Geçtiğimiz ay Suriye’nin İdlib kentine giderek oraya dair izlenimlerimi üç günlük bir yazı dizisi halinde paylaşmıştım. Bu yazı dizisi güzel bir karşılık buldu. Bulmaya da devam ediyor. Gazeteci dostlarımız, iş adamları, işçiler, öğrenciler hatta ev hanımları dahi konuyla ilgili birçok bilmediklerini benim izlenimlerim sonrası öğrendiklerini ifade ettiler.
Bugünkü köşe yazımda yine bir hayra, belki bilinmedik bir şeylere temas eder ve mazlumların bir lahza rahat nefes almasına vesile olmak umuduyla önemli bir konuyu gündeme getirmeye çalışacağım.
Savaş, iç çatışma, deprem, sel, tsunami, yangın, heyelan, kuraklık, salgın hastalık, yoksulluk, kıtlık… Dünya üzerinde bu gibi sebeplerle mağdur olmuş milyonlarca insan hayat mücadelesi veriyor. Her gün binlerce insan bu dezavantajlı durumlardan dolayı hayatını kaybediyor. Tüm bunlara rağmen bir gurup insan hayat mücadelesi veren mağdur veya mazlumlara ulaşmaya ve onlara hayırseverlerin ayni ve nakdi desteklerini iletmeye çalışıyor.
Dünyanın birçok noktasında dezavantajlı insanlara iyilik götüren gönüllüler göğsümüzü kabartıyor. İşin güzel tarafı bu kardeşlerimiz Yahudi ya da Hristiyan misyonerler gibi,bir verip karşılığında o insanlardan beş-on almak için değil bilakis bir verip o insanlardan hiç almamak, bu iyiliğin bedelini Allah’tan beklemek gibi güzel bir erdeme de sahipler.
Son yıllarda özellikle yanı başımızdaki Suriye’de çıkan iç savaş nedeniyle milyonlarca insan vatanlarını terk etmek zorunda bırakıldı. Yine evini, barkını, yurdunu terk etmeyen/edemeyen milyonlarcası da öldürüldü ve/veya sakat bırakıldı. Milyonlarcası da açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Suriye’de insanların yiyecek başka bir şey bulamadıklarından dolayı kedi-köpek eti yemek için âlimlerden fetva istemeleri hafızalarımızda daha çok taze…
Havaların soğumasıyla birlikte açlık tehlikesine bir de hastalık eklendi. Zaten bütün dünyayı etkileyen korona virüs salgın hastalığı Suriye’de savaşın devam ettiği bölgelerde de insanların ölümlerine neden oluyor.
Daha önce de yazmıştım. Özellikle İdlib kentinde insanlar çok zor durumdalar. Filler tepişiyor ama ezilen her zamanki gibi çimenler oluyor. Aldığım duyumlara göre bir süredir tepişmeye ara veren filler çok yakında yeniden tepişmeye başlayabilir. Yani İdlib’te savaş kapıda.
İşte bu bütün olumsuz şartları kısmen de olsa gidermeye çalışan aktivistler hayırseverlerden topladıkları yardımları bölge insanlarına ulaştırma gayretindeler. İnsanlığa iyilik taşıyorlar.
Hadi işin adını daha net koyalım; Bu mesele sadece çalışan insanlardan toplanacak yardımlarla yürütülebilecek bir mesele değil. Genelde devletimiz özelde ise başta Adana Valiliği olmak üzere Adana Büyükşehir Belediyesi, Seyhan, Çukurova, Yüreğir ve Sarıçam ile diğer ilçe belediyeleri de güçleri ölçüsünde bu iyiliğe ortak olmalı. Elbette iş insanları da. Odalar ve borsalar ile dernek ve vakıflar da. Herkes elini taşın altına koymalı ve bu iyiliğe ortak olmalı.
Dünyanın pek çok ülkesinde insani yardım faaliyetlerini yürüten İHH Adana’nın başkanı Mahmut Eraslan bir süredir her kesimden insanla görüşüyor. Yardımların arttırılması ve en azından kış boyu düzenli hale getirilmesi için ekibi ile birlikte büyük çaba harcıyorlar. Geçtiğimiz günlerde ben de kendisi ile konuştum. Konunun ne kadar önemli olduğunu anlattı. Bir de işin çok farklı bir boyutunu vurguladı; Eğer bu yardımları biz, bu insanlara ulaştıramazsak olası bir savaş durumunda yine sınırlarımızda milyonlarca insan birikebilir. Ülkemize yüz binlerce mülteci gelebilir.
Açıkçası bugüne kadar mültecilerden dolayı hiçbir şikâyetim olmadı benim. Devletin bazı yanlış uygulamalarını eleştirdiğim yazılarım olsa da hiçbir zaman emperyalist bir zihniyet gütmeyen Anadolu Devletlerinin varisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti mülteciler konusunda doğru olanı yapmıştır ancak neden insanlar ana/ata yurtlarından olsunlar? Neden mülteci konumunda yaşasınlar? Neden bazı kanı bozukların alçakça söz ve fiillerine maruz kasınlar?
Bütün bunların ötesinde herkes, 'insanca' yaşama hakkına sahip olmalıdır. İşte bu yüzden bu asgari düzeyin altında kalan mazlumlara yardım eli uzatmak da bizlere düşer. Herkes gücü neye yetiyorsa ondan mesuldür. Kiminin 1 liralık yardımı kimilerinin milyon liralarından daha bereketli olur.
Gelin gücümüz yettiğince İHH Adana’nın başlattığı kampanyaya hep birlikte destek olalım. Mazlumlara iyilik götüren kardeşlerimize destek olalım.
Haydi! İyilikte sizin de payınız olsun. Hatta evlatlarınızı da teşvik edin. Onlar da bir güzelliğe katkı koysun. Paylaşmayı, yardımlaşmayı, mazlumlarla dayanışmayı öğrensin.