Ergenlik dönemlerimin belki de ilk çeyreğiydi daha. Televizyonlarda devletin maalesef hala devam eden o soğuk yüzü ile kutlanan bir savaştan bahsediliyordu. Söylediklerine göre 250 Bin şehit vermiştik ve sonunda düşmanı denize dökmüştük.
Aklıma gelen ilk şey şu oldu; 250 Bin şehit verdiysek nasıl oluyor da bunu bir zafer olarak niteliyoruz? Üstelik bizim topraklarımızı işgale gelmiş bize karşı savaşan bir orduya karşı toprağımızı vermemek üstüne 250 Bin şehit vermek nasıl bir zaferdi?
Başarılı bir savunmayı zaferden görmüyordum o zamanlar. Bilakis ordusu olan bir millet değil milleti olan bir ordu kavramını dünyaya öğretmiş toprakların çocukları 250 bin şehit vererek koruduğu topraklar üzerinde yaşananları nasıl bir zafer olarak nitelendirebilirdi ki?
Bir şeyleri sırf resmi tarihin gelişi güzel yazılmış hikâyelerinden öğrenmezseniz, ne verilirse onu hap niyetine yutan değil de biraz da sorgulayan bir akla sahipseniz elbette ki böyle düşünmeniz çok normaldi. Hele de ergen yaşta.
Fakat sonradan anladım Çanakkale’nin sadece bir zafer değil aynı zamanda bir destan olduğunu. Sadece bir milletin değil dünyanın birçok sözde medeni devletinin birleşerek kendi aralarında pay ettiği Anadolu’nun bağrında yaşayan "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi" anlayışındaki 7’sinden 77’sine çocuk, kadın, erkek her ırktan kahramanın yazdığı tarih elbette zafer diye değil, ancak destan olarak nitelendirilebilir. Zaten bu milletten başka kimse de yazamaz öyle bir destanı.
Çanakkale, aslında daha doğarken ölüme nişanlı bir milletin emperyalizmin kölesi olmuş koca cihan devletlerini dize getirdiği bir destandır.
"Çanakkale geçilmez" sözünü dünyanın aklına, düşmanın alnına kazıyan kahramanların kanlarıyla yazdığı bir destandır.
Mustafa Kemal, Çanakkale’yi şöyle anlatıyor; "Bomba sırtı vakasını anlatmadan geçemeyeceğim. Siperler arasında mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor. İkincidekiler onların yerine geçiyor… Fakat ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenlerin ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk Askeri'ndeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldi. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Savaşları'nı kazandıran bu yüksek ruhtur."
İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy da bir mahşer yerine benzettiği savaş bölgesindeki durumu anlatırken Çanakkale Şehitlerine adlı şiirinde o destanı şöyle tasvir ediyor;
"Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.
O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar.
Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi.
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.
…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber..."
Şimdi bize düşen milli bir bilinçle bu destanı sonraki nesillere aktarmak ve bu duruşu sonsuza kadar koruma iradesine sahip çıkmaktır.
Birileri; "Şehit sayısını fazla söylersek daha büyük bir zafer elde edilmiş gibi gösterebiliriz" diye düşündüler galiba. Hâlbuki Genelkurmay Başkanlığı'nın birinci el belgelere dayalı olarak yayınladığı belgelere göre gerçek sayı 57 Bin. Bu sayı isterse 7 bin hatta sadece 7 olsun. Bu durum Çanakkale’nin bir destan olmasını engeller mi?Şehitlerin yanında bir de gaziler ve kayıplar var tabi.
Bu kutlu destanı yazan kahramanlara Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Rabbim hepsinden razı olsun.
FATİH KOCAİSPİR HANGİ PROJESİNİ RAFA KALDIRDI?
Yüreğir Belediye Başkanı Fatih Kocaispir ile geçtiğimiz akşam kıymetli gazeteci dostlarımızın da olduğu bir ortamda biraraya geldik.
Kendisine seçilmeden önce gerçekleştirdiği proje tanıtım toplantısında en önemli projelerinden birisi olarak lanse ettiği bir projesini sordum. O projeyi üzülerek rafa kaldırdığını söyledi.
Tamamen iptal etmemiş ama değişiklik yapmak zorunda kalmış.
Projedeki değişiklikler ve Başkan’ı değişikliğe iten sebepler neler?
Sadece Yüreğir için değil Adana için müthiş bir proje olan Film Akademisi projesi ne durumda?
Devam edecek mi yoksa tamamlandı mı?
"Adana’da bile eşi benzeri olmayan işleri hayata geçireceğiz" dediği projeler neler?
Hepsini ve çok daha fazlasını Pazartesi günü yayınlanacak röportajımızda okuyabilirsiniz.
Aradan 107 yıl geçti. Öyle bir savaş ki, mermiler, mermilerle çarpışmış. 18Mart1915 Küffara karşı direnen şehitlerimize selam olsun. Bizlerin de batıla ve zalimlere karşı dik duruşumuz daim olsun... Kurtuluş Kılınç ellerine sağlık