Sadece Türk siyasetçisinin değil dünya siyasetine yön verenlerin de vazgeçilmezleri arasında yalan söylemek geliyor. Zira birçoğunuzun bildiği gibi politikacıyı ayakta tutan, kitleleri peşinden sürükleyen şeylerin başında yalan söylemek geliyor.
Kabul etmek istemediğimiz bu gerçek gün gibi önümüzde dururken buna bir de sosyal medyanın iyice hayatımızın merkezine yerleşmesiyle birlikte algı eklendi. Bugün algıyı iyi yönetemeyen ve yalanı inandırıcı bir şekilde söyleyemeyen insanların siyaset yapabilmesi çok zor. Zaten karşısındakinin duygularını okşamakta usta olan kimseler ancak politikacı olabilir.
Özellikle medyanın geneline sahip olan azgın azınlık millete rağmen gerçekleştirmek istediği meselelerde her dönem yalana başvurdu.
Dünyayı bir kenara bırakıp ülkemize baktığımızda siyasetçilerin büyük kısmının hizmette değilse bile yalan ve algıda ne kadar mahir olduklarına yakından şahitlik ediyoruz.
Siyasi parti liderlerinin yalan söyledikleri için mahkemelerce cezaya çarptırıldığı bir ülkeden bahsediyorum. Bizim ülkemizden…
Yazının bundan sonraki kısmında bir takım insanlardan büyük tepkiler göreceğimi biliyorum. Onların; "Şu adamın söylediği yalanları niye yazmadın? Bu konuyu neden es geçtin?" dediklerini duyar gibiyim. Kusura bakmasınlar. Bu yazıdakileri bugüne kadar kendi yazdığı yazılardaki tek taraflılığa saysınlar. Hem köşe benim köşem. İstediğimi yazarım, istemediğimi yazmam. Tam da sizin yaptığınız gibi.
Adana tarihinin en büyük yalanını kime sorsak herhalde herkes adına 'metro' denilen hafif raylı sistem olduğunu söyler. Hafif raylı sistemi şehrin ve Adanalının başına bela eden şahsa sorsanız Adana’ya en büyük iyiliği kendisinin yaptığı yalanını duyarsınız.
Hadi çok eskilere gitmeyelim. Şöyle birkaç yıl içerisinde herkesin gözünün içine baka baka söylenen yalanlara bakalım.
Mesela seçimlerden önce hiçbir belediye personelinin işten çıkartılmayacağı sözünü hatırlıyor musunuz? İşte o sözlerin koca bir yalan olduğu ve binlerce kişinin işten çıkarıldığını buna ailelerin de eklendiğini hesap ettiğimizde on binlerce kişinin mağdur edildiğinin ortaya çıkmasının üzerinden daha birkaç yıl geçmedi. Her gün de bu işçi kıyımına devam ediliyor.
Bununla birlikte yine şehrimizde yakın zamanda konuştuğumuz büyük siyasi yalanlardan birisi de sahra hastanesi meselesiydi. Hatırlamışsınızdır. Fuar alanında eğitim fuarından kalan bölümlerden odacıklar kurup içine yalandan iki yatak atarak pandemi hastanesi kurulduğu ifade edilmişti. Yalancıların mumu yatsıya kadar bile yanmadı.
Bir de parasız ekmek dağıtma meselesi vardı. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı (ki şehrin seçilmiş önemli ismi); "Bana ekmeği bedava dağıtamazsın dediler ben de 5 kuruşa satmaya başladım" diyordu. Büyükşehir Belediye Başkanı’na bunu kim söyleyebilir? Adana Valisi. Peki, Başkan birkaç gün sonra ne dedi? Vali Bey bana böyle bir şey söylemedi? Öyleyse Başkan’a bedava ekmek dağıtamazsın diyen kimdi? (Bu arada ben hiç 5 kuruşa ekmek alan da görmedim. 5 kuruşluk yalana neden gerek duyuldu onu da bilmiyorum. )
Daha neler var neler ama bir tanesini daha yazarak bitireyim bu yazıyı. Gerekirse sonraki yazılarda devam ederiz.
Koskoca Adana Büyükşehir Belediyesi’ne belki de tarihinde ilk kez haciz gelmişti. Başkan’ın makam koltuğu ve masası haczedilip götürülmüştü. Sonra başkan hoşgin masasına benzer bir masayı makama getirtip algı yapmaya çalışmış, borcun da geçmiş dönemlerden kaldığını söyleyerek algıyı yönetmeye çalışmıştı. Ortaya çıkan belgelerde ise borcun, Zeydan Karalar'ın belediye başkanı seçilmesinden sonraki tarihler olan 17 Haziran 2019 ve 27 Eylül 2019 tarihlerinde yapıldığı görüldü.
Hatırladınız mı bütün bu yaşananları? Bizler çabuk unutan bir toplumuz. Unutmayın.
Yalana kanmayın, algıya alet olmayın.