Birçoğunuzun başlığa, ülkeye/kente hizmet edilmesi fikrinden yola çıkarak benimle hemfikir olduğunu dile getirdiğini bir kısmınızın da seçim gürültüsü nedeniyle bana karşı çıktığınızı duyar gibiyim.
Sözün burasında Nasrettin Hoca misali iki tarafa da; "Sen de haklısın" demek zorundayım."
Her zaman söylediğim bir söz var; Bizim ülkemizde işler bir başka işler. Sadece Avrupa’da değil dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde seçimler sessiz sedasız yapılır. Seçim kararı alındıktan sonra mevcut hükümet önemli bir anlaşmaya ya da icraata imza atmaz. Üstelik seçim kararı alındıktan çok kısa bir süre sonra da seçime gidilir. Seçimler o ülke halkının kahir ekseriyetinin umurunda bile değildir. (Bunun Amerika gibi devşirme ve şovu seven birkaç istisnası var tabi.)
Bizim gibi ülkelerde ise her seçim hayati önemdedir. Yolun yarısını çoktan geride bırakmış ahir ömrümde gördüğüm her seçim, 'Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimleri' diye anıldı hep. Yıllar öncesinden hazırlıklarına başlanır. Bu süreçte halkın ne düşündüğü ya da ne istediği yöneticilerin çok önemsediği bir şey değildir. Siyaset güncel, kısır tartışmalar üzerinden gider sonra seçim zamanı yaklaştıkça siyasetin dili sivrileşir. Atışmalar başlar. Bununla birlikte de hizmetler... Halkın her kesimi bir anda tüm siyasetçilerin ilgi alanına girer. Vaatlerin bini bir paradır. Koltuk kapma derdinde olanlar hiç inanmadıkları şeyleri bol keseden atmaya başlarken koltuk sahipleri de o koltuğa neden oturduklarını birden bire anlayıverirler. Bir aydınlanma gelmiştir kendilerine. Temel üstüne emel atarlar. İş üstüne iş başlatırlar. "Olmaz, yapmam" dediklerini de yine 'halkın talebi' bahanesiyle yapacaklarını ifade ederler.
Bir bakmışsınız ki kentin her alanı adeta şantiye sahasına dönmüş. Gerek merkez yönetimden gerekse yerel yönetimlerden canhıraş bir hizmet yarışı gözümüze gözümüze sokulur adeta. Bir de bu hizmetin değerini daha iyi anlayalım diye zaten en büyük derdimiz olan trafik keşmekeşini daha da büyütüyorlar ki misal bir yol açıldığında ne kadar kıymetli bir iş yaptıklarını idrak etsin vatandaş. Öyle ya, millet onların gözünde göbeğini kaşıyan, cahil koyun sürüsü…
Yukarıda yazdıklarımı Adana’da son birkaç günde yaşadıklarım düşündürttü bana. Otogar kavşağından başlayarak, Mustafa Kemal Paşa Bulvarı, Şehir Hastanesi önü, Yeni Stadyum civarı yollar derken yaşadığım stres nedeniyle başta Adana Büyükşehir Belediyesi olmak üzere sorumluluk sahiplerinin tamamına bir selam gönderdim.
Adana’yı şantiye alanına çevirmişler. Bundan da memnunlar. Yahu 3,5 yıl boyunca tek bir hizmet yapmadan yattınız. Pandemi sürecinde millet sokağa çıkamazken, yollar bomboşken yattınız. Şimdi seçimin kapısı aralanınca göz boyayacak bir kaç hizmet ile vatandaşı kandıracağınızı sanıyorsunuz.
Adana Büyükşehir Belediyesi’nin son zamanlarda yaptığı yollara bir bakın ne demek istediğimi anlarsınız. Nasıl yapacaksanız yapın, bu pahalılıkta yaktığınız akaryakıt sarfiyatını görmezden gelin, araçlarınızın alt takımlarının gördüğü/göreceği maddi zararı da boş verin; zamanımızı, ömrümüzü tüketiyoruz yollarda, ömrümüzü. Bir maç sonrasında Yeni Adana Stadyumu’ndan şehir merkezine ulaşmanız en az 1 buçuk saat. Geçtiğimiz gün Kuzey girişlerinden otobana girdim. İstikamet Balcalı hastanesiydi. Normal şartlarda 20 dakikada gidebildiğim yere Cuma günü 1 saat 45 dakikada ulaştım. Aynı gün kıymet verdiğim çok fazla kişiden de bununla ilgili şikâyet telefonları aldım. Yetkililere ulaşamayınca bana ulaşmışlar. Anlasalar aslında gazeteciler yöneticilere ulaşacak birçok tepkiyi de yumuşatmış oluyor. Çünkü o sinirle yöneticilere ulaşsa vatandaş ağzına ne gelse söyleyecek ancak bize ulaşınca derdini nasılsa birisine döktüğü için rahatlamış hissediyorlar kendilerini. Peki, biz ne yapalım? Sussak gönlümüz razı değil, söylesek iş bilmez siyasetçiler üzerinde tesiri yok.
Sizce bu yaşadıklarımız bizi yönetenlerin umurunda mı? İnsan için zamandan daha değerli ne var şu dünyada? İyinin de kötünün de karşılığını alabileceği gün geldiğinde ilk sorumlu tutulacağımız şey zamanı nasıl değerlendirdiğimiz değil mi? Makam sahipleri bunu hiç mi umursamaz?
Biz vatandaş olarak bunları gerçekten hak ediyoruz. Çünkü neyi hak edersek o şekilde yönetileceğimizi ve hak ettiğimiz yöneticilerin bizi yöneteceğini biliyorum. Son pişmanlık bazen fayda etmiyor.