyla değerlendirmenizi isterim. İşte o yazı…
“ Artık zamları takip edemez olduk. Aslına bakılırsa umursamaz da olduk…
Her gün çarşıda pazarda her şeyin fiyatı artıyor ve biz bunu çok olağan karşılıyoruz. Benzinden elektriğe, doğal gazdan ekmeğe yapılan rutin zamlar ise hayatımızın bir parçası oldu.
Enflasyon ve fiyat artışları artık ucuz-pahalı ayrımı yapabilme yetimizi de kaybetmemize yol açıyor. Sürekli değişen fiyatlar ile hangi ürün ucuz, hangisi daha pahalı takip edemez olduk.
Bazıları bu zamlardan pardon, fiyat ayarlamalarından yakınırken bazıları da yapacak bir şey yok yola devam diyor. Yani hayat öyle ya da böyle devam eder görünse de yoksullar daha da yoksullaşırken zenginler daha da zenginleşiyor.
Sadece zamlar değil, yeni vergilerin de yolda olduğu ve yakında açıklanacağı söylentileri çok kişinin keyfini kaçırmış durumda…
Ama şimdi yapılan iyi işleri de görmezden gelmeyelim. Son olarak halk plajlarında şemsiye ve şezlongların emeklilere bedava yapılması tüm yurtta ve emekliler arasında büyük sevinç yarattı. Düşünsenize ne kadar büyük bir hizmet, öğrenci yurtları zaten bedava!
Değmeyin keyfime gitsin, kalkıp oynayasım geldi.
Efendim çok bilindik bir fıkradır yeri gelmişken hatırlatalım;
Padişahlardan biri, yeni vergiler koyduğunda ya da mevcut vergileri arttırdığında sadrazama;
– Git bakalım, halkın arasında bir dolaş. Vergilere alışmışlar mı dermiş. Sadrazam da, halkın arasında dolaştıktan sona padişaha;
– Padişahım, halkın suratı biraz asık, canı da sıkılmış durumda ama işlerine devam ediyorlar…
Dediğinde padişah da şu şekilde yorum yaparmış:
– Tamam, demek ki sorun yok. Alışırlar alışırlar…
Bir süre sonra yine vergiler artırıldığında, padişahın talimatı üzerine sadrazam halkın arasında dolaşır ve izlenimlerini aktarırmış;
– Padişahım, bu kez suratları çok asık. Merhaba desen, yüzüne dik dik bakıyorlar. Sonraki her an kavga edecek gibiler. Suratlarından düşen bin parça. Neredeyse ağlayacak gibiler… Galiba bu kez vergileri çok artırdık.
– Yok yok. Merak etme sen. Önemli bir şey gözükmüyor. Alışırlar, alışırlar…
Bu böyle devam etmiş gitmiş.
Günlerden bir gün, yine yeni vergiler getirildiğinde, sadrazam halkın arasına karışmış, dolaşıp geldiğinde şaşkın bir vaziyetteymiş:
– Padişahım hiç sormayın. Bu kez kafam karmakarışık. Çünkü hiçbir şey anlamadım. Herkes çok neşeli, gülüyor hatta sokaklarda dans ediyorlar, oynuyorlar…
‘Aman’ demiş padişah.
– Eğer halk dans etmeye ve oynamaya başladıysa, demek ki durum çok kötü . Hiçbir şeyi umursamıyorlar demektir. Galiba vergileri çok artırdık. Hemen vergileri indirelim. Yoksa perişan oluruz…
Hikâye bu kadar, son zamlardan sonra yine ağlamaya devam mı, yoksa gülüp oynama zamanı geldi de geçiyor mu?
Benim gördüğüm hâlâ ağlıyoruz.”