İnsanlar nasıl olur da yangını göremezler ona hayret ediyorum. Bu yangın orman yangını değil. Mutfak ve tezgah yangını…
Hiçbir şeyin yanını yaklaşılmıyor. El yakıyor adeta fiyatlar.
Siyasiler diyorum olup bitenden haberdar değiller mi? Kendileri başka bir ülkede mi yaşıyorlar? Onların mutfakları yanmıyor mu? Aklım ermiyor vallahi.
Vatandaş geçim derdinde, sıkıntı içinde. Defalarca dile getirdik. “Şu marketleri, çarşıyı pazarı bir denetleyin. Toptancıları, spekülatörleri bulup halkın parasını cebinden alanları bir şekilde cezalandırın” dedik. Biz söylüyoruz biz duyuyoruz vallahi…
AK Parti ve MHP’nin Sayın Milletvekillerini çarşı pazara çıkarak bizlerle birlikte alışveriş yapıp bu sırada halktan gelen tepkileri dinlemeye davet ediyorum. Önü alınmayan bir fiyat artışı var. Bir hafta içinde 3 kiloluk yoğurda 2 lira zam yapıldı durduğu yerde!
Vatandaş pazara geliyor, mecbur evine alacak. Büyük karpuz alan yok. Vatandaş küçük karpuz seçiyor; 3 kiloluk, 5 kiloluk. Yakında dilimle karpuz satmaya da sıra geliyor.
Evine artık insanlar bayat etmek almaya başladılar. Raf fiyatlarında sürekli etiketler değişiyor. Bu ülkenin denetimi yapmakla mükellef olanları da görmezlikten gelerek, duymazlıktan gelerek işi götürüyorlar.
Nereye kadar?
Bir yere kadar… Bıçak kemiğe dayanana kadar…
Pazar yerinde insanlar ile konuşuyorum. Ürün satıcılarını konuşturur isen halde satılan ürünler pahalı. Komisyoncular ürünü pahalı satıyorlar. Pahalı alınca pahalı satıyorlar.
Çaresi olmayan bir süreç gibi oldu ve geldi bizleri kasıp kavuruyor. Tıpkı orman yangını gibi…
Pandemi sonrasında kapanan iş yerleri, iflaslar kırılıp gidiyor. Çaresi olmayan dert gibi oldu vallahi…
Hükümetin mutfaktaki bu yangına, tezgahtaki bu artışlara kulak kapatmasını, duymazlıktan gelmesini de inanın anlamış değilim. Enflasyon almış başını gidiyor. Her şeye zam yapan bir iktidar, mutfak ve tezgah yangınına da sanırım ‘olabilir’ diyerek yaklaşıyor!
Yoksa, şimdiye kadar çoktan müdahil olunurdu.
Üretici ile konuşuyorum. Pazarcı esnafı ile görüşüyorum. “Satamıyoruz. 4 lira 10 kuruş domates, milletin alım gücü yok satamıyoruz... Üretemiyoruz. Benim kendi malım domatesler, susuzluktan olmamış durumda... Ne yapmak lazım ben de bilmiyorum. Gerçekten memnun değilim yani.”
“Kim memnun ki kardeşim” diyerek pahalılığı protesto ederek sesimizi de çıkarmadan evimize geri dönüyoruz.
Durum bir adet bundan ibaret…
Bu yangını uçakta, helikopter de söndüremez!