Türkiye'nin Kilikya'daki Efesi;Anavarza diye hep anlatılır,duyarsınız ismini.Bazı kaynaklarda da Anazarbus diye geçer,bu gizemli antik kenti hep merak etmişimdir,nerde,nasıl,gerçekten anlatıldığı kadar önemli ve gizemli bir kent midir diye.
Artık,bu merakın esiri olmuş,ihtirasla kendine çekiyor beni,derken benim gibi keşfe,gizeme meraklı birkaç rehber arkadaşla birlikte,kilo metreleri sıfırlayıp düştük yollara.Adana şehir merkezinden çıkar çıkmaz, kendimizi Çukurova'nın derinliklerinde bulduk,dümdüz uçsuz bucaksız bir düzlük ve adeta yeşilin bütün tonları ile süslenmiş gibi.Ayçiçeği,mısır,yer fıstığı ekili tarlalarından geçerek,aracımız yol alıyordu ,uzadıkça uzayan yollar,sanki bizi ovanın daha da derinliklerine çekiyordu.Tam ovanın doyumsuz seyrine dalmışken,yol kenarında yüksek bir dağın zirvesine kurulu,geçmişe meydan okuyan muhteşem bir kale,uzaktan el sallıyordu bize.
Sanki;ortaçağ şovalyeleri taşınırken unuttukları bir şato gibi,bütün ovaya hakim bir yerdeydi.Evet burası,ünlü seyyah Evliya Çelebi'nin,seyahatnamesinde zikrettiği gizemli yılan kale,yönümüzü farkında olmadan o yöne çevirdik,dağa tırmandıkça bütün ova ayaklarımızın altında,Ceyhan nehri ise hayat verdiği ovaya,naz yapar gibi zig zag lar çizerek akıyordu.Bugüne kadar Anadolu da gördüğüm,en gösterişli en sağlam kalelerden biri bu.Giriş kapısına ulaştığımızda restorasyon nedeni ile ziyarete kapalı olduğunu gördük,hayallerimiz suya düştü,ama onu yakından görmek bile ayrı bir ayrıcalıktı bizim için.Kaleyi resimledikten sonra tekrar yola düştük,o gizemli antik şehir,ısrarla bizi çağırıyordu,Ceyhan şehir merkezine varmadan,Kozan istikametinde kuzeye doğru saptık,Kozan şehir merkezine 30 km kala,doğuda ovayı aydınlatan,güneş misali duran, antik kentin kalesi görünmeye başladı.Biraz sonra,Dilekkaya Köyü yazan tabelayı takip edip yönümüzü doğuya çevirdik,tabelada Anazarbus 5 km yazıyordu, Anavarza antik kenti Çukurova'nın tam ortasında, Anavarza Dağı'nın batı yakasında kurulmuş tarihi bir kenttir. Adana'nın Kozan ilçesinin Dilekkaya Köyü'ndendir. Coğrafi konum olarak Kozan, Kadirli ve Ceyhan'ın tam ortasındadır.
Henüz tarihi değeri gün ışığına çıkartılmamış saklı bir hazine gibi öylece durmaktadır,5 dakika sonra bizi, şehir surları ve kuzey kapısı karşıladı, aman Allah'ım kalbim durmak üzereydi,hemen kendimizi araçtan dışarı attık,şehri günümüzün dili ile selamladık,şehir ise bize Roma, Bizans dili ile cevap verdi,Kapıdan içeri girerken tarihin unutulmuş, keşfedilmeyi bekleyen,derin kokusu başımızı döndürdü,uçsuz bucaksız binlerce kilometre tarih,yerde yatıyor,hazine desem,inanın bu gizemli kent karşısında,çok ama çok değersiz kalır , Anavarza tüm bu özelliklerinden dolayı dünyadaki diğer antik kentlerden farklı bir değer taşır. sutunlar yerde,dikilmeyi ve yolu adımlayacak misafirleri,heyecanla bekler gibi yere kapanmış dua ediyor,daha fazla bu manzaraya dayanamadık,girdiğimiz kapıdan tekrar geri çıktık,Şehri bilmediğimiz için, ayaklarımız nereye götürdüyse oraya yöneldik,kendimizi,şehrin kuzeyinde bulduk,şehrin kuzeyinde,dağın yamacına yakın,pişmiş tuğlalardan yapılmış,şehir hamamı duruyor,daha da kuzeye doğru ilerledik,bu sefer,karşımıza uzadıkça uzayan,bir zamanlar krallara ve bu gizemli kent'e su taşıyan kemerler karşıladı,tarihin aktığı gibi ,bu kemerlerden,o kadar su akmış ki;suyun sızdığı yerlerde sarkıt ve dikitler oluşmuş adeta.
Tekrar geldiğimiz yöne doğru,yani kuzey kapısına doğru geri döndük,bu sefer,köyün içerisinden güneye doğru ilerledik,yolda gördüğümüz köy evleri,şehrin taş ve sutunlarından örülmüş,insanlar gerçekten tarihin içinde yaşıyorlar sanki,köyün tam ortasına geldiğimizde,Anavarza müzesi yazan küçük bir tabela gözümüze ilişti,hemen durduk,bir evin giriş kapısındaydı bu tabela,bu evin sahipleri alışmış olmalılar ki,bizi görünce hemen yanımıza geldiler,içlerinden bir teyze, anlatmaya başladı,yerde kralın kızı diye gösterdiği, bir havuz içerisinde bulunan,ulu ortada duran bir mozaik duruyordu,içim eridi nerdeyse eğilip öpecektim,etrafında sutunlar,yazılı kayalar,capcanlı lahitler vb. tarihi kalıntılar duruyordu. Ardından güney kapısına yöneldik,şehrin kalesi,dağın zirvesinde başka bir şatoyu andırıyordu,
Şehir kapısı,zafer takı mağrur ve ihtişamlı duruşu ile Roma yada Bizans ordularının savaştan zaferle dönüşünü sabırsızlıkla bekliyor gibi duruyordu.heyecanın başka bir etkisi ile bu sefer,şehre güneyden girdik,şehir kendini dağın zirvesine kurulu olan,kalenin kollarına bırakmış,derin bir uykuya dalmış gibi duruyordu.Uzadıkça uzayan sutunlu cadde,agoralar,keşfedilmeyi bekleyen akropol ve şehrin bütün yapıları derin uykudaymış gibi ,uyandırılmayı bekliyor adeta.Kapının güney kanadında doğru ilerlediğimizde, Meryem ana kilisesi ve kayalara oyulmuş nekropol karşıladı bu sefer bizi,nekropolun güneyinde belki de,dünya da eşi benzeri olmayan 400 Mt büyüklüğündeki Hipodrum,yıllara meydana okuyordu,Meryem ana kilisesi ile nekropol arasından 500 adımlık patika bir yoldan,şato görünümündeki kaleye çıkılıyor.
Kaleye çıktığımızda,kendimizi seyir terasındaymış gibi hissettik,şehir;uçsuz bucaksız kapladığı alan ile,sakin bir ovayı andırıyordu,unutulmaz kareler aldıktan sonra saat artık akşam 18:00 i gösteriyordu.Bu gizemli şehirden,ayrılma vakti gelip çatmıştı,heyecanla başlayan keşif gezimizin yerini,bu sefer hüzün kapladı,tekrar yollara düştük,yol güzergahımızda bulunan ve Lokman hekimin bulduğu ölümsüzlük formülünü elinden düşürdüğü tarihi misis köprüsüne uğradık,köprü gün batımında güneşin yakamozları ile raks ediyor gül kurusu rengi ile göz kamaştırıyordu,zamanın kısıtlığından,tarihi köprüyü fotoğraf karelerine yerleştirdikten sonra kendimizi Adana da bulduk
Anavarza sizi ve keşfedilmeyi bekliyor