Bir darbe günü doğmuşum. O yüzden adımı Kurtuluş koymuşlar. Gerekirse yaşlarını büyüttüğü çocukları asarak "Bir sağdan bir soldan" diyerek kendince adaleti sağlamaya çalışan bir vatan haininin idaresindeki ordu tüm köşe başlarını tutmuş ve 'emir kulları' uçan kuşa göz açtırmıyormuş.
Evden hastaneye kadar süren yaklaşık 10 dakikalık zaman diliminde tam 5 kez çevirmeye denk gelmiş bizimkiler.
Çocukluğumdan beri anlatır dururlardı aile büyükleri o günü ve sonrasında yaşananları.
1980 darbesini değilse de ilk gençlik dönemlerimizde,28 Şubat’ta başka hainlerin zulümlerini iliklerimize kadar yaşadık.
Birilerinin bir kez daha; "Bizim çocuklar işi başardı" demesini istemiyordum. Kazanan bu milletin gerçek evlatları olsun istiyordum. İşte bu yüzden herkesten daha çok tepki gösterirdim 'Ordu göreve', 'Genç subaylar tedirgin', 'Karargâh rahatsız' 'Beceremediniz artık bırakın' gibi manşetlere.
Sonra bir gece, "Artık bu ülkede böyle şeyler olmaz" denilen bir dönemin sıcak bir gecesinde kimsenin anlam veremediği bir hareketliliğin ardından oldu bütün olanlar.
O vakitlerde bir televizyon kanalının haber müdürlüğünü yapıyordum. Hatay’da yaptığımız canlı yayınların ardından geç saatlerde eve dönmüştük. Yatmaya hazırlandığım sıra sosyal medyayı dolaşırken çok garip paylaşımların olduğunu gördüm. Kimi kin kusuyor, kimi dua ediyor, kimi alttan alta sevincini belli edecek paylaşımlar yapıyordu. Olayları daha iyi kavrayabilmek için televizyonu açtım. O anda Başbakan televizyonlara canlı bağlantıyla katılmış ve bunun bir darbe girişimi olduğunu söylüyordu. Hemen yayın yönetmenimizi aradım. Ne yapabileceğimizi istişare ederken; "Bugün sokakta olmayacaksak ne zaman olacağız?" dedim. Hak vermişti bana ancak sorumluluk makamında olduğu için daha tedbirli davranıyordu. Sonra direktifi verdi. Arkadaşları topla, hemen canlı yayına geçiyoruz. Eşim;"Daha yeni geldin nereye gidiyorsun?" dediğinde ona o gece sokakta olmam gerektiğini söyledim. Ellerini kelepçelemişler gibi birleştirerek; "Teröristler başarılı olursa daha kolay teslim alsınlar diye mi ayaklarına gidiyorsun?" diyerek tedirginliğini belli etti. Hiç unutmuyorum ona şöyle cevap vermiştim; "O teröristler başarılı olurlarsa sabaha kalmaz zaten eve gelmiş olurlar. Eşofman ile alacaklarına mikrofonum elimdeyken alsınlar."
O gece genel yayın yönetmenimiz bir kameraman arkadaşımızı alıp Ak Parti il binası önüne gitti. Ben de başka bir kameraman arkadaşımı aldım ve önce Valilik, sonra hava alanı, İncirlik Üssü, çarşı merkezi vs. derken şehrin dört bir yanını dolaştık.
Dönemin Valisi hızlı ve önemli kararlar aldı, yerel yöneticiler önemli işlere imza attı ve Adana’da büyük bir sorun oluşmadan gece atlatıldı. Biz de sabaha kadar canlı yayındaydık.
Asıl sıkıntı İstanbul ve Ankara merkezliydi ancak tüm Türkiye’de milyonlar Cumhurbaşkanı’nın çağrısını bile beklemeden sokaklardaydı. İki yüz ellinin üzerinde şehit ve iki binin üzerinde gazi ve milyonlarca kahraman sokaklarda bir milletin diriliş destanını yazıyordu.
Üstat Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Şehitlerine adlı şiirinde adeta 15 Temmuz kahramanlarını da anlatıyordu; Âsım’ın nesli… Diyordum ya… Nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şimdi siz bakmayın birilerinin demokrasi havarisi kesildiğine. Devletin bile meseleyi demokrasi günü haline getirdiğine. Ben o gece sabaha kadar sokaklardaydım. Bir Allah’ın kulunun demokrasi için meydanda olduğunu söylediğine şahit olmadım.
Herkes, bunu laf olsun diye söylemiyorum; Her düşünceden insan vatanını, bayrağını, namusunu korumak için ölümüne meydanlardaydı. Orta yaşlı, konuşamayan bir ablamıza mikrofon uzattım. Konuşamadığını işaretle anlatmaya çalıştı. Ben de işaretle; "Neden buradasın?" diye sordum. Bana verdiği cevap ibretlikti; "Allah için ölmek için buradayım."
Bir ezanla konulan adlarının son kez bir sela ile anılacağını bile bile kurşunların, bombaların, tankların üzerine yürüyen o kahramanların yaptığı iş; Bedrin aslanlarının yaptığı kadar, Çanakkale kahramanlarının yaptığı kadar kutsal bir işti. Şimdi birilerinin ortalığı şenlik havasına, bayram gününe çevirmesini ve bu işi bir şölen gibi sunmasına bakmayın. Bu iş bilmezlik ve aymazlıktan başka bir şey değildir.
Şehitlerimizin adını hak ettiği gibi anın. Demokrasi şehidi falan değil, vatan, bayrak, iman şehidi…
Aynen öyle abi diline kalemine yüreğine sağlık
Kalemine sağlık Üstad. Attığın başlık bile hakikatı anlatmaya yetiyor.