"Son zamanlarda hiç geleceğe dair hayaller kurdunuz mu?" şeklinde bir soru sorsam inanıyorum ki büyük çoğunluğunuzdan böyle bir siyasi atmosferde bunu yapmanın mümkün olmadığına dair sözler duyarım.
Hayır, Hayır! Hiç birimizin böyle düşünebilme hakkı yok. Bakın, siyasetçiler kendi aralarında ne yaparlarsa yapsınlar, iktidar ülkeyi ne kadar kötü yönetirlerse yönetsin, muhalefet iktidar olmamak için ne yaparsa yapsın, isterse birileri iktidarın gitmesini bir kuklanın haftalık videolarına bağlasın ama kim olursa olsun asla umutlarınızı çalmasın. Buna kesinlikle müsaade etmeyin.
Elimizdeki en büyük sermayemiz umutlarımız olmalı. Hatırlayın Anadolu’yu. Zaman içinde yaşanılanları... Bu millet, 16 büyük devlet kurmuş. Böyle yazınca ya da hızlı bir şekilde okuyunca dile kolay geliyor ama… O halde daha iyi vurgulamak için bu sefer şöyle yazalım;
BU MİLLET, ON ALTI İMPARATORLUK KURMUŞ.
On altı kez dünyaya nam salmış yani. Bu bakımdan düşündüğümüzde ne kadar gurur verici değil mi? Ancak meseleye bir de diğer noktadan bakarsak on altı büyük devletin tamamını da yıkmış. Yani tarihin en parlak gününü de gecesini de on altı kez yaşamış. (Bunlara bir de toprak ve nüfus bakımından küçük devletleri eklediğimizde -bazı kaynaklara göre- bu sayı iki yüzü buluyor.)
Şöyle düşünelim; on beş kez batan imparatorlukların ardından bu millet eğer umutsuzluğa kapılsa ve 'aman sen de' deseydi Osmanlı gibi bir imparatorluk kurulamayacaktı. Eğer türlü oyunlarla sona gelen ve her tarafı işgal edilen Osmanlı’nın içine düştüğü durumda halk umutsuzluğa kapılsa ve yeniden bir özgürlük ateşi yakılmamış olsaydı bugün Türkiye Cumhuriyeti’nden bahsetmiyor olacaktık.
Bugün içerisinde bulunduğumuz siyasi bir buhrandır. Ülkemizin bu hale gelmesinde iktidarın da muhalefetin de hatta ikisine karşı çıkıp konuşmaktan öte bir şey yapmayanların da büyük payı var.
'Millet' olarak kenetlenmediğimiz müddetçe bu buhran bir süre daha devam eder. Belki iktidar değişir ancak düzen değişmez. İşte bu noktada atılacak adımlarımız olmalı. Öncelikle bizler halk olarak aramızda barışı tesis etmeliyiz. Toplumsal barış olmadan doğru adım atmamızın imkânı yok. Daha sonra da devletin temeli olan adaleti tesis edeceğiz. Son olarak da bunu sürekli hale getirebilmek için yine hep birlikte çaba harcayacağız. Siyasi düşüncelerimizi millet olma düşüncesinden önce tutarsak hata ederiz. Kaybederiz.
Ben hiçbir zaman geleceğe dair umutlarımı yitirmedim. Siz de yitirmeyin. Geçmişte güzel günler yaşadık. Yine yaşayacağız. Sadece sabredeceğiz ve doğru adımlar atacağız.
İşte o zaman hep birlikte güzel günler göreceğiz.
Güneşli günler.
NORMALLEŞMEYE GEÇERKEN
Bu yazı kaleme alındığında henüz Bakanlar Kurulu toplantısı yapılmamış ve daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurgu yaptığı 1 Haziran sonrası ile ilgili kararlar açıklanmamıştı. Muhtemelen yayınlandığında da bu toplantı gerçekleştirilmemiş olacak.
Dolayısıyla resmi duyuruların ötesinde bu bölümde yeni dönemle ilgili şahsi beklentilerimi yazmak istiyorum;
* Artık maske takmak istemiyorum
* Ülkemin sokaklarında özgürce dolaşmak istiyorum
* Ülkemin denizinden en az turistler kadar faydalanabilmek istiyorum.
* Arkadaşlarımla rahatça tokalaşmak, sevdiklerimle huzur içinde kucaklaşmak istiyorum.
* Çocuklarımızın, yaşlılarımızın hatta toplumumuzun neredeyse tamamının bozulan psikolojilerinin düzeltilmesi için kısıtlamaların en asgari seviyelere indirilmesini istiyorum.
* Komplo teorilerinin bitmesini istiyorum.
* Komplo teorilerinin bitmesi için devletimin gerekli adımları atıp, araştırmaları yapmasını istiyorum.
* Bu virüs musibetinden bir an önce kurtulmak istiyorum.