Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin sayesinde nur topu gibi bir festivalimiz daha oldu. 26 Mayıs'ta başlayan ve dün sona eren festivalin tanıtım toplantısında basına açıklamalarda bulunan Başkan Çetin festivalin bir kültür ve sanat festivali olduğunu vurgulayarak festivalde eğlence içeriğini sanatla birleştireceklerini ifade etmişti.
İsmi de bir hayli ilginçti; Jakaranda Kültür ve Sanat Festivali.
Festival adını; Adana sokaklarında yıllardır gördüğümüz ancak çok büyük bir kısmımızın pek dikkatini çekmeyen, ismini dahi ilk kez bu festival aracılığıyla öğrendiğimiz mor renkli bir ağaçtan alıyordu.
Önce festival dediğimiz olgu ile alakalı bir iki cümle kurayım. Herhangi bir şeye süslü cümleler kurarak onu ululaştırmayı, önemsetmeyi seven bir milletiz. O yüzden festival yapmak istediğimizde illa içerisine kültür ve sanatı da ekleyeceğiz ki hem daha fazla destek görsün hem de olası bir sıkıntıda; "Allah sizi inandırsın bu festivalde yoktu. Anlık yaşanan bir sorun. Zaten ekiplerimiz anında müdehale etti" şeklinde ya da sorun değil de beklenmedik bir güzellik olursa da; "Bak nasıl planlarımız tıkır tıkır işliyor. Bir şeyi güzel yaparsanız ekstra güzellikler de kendiliğinden gelir. Bu, festival programında yoktu ama içimizden geldi" diyerek Bülent Ersoy vari bir yükselişle dile getirilir meseleler.
Jakaranda Festivali'nde kültür ile ilgili ne yapıldı bilmiyorum. Belediyenin sayfalarından da araştırdım bulamadım hiç bir şey. Sadece adı kültür olan bir sahne var başka bir şey yok. Belediyenin ya da festivalin resmi sayfalarında da bulamadım. Sanat için yapılan ise iki türlüydü. Birincisi çoğu belediyenin halk eğitim merkezlerindeki kurslardan çıkmış izlenimi veren el sanatları, ikincisi de şarkıcıların yer aldığı sahne sanatları.
Belediyenin kendi kurumları bile (örneğin Kültür ve Sosyal İşler Müdürülüğü) ilk sanat (el sanatları) kısmını o kadar önemsememiş ki konuyla ilgili etkinlikler hakkında festival sırasında tek bir paylaşımı yok resmi facebook sayfalarında (muhtemelen diğer sosyal medya hesaplarında da yoktur).
Konserler için ise haklarını yemeyelim ayrı ayrı afişler hazırlanmış. Her biri özenle yazılan cümlelerle iletiler paylaşılmış sosyal medyada. Böylece aslında sanat kısmını da kendilerince halletmiş oldular.
Peki, tam da beş şehit verdiğimiz üstüne şehrimizin önemli isimlerinden birisi olan Sarıçam Belediye Başkanı Bilal Uludağ'ın henüz 11 yaşında amansız hastalıktan kızını kaybetmesinin hemen ertesinde böyle vur patlasın çal oynasın etkinliklerine mutlaka gerek var mıydı?
Diyelim ki vardı. O halde Allah aşkına biri söylesin bu festival Adana'ya ne kattı? Ya hu! Özel okullardan reklam yaptırmak için zorla getirilen çocukları ve görevlileri çıksak toplam yüz kişinin olmadığı festival ne verebilir bu kente?
Mesela aynı belediyenin düzenlediği Orhan Kemal Edebiyat Festivali'nin, Uluslararası Karikatür Festivali'nin yerini tutabilir mi Jakaranda Festivali?
Bir de, hem adıyla hem içeriğiyle taklit kokan bu festival için neden Jakaranda ağacı uygun görüldü?
Yani; "Altın Koza vardı, Portakal çiçeği vardı biz de yine Adana'nın parklarında, yollarında var olan bir bitkinin adını koyalım da tam olsun" mu dediler?
O zaman çöl palmiyesi olarak bilinen Washingtonia filifera'nın, hurma ağacı olarak bilinen phoenix canariensis'in, yalancı karabiber olarak bilinen schinus molle ağacının hatta hatta neredeyse her kaldırımda gördüğümüz dut olarak bildiğimiz Morus alba'nın suçu ne?
Bu ağaç/bitki türleri Jakaranda'dan daha fazla yer alıyor park ve caddelerimizde. Öyleyse onlar adına da tez elden birer festival düzenlememiz gerekmez mi?
Yoksa Jakaranda'yı renginden dolayı mı seçti Çukurova Belediyesi yetkilileri? Malum her rengin bir anlamı var ve bazı çevrelerin bilerek ve isteyerek son yıllarda gözümüze gözümüze soktuğu bir renk mor.
Hadi son cümlemde şeytanın avukatlığını yapayım; Birilerine özellikle mesaj verilmek mi istendi bu festivalle?