İntiharlar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sosyolojik gelişme haline geldi. Uzmanlar, intihar eden insanların yüzde 90’ında ruhsal bir bozukluk tanısı tespit edildiğini belirtiyor. Bu oranların yüzde 80’inin depresyon yüzde 10’unun da şizofreni ve demans gibi hastalıkların oluşturduğu yapılan bilimsel çalışmaların ardından ortaya konulmuş gerçekler.
Adana Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü aynı zamanda bir Sosyal Bilimci olan Nevzat Özer’e göre; intiharı tek başına ele almak doğru bir yaklaşım değil. Nevzat Bey, intiharların ardında yatan bazı sebepleri de araştırmak gerektiğini ifade ettikten sonra özellikle risk faktörlerini iyi değerlendirmek gerektiğini vurguluyor.
Özer, bu faktörlerden bir kısmını şöyle sıralıyor; özellikle boşanmış aile çocuklarının yaşadığı boşluk hissi, uzun süreli işsizlik, yalnızlık, başarısızlık, kronik rahatsızlık, aile ilgisizliği, sosyal destek azlığı (21. yüzyılda-iletişim çağında- aileler/bireylerarasındaki kopukluk), alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, sevgisizlik ve daha önceden bir intihar hikâyesinin bulunması…
Burada dikkat çekmemiz gerekenönemli bir durum var; Daha önce bir intihar girişiminde bulunmuş insanların yeniden intihar etme olasılığı diğer bireylere göre daha fazla.
Nevzat Özer, Adana'ya atandıktan sonra çok önemli çalışmalara imza atmış bir bürokrat. Adana’nın sosyal risk haritasını çıkartmışlar ve sadece ilçe ilçe değil mahalle mahalle de intihar oranları ve nedenleri hakkında bilgi sahibi olduklarını ve şehri yöneten insanlarla da bu bilgileri paylaştıklarını söylüyor. Bu araştırmaya göre çocuklarda ve gençlerde en çok intihar girişimi ilaç içerek gerçekleşiyormuş.
Özer; "Her intihar ölümle sonuçlanmaz ancak girişimde kalsa bile bu durum kayıtlara intihar şeklinde geçer" diyor.
Yani intiharların büyük kısmı sadece girişimde kalıyor. Ölümle sonuçlanma oranı az ancak intihar vakalarında her geçen yıl sayının artıyor olması yetkilileri korkutuyor. Onlar kendilerine düşen sorumluluğun farkında ancak vatandaş da kendi üzerine düşeni yapmak zorunda. Özellikle de ebeveynler.
İntihar olaylarında bazı sosyolojik dinamiklerin de iyi analiz edilmesi gerekiyor. Özellikle apartman yaşamında komşuluk ilişkilerinin neredeyse bitme aşamasına gelmiş olması insanları daha da fazla yalnızlığa itiyor ve bu da depresyona ya da diğer psikolojik rahatsızlıklara neden olabiliyor. Hatta insanları ahlaki olarak da farklı tercihlere/felaketlere sürükleyebiliyor.
Konuyla ilgili de bilgisine başvurduğumuz Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Nevzat Özer, Bakanlığın bu konuda 'Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı' verdiğini belirterek bu sayede pek çok boşanma olayının da önüne geçildiğini gençlerin ve ailelerin psiko-sosyal destek alması için de çok fazla çalışmalar yapıldığını ifade etti.
İntihar olgusunu tek bir nedene bağlamak kolay değil. Bu konuyu daha geniş kapsamda sosyolojik olarak değerlendirmek gerekir.
SEÇİM AĞIYLA ÖRDÜK ANAYURDU DÖRT BAŞTAN
Uzun zamandır bir konunun üzerinde özellikle duruyorum. Sizi bilmem ama ben havada feci bir şekilde seçim kokusu alıyorum. Herkes kendince bir yol tutturmuş gitmiyor artık. Şimdi herkes kendine yeni bir pozisyon almaya çalışıyor.
Dikkat ediyor musunuz? Şuan ne iktidardaki Cumhur İttifakı ne muhalefetteki Millet İttifakı içerisinde tam olarak hangi partiler olacak belli değil ve her geçen gün siyaset kazanı daha da ısınıyor. Hatta üçüncü ve dördüncü ittifak olabileceği dahi konuşuluyor. Bunun üzerine bir de anayasa değişikliği ve seçim kanunundaki değişiklikleri de ekleyince bize de konuşulacak çok konu çıkıyor.
Şimdi gündem yeni partilerin durumu. CHP’den istifa eden Muharrem İnce’nin kuracağı partiye çok sayıda önemli ismin katılacağı ifade ediliyor. Yine seçimin adı ve tarihi de tam ortaya çıkarsa Deva ve Gelecek Partilerine de katılım olabileceği konuşuluyor. İyi Parti ve Saadet Partisi'nin durumu ise daha karmaşık.
Bütün bunları üst üste koyunca da şunu rahat bir şekilde ifade edebiliyorum; Havada seçim kokusu var ve yurdun tüm sath-ı mahalline yayılıyor.
GÜLE GÜLE ADNAN DİNİBÜTÜN
Ben Kanal A'da Haber Müdürüyken Adnan Dinibütün ağabey Stüdyo Şefimizdi. Yaklaşık 5 yıl birlikte çalıştık. Benden çok çok büyük olmasına rağmen bir tek kez bile adımla seslenmedi. Hep, "Müdürüm" diye hitap eder, işini en iyi şekilde yapmaya çalışırdı.
Adana’da özellikle spor müsabakaları denilince akla gelen ilk kameramanlardan birisiydi. Güzel hayaller kuruyordu. Emekli olduktan sonra maddi olarak rahat edecek ve artık keyfine bakacaktı ancak olmadı.
Barış Gazetesi'nde de birlikte çalıştığımız Adnan Dinibütün ağabey ile son olarak Koza TV Hafta Sonu Ana Haberlerini sunmaya başlamadan hemen önce görüşmüştük. Onun da hastaneye düşmeden önceki birkaç gününe denk geliyordu bu süre. Yine gülerek muhabbet ettik, yine bir birimize güzel dileklerde bulunarak konuşmamızı tamamlamıştık.
Son konuşmamızmış. Nereden bilecektik? Uzun süren hastane mücadelesinde bir de korona virüse yakalanınca maalesef vücudu daha fazla dayanamadı.
Adnan Dinibütün artık aramızda yok.
Vefatının ardından sosyal medyadan yayınlanan yazılara baktığımızda da ne kadar sevildiğine bir kez daha şahit olduk. Rabbim yattığı yeri nur eylesin. Mekânı cennet olsun.
Güle güle Adnan abi. Sen sıranı savdın. Biz de şimdi sıramızı bekliyoruz.