Yetimin hakkını gasp edenler, birilerine çökerek elindeki malını ve servetini alanlar, haksız kazanç elde edenler, mafya ortamında kirli işlerle uğraşanlar son günlerde Türkiye’nin gündemine oturdu.
Bu ilişkilere siyasetin bulaşması da insanların siyasete olan inancını bir kez daha zedeledi.
Koca koca insanlar “İçerde iken şöyleydi, dışarıda iken böyleydi!” diye başlayan cümleler kurarak siyasetin merkezindeki insanların kendileriyle nasıl ilişkiler yaşadıklarını sosyal medya üzerinden topluma deşifre etmeye başladılar.
Bizler de ibretle, hayretle izliyoruz olup bitenleri.
Kirli ilişkilerin içinde olanlar yaşadıkları iddia edilenlere sessiz kalıyorlar. Birileri o kirli ilişkilerin sahiplerine sahip çıkıp, iddia edenleri suçluyorlar. Birileri de bunun yorumunu yaparak bu işin boyutunu “İlişki boyutundan” çıkararak savunma hissi ile koruma, kollama moduna dönüştürüyorlar.
Bütün olup bitenler bundan ibaret.
Dışarıda aslan kesilenleri mi ararsınız. İçeride iken fare olanlardan mı dem vurursunuz. Kimin elinin kimin cebinde olduğuna mı yanarsınız. Ortada tokatçılar, dolandırıcılar ve kirli ilişkilerden dolayı para kazananları mı ararsınız. Kim ne şekilde aklınıza geliyor ise ona göre etrafınızdakilere bakıp kimin ne olmak istediğini de iyi tahlil etmiş olursunuz.
Önceki gün televizyon ekranlarında son günlerin tartışma gündemi olarak belirlenen ve her tv kanalında aynı anda tartışılmak istenilen Zülfi Livaneli’nin çıkışlarına yönelik tartışma programını izleme ihtiyacı duydum.
Livaneli’nin haklı ya da haksız oluşunu partilerine olan yakınlık dereceleri ile televizyon ekranlarında bulunma gerekçelerine temel dayanak olan varlık sebepleriyle ifade etmeye çalışanları dinleyince hiddet ve tepki dilinden bir saat içinde uzaklaşarak Zülfi Livaneli’nin yayına bağlanıp ne demek istediğini anlatmasından sonra ‘az önce böyle düşünmemiştik’ diyerek yorum yapmalarına inanın şaşırdım.
Az önce böyle düşünmeyecek duruma gelen o yorumcuların bir telefon kadar kendilerine yakın mesafede duran Zülfi Livaneli’ye yayından önce telefon açarak görüşme yapmış olsalardı sanırım o hiddet ve tepki dilini kullanmazlardı.
Livaneli’nin söylemleri ve açıklamalarının da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kaybeden bir kişinin bu kayba neden olanlardan yıllar sonra da olsa intikam alma gibi bir eğilim içinde olarak dile getirdiği, kamuoyunun dikkatine sunarak taşıdığı cümleler olarak gördüm yayın boyunca izlediklerimden.
Konu içerdekilerin ve dışarıda olanların neler istediklerinden çıktı aslında. Tosuncuk bugün içeride. Dün bir eli yağda, bir eli bağda zevki sefa sürüyordu.
Dışarıda neler istemişti? Nelerle müşerref oldu!
İçeride ne isteyecek? Nelerle müşerref olacak!
Hayat böyle bir şey işte.
Allah kimseyi o ‘içeriye’ düşürmesin. Dışarıda iken de işinize gücünüze bakarak helalinden kazanç elde edip geçinip gitmeyi herkese nasip etsin.
Bizlerin de hakkını eğer birileri cebine indirip bir şekilde yok ediyorsa onu da Allah bildiği gibi etsin diyelim ve siz siz olun kesinlikle yargısız infaz yapmayın.