Vaktin birinde bir belediyenin basın bürosunda oturuyordum. Basın Müdürü ile muhabbet ederken konu o günkü gazetelere geldi.
Müdür beye gazetenin birisinde aslında kimsenin çok da ciddiye almadığı ama 'bel altı' yazılarıyla herkese çamur atan, yolunu böyle bulan, bürosunun elektrik parasını birisine, su parasını başka birisine, internet parasını ise daha başka birisine ödettirerek hayatını sürdüren bir asalağın yazısını okuyup okumadığını sordum.
Okuduğunu söyledi. Şimdiki bir çok basın müdürü gibi iş bilmez biri olmadığı için; Peki yazıyı yazanı aradın mı? Neden böyle yazmış öğrendin mi?" diye sordum. O'ndan; "Hayır aramadım, aramayı da düşünmüyorum" cevabını alınca şaşırdım. Çünkü; yazdım ya işini bilen ve takip eden, aynı zamanda hızlıca çözen birisiydi.
Şaşırdığımı görünce ekleyiverdi; "Yarın çağırırım. Bir döner dürüm ısmarlar, ertesi gün Başkan ile ilgili tam sayfa, olumlu bir haber yazdırırım."
Duyduklarım yerin dibine girmem için yeterdi.
Benimle aynı mesleği yaptığını iddia eden birisi bir döner dürüme her şeyini verecek duruma gelmişti demek. Mesleğimiz bu kadar yerlerdeydi.
Sonra daha beterlerini gördüm, yaşadım.
Şehrin pastasının büyük dilimini götüren, halkın umutlarını iç eden, iş bilmezliğiyle her şeyi batıran ama parası olduğu için tam tersi bir hava oluşturabilen insanlar "Bu şehre en büyük zararı siz gazeteciler veriyorsunuz" diyebilmişti. Buna rağmen attığı her twit manşetlere taşınıyordu. Sosyal medyadan o twitleri ilk paylaşan olmak için can atıyordu 'meslektaşlarım.' Geçen gün böyle birisine denk geldim.
Oturduğu ilçeden şehir merkezinde olanı sanki yaşamış gibi yazan, aslında siyasal düşünce olarak çok farklı düşünse de "İftirama en güzel onlar sahip çıkar" fikriyle rakip siyasi görüşün milletvekillerine selam çakan bir hokkabaz iki üç yazı boyunca bir şahsı hedefine almış ve yazıyor da yazıyor.
Hedefteki kişiyi hiç tanımam ama telefonunu buldum ve aradım. "Nedir durum?" diye sordum "İftira" dedi. "Ne istiyor?" dedim. "Para" dedi. "Neden bir başkası değil de sen" deyince şahsın gazetesinin bir ödül (!) gecesi düzenleyeceğini, kendisine de başarı plaketi vereceklerini bunun için de davetiye 'sattığını' kendisinin bu teklifi kabul etmemesi üzerine o haberlerin yayınlandığını söyledi.
Bir kez daha yerin dibine girdim.
İşin kötüsü o partinin milletvekilleri de o yalanları hiç araştırmadan meclise taşıdı. Yazıklar olsun. Kimi din, kimi Allah, kimi hak, hukuk, kimi adalet kimi barış ve kardeşlik, kimi Cumhuriyet ve Atatürk ile yol aldığını iddia eden bu insanların tek ortak yönü var maalesef; Döner Dürüm Gazeteciliği...
Limon sıkayım gazeteciliğinizin (!) içine..
PARKIN İÇİNE BETONU TOKİ YÖNETİMİ DÖKMÜŞ
Geçen yazımda Çukurova ilçesi sınırları içerisinde olduğu için Çukurova Belediyesi'ne ait olduğunu zannettiğim bu yüzden de Başkan Soner Çetin'e seslenerek; "Başkanım bu işi siz çözersiniz" dediğim TOKİ Şambayat Konutları içerisindeki parkın içine beton dökülmesi konusuyla ilgili Çukurova Belediyesi yetkilileri sağolsunlar cevap verdiler.
Cevapta şu yazıyordu; "Bahsettiğiniz yeşil alan Çukurova Belediyesi'ne ait değildir . Bahsettiğiniz alan TOKİ yönetim kuruluna ait yeşil alan ve parktir.Bahsi geçen yeşil alan ve park ile ilgili şikayetinizi lütfen TOKİ yönetim kuruluna bildiriniz."
Öncelikle ilgilendikleri için teşekkür ederim. Sonrasında bir noktaya dikkat çekeyim; Cevapta deniliyor ki orası bir yeşil alan ve park (dinlenme) yeri. O halde o bölgeye hangi akl-ı evvel beton döktü? Cevabı yine belediye yetkilileri belirtmiş; TOKİ yönetim kurulu..
Demek ki bir siteyi yönetirken bile işi ehline bırakmazsan gelir parkın ortasına betonu diker ve maalesef buna da kimse karışamaz.
Bu işin bir kuralı, kanunu, prosedürü yok mu? Hangi kitapta yazıyor parkın içine beton dökmek? E! dökmüşler işte. Peki o zaman kafasına göre iş yapan bu insanlara DUR! diyebilecek bir seçilmiş ve atanmış yöneticimiz yok mu? Bu mu geleceğimiz dediğimiz çocuklara bıraktığımız miras?
24 Aralık Dünya Çocuk Hakları Günü. Ben orada oturan ailelerin yerinde olsam çocuklar adına bir dilekçe yazar ve çocuklara imzalattırıp yönetime sunardım. Böylece hem çocuk aklı ile dalga geçilmeyeceğini TOKİ Şambayat yönetimine öğretmiş olurdum hem de çocuklara hakkını aramayı...
TRUMP & ERDOĞAN GÖRÜŞMESİNDEKİ GARİPLİKLER
* İki lider de ülkeler arasındaki resmi çekişmeye rağmen birbirine sıcak yaklaşıyor
* İki lider de ülkelerindeki muhalefetin 'görüşmeyin' tavsiyesine rağmen görüşme gerçekleştiriyor
* İki lider de ara çözüm bulmak istediğini söylüyor ama ikisi de bildiğini okuyor.
ÖLMEDEN GÖRÜR MÜYÜZ?
* Çukurova Havaalanı'nın faaliyete geçtiğini...
* Yeni stadyumun açılışını...
* Adana'nın makus talihini yendiğini...