Türkiye’nin tahıl ambar olarak bilinen Çukurova yöresindebuğdayda hasatson hızla sürüyor. Geçen hafta lokal olarak başlayan biçim işlemleri, bugünlerde birçok bölgede tarlalara hareket getirdi. Getirmesine getirdi ama bu hareketliliğin ardında büyük bir sessizlik ve tedirginlik var: üretici derin bir çıkmazda.
Bu yıl buğday üretimi, tabiri caizse doğanın gazabına uğradı. Sezon kuraklıkla başladı, ardından gelen zirai don felaketi birçok bölgede buğday ekim alanlarının tamamen sökülmesine neden oldu. Bu da yetmezmiş gibi, mayıs yağmurları bereketten çok zarar getirdi; aşırı yağış ve dolu afetleri, başağa duran buğdayı adeta yerle bir etti.
Bugün tarlalarda biçerdöver sesi duyulsa da çiftçinin yüreğinde buruk bir sessizlik var. Hasat edilen buğdayın başakları dolgun değil, saplar kırık ve dane zayıf. İlk gözlemler, rekoltede yüzde 30 ila 50 arasında verim kaybı olduğunu gösteriyor. Bu, sadece çiftçinin değil, ülke ekonomisinin de taşıması gereken ağır bir yük anlamına geliyor.
Buğday, sadece bir tahıl değil; aynı zamanda soframızdaki ekmek, ülkemizin tarım güvencesidir. Bu kaybın telafisi, yalnızca üreticiye bırakılmamalı. Tarım politikaları, destekleme modelleri ve afetlere karşı sigorta sistemleri yeniden masaya yatırılmalı.
Üreticinin bugün tarlada yaşadığı bu sessiz çığlık, yarın market raflarında fiyat etiketine yansıyacak. Buğdayda yaşanan her kayıp, zincirleme olarak toplumun tüm kesimlerini etkiliyor.