Adana Valisi Süleyman Elban bir yılı aşkın görev süresinin sonunda nihayet basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Yaşadığımız süreç özellikle yöneticiler için güzel bir bahane oldu. Bir konuyu ertelemek istediğinizde ya da gerçekleştirmek istemediğinizde bahane hazır; Pandemi süreci.
Vali Bey de bunca zaman sonra basınla buluşmasını bu bahaneye sığınarak açıklamaya çalıştı.
Şahsi fikrim Vali Bey'in bu buluşmadan çok memnun kaldığı yönünde ancak gazetecilerin çoğu için bunu söylemem çok zor.
Programın ardından konuştuğum bir çok gazeteci Vali Bey'in neredeyse hiç bir soruya net cevap vermediği söylüyordu. Açıkçası ben Sayın Elban'ın bu özelliğini bildiğim için çok da şaşırmadım. Belki de en net cevabı benim sorum üzerine verdi. Ben Sayın Vali'nin STK ve basından uzak durduğu izlenimimi kendisine iletince, "Öyle bir şey yok" dedi. O öyle dedi ama öyle bir şey olmasaydı Ticaret, Sanayi Odası ya da bir kaç para babası (!) kuruluş dışında gerçek bir STK ile Adana Valiliği'nin işbirliği yaptığını görürdük. Belki de böylece 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi'nin yıldönümündeki programa katılım sayısı 300-500 kişi ile sınırlı kalmazdı.
Peki basın ile ilgili Sayın Valimiz bu güne kadar hangi ortak projeye imza attı? Programda basın kuruluşlarına destek verilmesi noktasındaki duruşunun ne olacağına yönelik soruya; "Bir çalışma yaparsanız, uygulanabilir olduğunu görürsek destek vermeye çalışırız" şeklindeki cevabı bile tabir yerindeyse topu taca atmak olarak düşünüldü.
Bütün bunların ötesinde Vali Bey'in diğer soruları cevaplandırdığı sırada dile getirdiği bazı gafları da vardı ki eğer basın mensupları bu konuda biraz art niyetli olsa manşetlerde o sözler yer alabilirdi.
Gazetemizin sahiplerinden Özcan Aladağ'ın basın buluşmasıyla ilgili çok farklı bir bakış açısıyla yazıya döktüğü cümleler bence güzel bir gazetecilik örneğiydi.
Sayın Elban'ın yangın söndürme konusundaki ortak çalışmalarda hep birlikte hareket edildiği ve her kurumun üzerine düşeni yaptığı şeklindeki açıklamaları gündemdeki tartışmalara da bir vurgu gibiydi.
Kısa bir cümleyi de araya sıkıştırayım. Sayın Elban hiç kendi yardımcılarını, müdürlerini, bürokratlarını toplayıp onlara, fikirlerini rahatça konuşabilecekleri bir ortam sunuyor mu bilmiyorum. Ancak sunuyor olsa benim duyduğum bazı rahatsızlıkları kendisi de duyar ve ona göre tavır alırdı diye düşünüyorum.
Açıkçası geldiği günden bu yana büyük ümitle Adana'nın eski güzel günlerine dönmesi için bir orkestra şefi gibi şehri yönetmesini umut ettiğimiz Sayın Süleyman Elban'dan umudumuzu kesmiş değiliz. Kesmeye de niyetimiz yok.
Sayın Süleyman Elban'ın iyi bir bürokrat olduğunu ve sakin bir güç olarak telaşlanmadan, ne yapması gerektiğini bilerek hareket ettiğini düşünüyorum. Yalnız bu hareketleri biraz yavaş yapıyor. Telaşlanmak başka, hızlı hareket etmek başka.
Nihayetinde bir kararname ile Adana'daki görev süresi bittiğinde; "Daha yapacak çok işimiz vardı" demesini istemeyiz. Mümkünse; "Şu işleri benden önce başlatmışlardı onları bitirdik. Şu işleri de biz başlatıp tamamladık. Benden sonraya da şu önemli işleri devrediyorum" demesini bekliyoruz.
Bir Vali'den elbetteki Büyükşehir Belediye Başkanı'nın yapması gereken işleri yapmasını beklemiyoruz ancak şehrin dinamiklerini harekete geçirip, hükümetin yatırımlarının şehre çekilmesi ve bu yatırımların bir an önce tamamlanması için gerekeni yapmasını bekliyoruz. Bunun gerçekleşmesi imkansız değil ama şimdilik zor görünüyor.
Umarım gerçekleşir de ben mahçup olurum. Mahçup olacaksam Adana için olmaya razıyım.