Adana Sivil İnisiyatif Meclisi yada kamuoyunun bildiği ismiyle ASİM geçtiğimiz günlerde 'şimdilik' ara verilen Barış Pınarı Harekatı’na yönelik bir destek açıklaması yaptı. Bu harekâta ASİM'in destek vermesinin neden önemli olduğunu açıklamadan önce bilmeyenler için ASİM hakkında kısa bir bilgi vermem gerekiyor.
ASİM, bünyesinde genellikle milli ve manevi değerleri koruyan, yerli düşünceden yana tavır alan yaklaşık 50 STK'nın oluşturduğu ve üyeleriyle birlikte en az 100 Bin kişiye dokunabilen bir üst yapı.
Kurulmasındaki amaç ise değişik fikirlere sahip olsalar ve zaman zaman düşünce anlamında ayrışsalar da bu STK'ların vatan, millet, din baş paydasında buluşarak, kardeşlik ekseninde çalışmalar gerçekleştirmek ve bu paydaların karşısında olan STK, kurum, kuruluş, dernek vb. oluşumlarla daha etkili bir şekilde mücadele etmek.
ASİM içerisindeki STK'ların ortak paydaları olduğu kadar ayrıştığı da birçok nokta var. Ayrışma konularına girdiğimizde değil bu yazı, gazetemizin tamamı da yetmeyebilir ama Peygamber Efendimiz'in (as); Ayrılıkta azap, birlikte rahmet vardır" düsturuna uyarak bir arada bulunmaları önemli.
Bence daha da önemlisi düne kadar devletin resmi ideolojisine karşı çıktığı için çocuğunu bile okula göndermek istemeyen insanların dahi ASİM çatısı altında Barış Pınarı Harekâtı’na destek vermesidir.
STK'ların bu harekâtı desteklemesi elbette önemli. Zira birlik ve beraberlik içinde böyle bir harekâtın düzenlenmesi başarıyı da daha hızlı getirir ayrıca tartışmaları da en az indirir. Bu yüzden zaten farklı bir şey yapacaklarına ihtimal vermediğimiz ve devletin resmi ideolojisiyle çok da sorunu olmayan hatta bu ideolojinin devamını kendileri açısından bir beka meselesi olarak gören kurumların destek vermesinden daha önemlisi ASİM gibi bir çatı kuruluşun desteklemesidir.
İşte bütün bu yazdıklarımız nedeniyle başta Valilik ve emniyet olmak üzere devlet kumlarına da büyük işler düşüyor.
Daha önce 'irtica geliyor' yaygaraları ile mağdur ettiği ve hatta hem 28 Şubatçı hem FETÖ'cü sözde adalet mensuplarının işgüzarlığı ile hala mağdur edilen, hiç bir suçu ispat edilmediği halde hapishanelerde ömür çürüten, en sevdiklerinin doğumuna veya ölümüne şahit olamayan insanları devletin de kucaklaması gerekiyor.
Hal böyle olur ve ASİM'in kıymeti bilinirse hem şehrimiz için hem de ülkemiz için çok daha önemli bir iş başarılabilir.
BARIŞ PINARI GÜZELLEMESİ
Yolculuk nereye diye soranlara İslamiyet Güneşi'nin doğduğu her yere diyen asker cephede ise siyaset bitmiştir. Bunu asla hamasi bir duyguyla ya da tabir yerindeyse tribünlere oynamak için söylemiyorum.
Dün Ömer Muhtar, Malcom X, Şamil Basayev, Aliya Metin Yüksel ne için savaşmışsa inanıyoruz ki bugün de cephedeki kahramanlarımız onun için savaşıyorlar.
İla'yi Kelimetullah'ı yüceltmek isteyen masumların son umudu olan Türkiye, dün Emperyalist güçlerin masa başında cetvelle çizdikleri ve bugün beğenmeyerek değiştirmek istedikleri sınırları korumakla mükelleftir. İşte bu yüzden önce Fırat Kalkanı ardından Zeytindalı ve bugün Barış Pınarı harekâtıyla dünyaya yeni bir One Minute çekmektedir.
Bu resti gören yenidünya düzeninin tek dişi kalmış canavarları artık son çırpınışları yapmaktadırlar. Çünkü kendileri de farkına vardı ki uyuyan devi uyandırdılar. Evet, ekonomik açıdan bizden güçlü olabilirler, askeri açıdan bizden güçlü olabilirler, sayı anlamında da bizden güçlü olabilirler ama biz biliyoruz ki; "Sayıca az nice topluluklar var ki Allah'ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir. Zira Allah güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir."
Barış Pınarı'na en güçlü desteğin Adana'dan çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır. Çünkü son yıllardaki terör operasyonlarında da sınırlarımızın ötesindeki harekâtların tamamında da en çok şehidi Adana vermiştir. Bu şehir bir Şehitler Diyarı'dır.
Şehitler Kervanı yola çıkmıştır. Bu kervanda hala şehit olmayanlar da; "Ey! Şehadet sen bana neden nazlar edersin?" diyerek sırasını beklemektedir ve bu mübarek kervan inanıyoruz ki mübarek bir destan yazacaktır.
Evladının kızıl kana bulanmış cansız bedeni geldiğinde alnından öpüp, sarılarak; "Vatan sağ olsun" diyen anaların hatırına Allah'ın izniyle zafer bizim olacaktır.
Rabbimizden niyazımız hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımızın ve güvenlik güçlerimizin şehadetlerini kabul etmesidir.
İstiklalin uğruna al kanlara boyanan bu şehrin yiğit evlatlarının hatırına elbette ki Barış Pınarı'na (bundan önceki harekatlarda da olduğu gibi) en güçlü destek Adana'dan, bu yiğitlerin şehrinden verilmiş ve verilmeye de devam edecektir.
"DAHA BEN ÖLMEDİM"
Eğer ailenizle hele babanızla aranızda güçlü bir bağ kurabilmişseniz yaşınız kaç olursa olsun yokluğu onulmaz yaralar açar.
Bunun maddiyatla hiç bir ilgisi de yoktur. 'Gölgesi yeter' diye halk arasında söylenen deyim işte tam da bu noktada ispat eder kendini.
Bundan bir kaç ay önce yetim kalmış ben, bu duyguları bir kez daha yaşadım bu hafta.
Adana Demirspor'un basın sorumlusu kıymetli büyüğüm Oğuzhan Delen vefat eden babasıyla ilgili konuşurken her dara düştüğünde, herhangi bir sorununda babasının kendisine "Ben daha ölmedim" dediğini anlatınca farkına varmadan bir kez daha kanattı yaralarımı.
Zira her ne kadar 'arkadaş' gibi değil de 'baba - oğul' gibi hatta biraz daha mesafeli bir ilişkimiz olsa da babam da benim sıkıntılarımı benden daha fazla dert eder ve çözümü için benden çok kafa yorardı.
Bilen bilir. Böyledir babalar. Şimdi bedenen aramızdan ayrılmış olsalar da biliyorum ki gölgeleri hep üzerimizde ve onlar "Ben daha ölmedim" demeye devam ediyorlar.
İşte bu yüzden elbette ölmedin Ahmet amca.. Sen de ölmedin, babam Zehni Kılınç da hata genç bir baba olarak ardından 3 yetim bırakıp aramızdan ayrılan ağabeyim Serkan Kılınç da ölmedi.
Sizin bize en büyük mirasınız geride bıraktığınız güzel ahlak ve evlatlarınızın sizin mirasınızı devam ettirecek tavırları. Rabbim mekânlarınızı cennet eylesin.
Bu vesile ile değerli abim Oğuzhan Delen ve ailesine bir kez daha başsağlığı diliyorum.
REİS YARIN EMPERYALİSTLERE NE DİYEBİLİR?
Sonunu düşünen kahraman olamaz.
İki kişin bildiği sır değildir.
Yaşamak için yalvarmadık ölmek için de yalvarmayız.