Tarih; Ağustos 2020. Korona virüs salgınının ilk zirvesi yaşanmış, yaz aylarının gelmesiyle birlikte vaka sayılarında azalmalar görülmeye başlanmıştı.
Çeşitli kronik hastalıkları nedeniyle ayda bir-kaç kez Balcalı Hastanesi'ne gitmek zorunda olan 68 yaşındaki annem tam da bu sıralarda korona virüse yakalandı. Temaslı olduğum için ben de karantinaya alındım ve hastalığı sürecinde annem ile ilgilendim.
Çok sıkıntılı bir süreç yaşadık. Annemin ağrıları artıyor, bazen dayanılamaz boyutlara geliyordu. Genelde eski insanların bir huyudur; "Bekleyelim geçer belki" der ve doktora gitmeyi mümkün olduğu kadar ertelerler. Annem de genelde böyledir. Zaten yeterince hastalık ve doktor gördüğü için çok sıkıntılı olmadığı müddetçe doktora gitmek istemez. Buna rağmen hastalığı döneminde birkaç kez bana; "Ambulans çağır beni hastaneye götürsünler" demişti. Bense hastanedeki ortamların kendisine yaramayacağını söyleyerek şakayla karışık; "Ben sana hemşirelerden, doktorlardan daha iyi bakarım. Hem gitsen ne olacak ki? Başka verecekleri bir ilaç mı var? Biraz sabret" diyordum.
Sıkıntılarla atlattığımız süreç sırasında Adana İl Sağlık Müdürlüğü'nden iki kez telefonla aradılar. Bağlı olduğumuz Aile Sağlığı Merkezi'nden de bir hemşire birkaç kez aradı. Bunun dışında ne evimize gelen oldu, ne arayan ne de soran.
Tarih; Ekim 2020. Korona virüs salgını, sonbaharın başıyla birlikte ikinci zirvesini yaşamaya başlamıştı. Hastanelerde uzun test kuyrukları oluyor, yoğun bakım doluluk oranları her geçen gün artıyor, mezarlıklarda en yoğun dönemler yaşanmaya başlanıyordu. Virüs her geçen gün daha da yayılıyordu.
Amcam ve hanımını kasım ayının son günlerinde üç gün arayla korona virüs nedeniyle kaybettik. Bu sırada ben de koku alamama ve öksürük şikâyetiyle Seyhan Devlet Hastanesi'ne giderek test yaptırdım.
Test sırasında ilginç bir durum dikkatimi çekti; tüm test yaptıranlara ilaçları peşin peşin veriliyordu. Eczanedeki görevliye; "Neden durumu bilmeden ilaç veriyorsunuz? Negatif çıkarsa ne yapacağız bu ilaçları" diye sorduğumuzda "Prosedür böyle. Testiniz negatif çıkarsa ilaçları çöpe atın" dedi.
Kışın ilk günü yaptırdığım testim pozitif çıkmıştı. Bu kez de ben yakalanmıştım korona virüse.
Tarih, Aralık 2020. Birinci gün, ikinci gün, üçüncü gün derken Sağlık Bakanlığı'na bağlı kurumlardan ne arayan oldu, ne soran. Düşünebiliyor musunuz? Hastalığın en yoğun olduğu dönemlerde tek bir hemşire, tek bir doktor sizi arayıp sormuyor. Ziyaret etmiyor.
Hastalığımın üçüncü günü öğleden sonra Seyhan İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden aradılar. Dördüncü gün öğleden sonra da Aile Sağlığı Merkezi'nden… Seyhan İlçe Sağlık Müdürlüğü'nden beni arayan personel cep telefonuma mesajla gelen kodu kendilerine söylememi istedi. Ben de; Mesajda, kodu evinize bizzat gelen personele söyleyin" yazıyor deyince içinden çıkamadığı, söylerken kendisinin de inanmadığı türlü bahaneler ileri sürdü.
Hastalığım geçti. Bugün karantinanın son günündeyim. Şu ana kadar da evime sağlık personelinden ne gelen oldu ne giden. Aile Sağlığı Merkezi'nden birkaç kez daha aradılar hastalığım sürecinde. Bir kez de Filyasyon ekibinden aradıklarını evde olup olmadığımı sordular. Ben de evdeyim deyince; "Balkondan sizi görmemiz lazım" dediler. Balkona çıktım ancak kimse yoktu. Ne onlar beni gördü ne de ben onları gördüm.
10 günlük karantina sürecim boyunca testimin pozitif çıkıp çıkmayacağını bilmedikleri halde elime tutuşturdukları bir kutu hapla beni yalnız bırakan Sağlık Bakanlığı'na rağmen bu süreçte çok güzel insanlar kapımı çaldı.
Mesela, İnsan Vakfı. İhtiyacım olmadığı ve hiçbir şekilde talepte bulunmadığım halde evimin önüne kadar gelerek hazırladıkları yiyecekleri güler yüzleri ve hayır duaları eşliğinde bırakıp gittiler. Bunu yaparken de hiçbir şekilde insanı rencide edici bir söz ve davranışta bulunmadılar. Herhangi bir ihtiyacım olması durumunda kendilerini çekinmeden arayabileceğimi de belirterek ayrıldılar evden.
İnsan Vakfı'nın namını çok duymuştum ancak açıkçası bu süreçte böyle güzel bir harekette bulunacaklarını da hiç düşünmemiştim. Dünyanın birçok noktasında insan odaklı çalışan İnsan Vakfı yönetici ve gönüllülerine çok teşekkür ediyorum. Çünkü moral ve motivasyonun çok önemli olduğu böyle bir dönemde belki kendilerince küçük ancak insanlık adına çok büyük ve çok önemli bir adım atıyorlar.Bu adımın hastalıktan dolayı kararan gönülleri aydınlatacağına inanıyorum.
Bir teşekkür de Adana İyilik Hareketi'ne yapmam lazım. Onlar da hazırladıkları doğal karışımı getirip şifa niyetiyle takdim ettiler. Belki de şifayı bu vesile ile daha kolay buldum.
Bu yazıda asla devlet kurumlarımızı ya da personellerini kötülemek gibi bir niyetim yok ancak eksiklikleri ve yanlışları biz de yazmazsak sorunlar düzelmez. Sağlık Bakanlığı personelinin eksikliğini Sivil Toplum Kuruluşu gönüllüleri tamamlamış oldu. İşte STK'lar bu yüzden çok önemli. Allah sağlık çalışanlarımızın da STK'larımızın da yokluklarını göstermesin.