Geçtiğimiz günlerde günlük gazeteleri önüme aldım ve başladım okumaya. Birisinin manşeti; “CHP'den utanç verici paylaşıma suç duyurusu” başlığını taşıyordu. Bir diğeri de; “Çocuklara yönelik cinsel istismarı meşrulaştıran paylaşıma suç duyurusu” şeklindeydi.
Başlığı görünce içimden, "Bu suç duyurusunu kim yapıyorsa büyük alkışı hak ediyor. Hemen tebrik edecek bir yazı yazmalıyım" diye düşündüm.
Benzer başlıklar diğer gazetelerde de yer alınca merak ederek daha ayrıntılı bir şekilde okumaya başladım. Sonradan anladım ki konu geçtiğimiz günlerde Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedri Gencer’in, bir sosyal medya paylaşımında yazdıklarıymış.
Peki, neymiş o paylaşım? Prof. Gencer aynen şöyle yazmış; "Gayretullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, Ebola virüsü, Avustralya, Çin Gayretullaha dokundu, azap geldi. Maazallah biz de zinayı, livatayı yasallaştırırsak, Allah'ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak Gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı."
"Acaba ben mi yanlış okuyorum?" dedim bir daha okudum gazetedeki yazıyı. Yoo! Yanlış okumuyorum. Ama gazeteler; 'utanç verici’, ‘çocuklara yönelik cinsel istismar’ diyorlardı yazılanlar için. Ben bu sözlerde ne bir istismar ne de utanç vericilik gördüm.
Herhalde suç duyurusunu hazırlarken Prof. Gencer’in başka bir paylaşımını aldılar diye düşündüm. İyi niyetle uyarayım, CHP’liler suç duyurusunda bulunurken yanlış paylaşımı delil diye sunmasınlar istedim.
Prof. Gencer’in sosyal medya hesabına girdim. Yazıyı kaynağından okuyayım dedim. Eee! Orada da yazı aynıydı. "Herhalde gözlerim bana bir oyun oynuyor" diye düşündüm.
Uzuuuunnn bir zaman geçtikten sonra kafama dank etti. Burada CHP’lilerin paylaşımda itiraz ettikleri; "… Allah'ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak…" cümlesiydi. Meğer konu sosyal medyada da gündem olmuş. İtiraz edenlerin çoğunluğu kanuna uymayan bu cümleye atıfta bulunuyor ve profesörün suç işlediğini yazıyorlardı.
Merak ettim, Allah’ın helal kıldığı yaştan ne anlıyorlardı? Kaldı ki ortada bir evlilik söz konusuydu yazıya göre. Yine de olmaz diyordu, istemezükçüler.
18 yaşın altındaki kızların evlenmelerine razı gelmiyorlardı. Çünkü onlar daha çocuktu ve kanunen de bu yasaktı. Velev ki; o insanların kendileri de istese, aileleri de müsaade etse, kanunen yasaksa konunun uzatılacak yönü yoktu.
Tamam, her şeyi anladım da bir insanla diyelim ki 17 yaşında kendi rızası ve ailesinin de müsaadesiyle evlendiniz. Onun maddi manevi tüm sorumluluğunu üzerinize aldınız. Bu istismar olur mu? Ama aynı insanla değil 17 yaşında 14-15 yaşında (bazıları için daha küçük yaşlarda) sevgili olsanız, (onların deyimiyle aşk yaşasanız) gezip tozsanız sorun yok. Gece dışarı çıkabilirsiniz. Evine gidebilir, evinize çağırabilirsiniz öyle mi? Bu istismar olmuyor yani?
Bazılarına göre burada sorun yok çünkü bu, çağdaşlığın gereği. Eğer evlenmeyip de sevgili olmuşsanız o insanla gününüzü gün edebilirsiniz, sahneye çıkmasına, yaşından büyük kıyafetler giyip, makyajlar yapıp kendisini bir cinsel obje olarak sunmasına müsaade edebilirsiniz ama evlenmesine asla. Çünkü çağdaşlık bunu gerektirir. Sevgili olmak çağdaşlık, evlenmek ise çağdışılıktır.
Bunlar ne kadar tartışılırsa tartışılsın herkesin kendi meşrebine göre vereceği cevaplar yüzünden üzerinde anlaşılamayacak konular. O zaman nerede anlaşabiliriz?
Birileri ısrarla diyor ki; kanunen yasak. Ne kadar güzel bir söz; Burası bir kanun devleti. Hâlbuki ki sadece devletin değil her oluşumun kanunları var. Mesela mafya kanunlarından bahsedilir. Mafyanın bile kanununun olduğu yerde devlete lazım gelen kanun devleti olmak değil, hukuk devleti olmaktır. İnsanların hukukunu korumak, aileyi korumak, toplumu korumaktır devlete düşen.
Kanuna bakarsanız mesela zina serbest. Peki, ahlaki mi?
Milli Piyango, at yarışı, iddaa vb. kumarlar kanunen serbest ama topluma verdiği zarar inkâr edilebilir mi?
Alkol mesela. Kim karışabilir insanların alkol alıp almamasına. Kanunen de bir sıkıntı yok ancak alkol bütün kötülüklerin anası değil midir?
Faiz de öyle. Zengini daha da zenginleştiren fakiri ise daha da fakirleştiren bir sistem değil midir? Üstelik dinen de günah. Bunu Diyanet de yapsa, üstelik ‘devleti zarara uğratmamak’ adına da yapsa böyle değil midir?
Hem kuzum, siz sürekli ifade özgürlüğünden, üniversitelerin özgürlüğünden dem vurup durmuyor musunuz? Ne oldu şimdi? Bir profesör kendi inançlarına göre bir twit atınca unutuverdiniz özgürlük naralarını…
ERKEN YAŞTA EVLİLİK OLUR MU?
Böyle bir soruyu sorduğunuzda belki siyasi düşünceler, belki mahalle baskısı nedeniyle birçok insan olmaz öyle şey diyebilir ama Türkiye’de on binlerce insan erken yaşta evlenmiş durumda.
Üstelik 5 binin üzerinde vatandaşımız ise eşlerinin ya da eşlerinin ailelerinin bir şikâyeti olmadığı halde 'kamu davası’ nedeniyle aldığı cezalar yüzünden hapishanede hayatlarını çürütmekteler.
Devlet, 'kanunlara uymadığı için' bu insanlara ceza verdiğini söylüyor ama aslında bu insanları da ailelerini de çocuklarını da mağdur ediyor. Ailelerle birlikte yaklaşık 25 bin kişinin mağduriyetinden söz ediyorum.
Devlet sözüm ona küçük yaşta kızı korumak için böyle bir yola başvuruyor ama eşi hapse girenler çocuklarıyla birlikte ortada kalıyor. Eğer bakacak kimseleri yoksa kadın da çalışmıyorsa nasıl geçinecek bu insanlar? Kaldı ki kadın çalışsa çocuklarına kim bakacak?
Hâlbuki bu gençler evlenmeyip 'sevgili hayatı’ yaşasaydı sorun olmayacaktı ama evlenince hapse düştüler.
Devlet eğer 'ana'ysa ya da 'baba'ysa çocuklarını düşünecek. Diyelim ki kanuna uymadıkları için erkeği hapse attı o zaman kadına ve çocuklarına bakacak. Hem de erkek hapse girmeden önce eve nasıl bakıyorsa ondan çok daha iyi bakacak. Yoksa hem kadın tarafını hem erkek tarafını, hem çocukları mağdur ederek kanunu belki uygulamış olursunuz ama vatandaşı korumuş olmazsınız.
1.YIL DOLMAK ÜZERE
31 Mart 20019 tarihinde gerçekleştirilen seçimlerin üzerinden neredeyse 1 yıl geçti. Şimdi merak ediyorum.
Özellikle Adana Büyükşehir'de ve merkezler başta olmak üzere ilçelerde belediye başkanlarının aklınıza gelen büyük bir hizmeti var mı?
Başkanlar her zaman olduğu gibi yine çalışmak için son yılı bekleyecek ve biz üç yıl daha hizmet, hizmet diye söylenip duracak mıyız?
SİZİ DE TAVSİYE EDERİM
* Son zamanlarda daha çok türkü dinliyor,
* Daha çok şiir okuyor,
* Daha çok yazı yazıyorum ve acayip rahatlıyorum.