Meğer ne kadir kıymet bilmezmişiz. Nasıl da hoyratça harcamışız zamanımızı.
Sadece bir şiir, bir şarkı sözü olarak bildiğimiz bir nefes sıhhatin önemini salgın hastalık döneminde ancak anlayabildik.
Karantina yatağımdan yazıyorum bu satırları size. Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben 10 günlük karantina sürecimin sonunda olacağım. Ancak bir süre daha karantinadaymış gibi yaşamaya devam edeceğiz maalesef.
Anlatılması da yaşaması gibi çok zor günlerden geçiyoruz. Bu zorun ne zaman kolaylaşacağını da henübilmiyoruz.
Sosyal medya hesaplarımız adeta bir taziye panosuna dönmüş durumda.
Ağaçtan düşen yapraklar gibi birer birer ayrılıyor sevdiklerimiz dünya sahnesinden. Ölüm yaş, kariyer, cinsiyet ayırmıyor. Günü ve saati geldiğinde alıp götürüyor sevdiklerimizi.
Her an başka bir sevdiğimizin belki de kendimizin sona yaklaştığına yaşayarak şahit oluyoruz. Yaşarken ölüyoruz yavaş yavaş.
Hâlbuki nasıl da sıradan, nasıl da basit görüyorduk yan yana oturup muhabbet etmeyi.
Sevdiklerimin elinden tutmayı, onlara sarılmayı, kokusunu doyasıya içime çekmeyi...
Bu süreç başka zamanlarda belki de çok değerini bilmediğimiz, basit gördüğümüz birçok şeyin kıymetini bilmemize ve onları özlememize vesile oldı.
Mesela ben Çocuklarıma doyasıya sarılmayı, onlarla eğlenmeyi, bir arada olmayı ne çok özledim.
Çocuğumu okula götürmeyi, okuldan almayı özledim. İnanır mısınız veli topla toplantılarını bile özledim.
Uzundur görmediğim bir arkadaşımı sımsıkı kucaklamayı onunla musafaha etmeyi özledim.
Umarsızca iç içe olmayı. Birlikte yemek yemeyi, dışarı çıkıp gezmeyi.
Maaile doluşup bir araca pikniğe gitmeyi özledim. Pişirdiğimiz etlerin tadına bakarken sevdiklerimize de o ısırdığımız etten ikram etmeyi...
Arkadaşlarımızla gittiğimizi piknikleri de özledim ben. Güreşe tutuşmayı, bilek güreşi yapmayı, halat çekme gibi oyunlar oynamayı da...
Sabah erkenden kalkıp bir pide fırınında sıra beklemeyi, aynı bardaktan su içmeyi, aynı tabaktan yemek yemeyi özledim.
Biliyor musunuz; tıklım tıklım bir belediye otobüsünde ayakta yolculuk yapmayı bile özledim.
Özledim daha birçok şeyi.
Market market dolaşıp en ucuzunu bulmayı ihtiyaçlarımızın.Bir kitapçıya uğrayıp yeni çıkan kitaplara göz atmayı, kitap kokusunu özledim.
Ter kokan spor salonlarında sağlıklı bir vücut için çaba harcamayı, halı sahada maç yapıp ardından soyunma odasında yenilen takım oyuncularının bahanelerini dinlemeyi özledim.
Sinemaya, tiyatroya gitmeyi de özledim. Sinemada ya da tiyatroda bir densizin cep telefonuyla konuşmasını o karanlık ortamda telefonu çıkarıp mesajlaşması nedeniyle konsantrasyonumun bozulmasını da özledim.
Özgürlüğümü özledim. İstediğim saatte dışarı çıkıp gezmeyi. Balık tutmayı sabahlara kadar.
Camiye rahatça girip çıkmayı, aramıza şeytan girmesin diye safları sıkı tutmayı özledim.
Dertleştiğim bir arkadaşınla beraber ağlamayı, umarsız kahkahalar atmayı özledim.
Rahat rahat seyahat edebilmeyi, bir gece yolculuğunda kulaklığımı takıp başımı otobüsün camına dayayarak dışarıyı görmeye çalışırken şiir dinlemeyi özledim.
Özgürce nefes almayı özledim en çok da. Maske olmadan, mesafeye uymadan gönlümce gezip dolaşabilmeyi özledim.
Ya siz? Siz neyi özlediniz?