Kurban Bayramına sayılı günler kaldı. Yılın en özel zamanlarından biri daha kapımız dq. Bayramlar, sadece takvimde birer tarih değil, bir toplumun vicdanı, birlik ve beraberliğin sıcak nefesi, geçmişle gelecek arasında kurulan manevi köprülerdir.
Kurban Bayramı’nı sadece et paylaşımıyla sınırlamak, onu ruhsuz bir ritüele dönüştürmek olur. Oysa kurban; teslimiyettir, paylaşmaktır, hatırlamaktı. Kurban, sadece bir hayvanın kesilmesi değil; nefsin, bencilliğin, kibirin, öfkenin kurban edilmesidir aslında.
Bugün, paylaşmanın en çok ihtiyaç duyulduğu bir çağda yaşıyoruz. Komşusunun aç olduğunu unutan modern birey, bayramların sunduğu vicdani fırsatları da çoğu zaman alışveriş listelerine indirgemiş durumda. Oysa gerçek bayram, yalnız sofrada değil, kalpte başlar.
Kurban Bayramı, zenginle fakiri, yalnızla kalabalığı, gençle yaşlıyı aynı çemberde birleştiren nadir anlardandır. Bir tabak et, bazen bir yıl boyunca et tadı almayan bir çocuğun yüzünde bayram sevincine dönüşür. Bu yüzden kesilen her kurban, sadece bir ibadet değil; toplumsal bir sorumluluk, bir empati sınavıdır.
Bu bayramda, sadece et değil; bir tebessüm, bir ziyaret, bir telefon, bir hal hatır da paylaşalım. Kurbanı hatırlamak, insanı hatırlamaktır. Çünkü biz, insanı unutursak; bayramı da unuturuz.