Ekmekle, bulgurla, makarna ile karın doyuran millet olduk. Ekmeğin fiyatı da 10 lira oldu. Gözümüz aydın…
Yaşam pahalılığı en yüksek olan ülke olduk…
Şampiyonuz!
Gıda fiyatlarındaki artış yurttaşların yetersiz ve sağlıksız beslenmesine neden olurken beslenmeye bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor.
Hastalıkların artışı devlete ayrıca bir maddi külfet getiriyor. Türkiye’de sağlıklı ve dengeli beslenmenin maliyeti günlük 600 liraya yaklaştı. Bugün dört kişilik bir aile asgari ücretten fazla bir parayla ancak açlık sınırında yaşayabiliyor.
Tencereler kaynamaz oldu. Çocuklar gıdasız kalmaya başladı. Yokluk ve sefalet aldı başını gidiyor. Bunu görmeyen yöneticiler bu kadar nasıl rahat olabiliyorlar?
Sağlıkçılar yetersiz ve dengesiz beslenme kişilerde; çabuk yorulma ve halsizlik, depresyon, çinko-demir yetersizliğinden saç dökülmesi, zayıflayan bağışıklık sistemi nedeniyle sıkça hastalanma, kabızlık ve ödem oluşumu, kalsiyum ve D vitamini eksikliğinden diş çürümesi veya kemik erimesi, demir-folik asit eksikliğinden kaynaklı anemiler gibi hastalıklara ve belirtilere yol açtığını söylüyorlar.
Yakın zamanlarda hiç hastaneye gidip tahlil yaptırdınız mı? Bence yaptırın. Bakın görün ne gibi eksikliklerle karşılaşacaksınız…
Yüksek gıda fiyatları nedeniyle yurttaşların karbonhidrat, yüksek yağ, yüksek basit şeker ağırlıklı bütçesine uygun öğünlerle karnını doyurmaya yönelince dengesizlikler başlıyor vücutta.
Vatandaş sofralarda yeterli miktarda protein, taze sebze ve meyve yer almıyor. Bu nedenle obezite, hipertansiyon, diyabet, metabolik sendrom gibi obezitenin tetiklediği sağlık sorunları ortaya çıkıyor.
Bunu tıp dünyası her zeminde dile getiriyor.
Getiriyorlar getirmesine de duyan yok!
Bu kadar açlık ve sefaleti inanın hak etmiyoruz…
Yoksulluk ve sefalet içinde yaşamak istemiyoruz.