Bizim çocukluğumuzda gezegenle ilgili en büyük derdimiz ozon tabakasında açtığımız delikti. Parfüm ve benzerlerinin içinde yer alan ozona zararlı kimyasallar nedeniyle ozonda kara bir delik açılmıştı ve bu dünyanın sonunu getirebilirdi.
Çocuk aklımızla büyüklerimize kızıyorduk; "Kıyameti koparacaksınız yapmayın. Şu parfümleri, makyaj malzemelerini falan kullanmayın" diye.
Bugün ise ne yazın yazlığını ne kışın kışlığını görüyoruz. Yazın can kaybı yaşadığımız seller, kışın kavurucu sıcaklar…
Buzullar eriyor, denizlerde, göllerde ve özellikle su tutmak için kurulan barajlarda sular azalıyor. (Aslında barajların bu iklim değişikliğinde etkisinin çok büyük olduğunu iddia edenler de var. Bu da başka bir yazının konusu). Hal böyle olunca ekolojik bozulma ve orman yangınları da artıyor. Hatta bundan sonra daha da artacağı söyleniyor.
İklim denilince, güvenli gıda denilince Adana’da çok kıymetli isimler var ancak ben kendisini yakından tanıdığımdan ve yıllardır bu konularda çok önemli işlere imza attığını bildiğimden aklıma bir isim geldi. Ziraat Mühendisi Kemal Uğurluay.
Kemal Bey aynı zamanda Gönüllü Gıda Güvenliği Derneği’nin de başkanlığını yapıyor. Sosyal medyadan güvenilir gıda tüketimi ile ilgili de çok önemli paylaşımları var. Bu yazının konusu iklim değişikliği olduğu için yememiz gerekirken yemediğimiz ya da yemememiz gerekirken sofralarımızdan eksik etmediğimiz gıdalara çok girmeyeceğim ancak siz dilerseniz Kemal Bey’in hesaplarından ya da derneğinden bu bilgileri edinebilirsiniz.
Gelelim yeniden iklim krizine. Kemal bey bu konuda her zamanki duruşuyla iddialı cümleler kuruyor. Diyor ki; "Sanayi devriminin de küresel ısınmaya büyük etkisi var. Topraklardaki çölleşme, tuzlanma ve erozyon artışlarıyla mevsimlik kar örtüsünün kapladığı alanların azaldığını, buzulların hızla erimesiyle deniz seviyelerinin hızla yükseleceğini ve tsunamilerin daha sık görüleceğini işin garibi kar sularıyla beslenen nehirlerin akış rejimlerindeki farklılaşmalarla birlikte, tarımsal su gereksiniminin de artacağını söylüyor.
Bugün dünyanın bir kısmı su krizi yaşıyor ancak yarın, içerisinde Türkiye’nin de olduğu çok büyük bir kısmı yaşayacak su krizini. Dünya nüfusunun da artacağını düşünürsek bilim adamları 2050’den sonra nüfusu 10 milyarı geçecek olan yaşlı dünyanın yaşayacağı iklim değişikliğiyle daha büyük felaketlere gebe olduğunu söylememiz zor değil.
Ani su baskınları, sel ve yangınlara bir de topraktaki değişim dolayısıyla yaşanacak gıda krizini de eklerseniz nasıl büyük bir sorunla karşı karşıya kalacağımızı tahmin edebilirsiniz.
Kemal Uğurluay, 3,2 milyar hektarlık bir alanı oluşturan dünyadaki işlenebilir tarım arazilerinin küresel ısınmayla gelişmiş ülkelerde kişi başına % 14, gelişmekte olan ülkelerde % 40 azaldığını vurguluyor.
1992’de düzenlenen Rio Zirvesi’nde de 1997’de imzalanan Kyoto Protokolü’nde de imza altına alınan atmosfere salınan fosil yakıt kaynaklı sera gazını % 5’in altına indirme teminatlarına özellikle gelişmiş ülkelerin uymadığını söylüyor. Bu da haliyle bir iklim kıyametine zemin oluşturuyor.
Uğurluay, Türkiye’nin tarımda açık kanallarla salma sulama yöntemini ivedilikle terkedilerek kapalı sistem basınçlı yağmurlama ve damlama sistemine geçmesi gerektiğini böylece sudan % 60 tasarruf sağlanabileceğini söylüyor ayrıca su politikaları için ekolojik dengenin korunmasında sürdürülebilir tarım açısından suyun yeraltı ve üstü miktarıyla, kalitesinin korunması için de su yasası çıkarılmasını istiyor.
Dünya büyük bir krizin eşiğinde. Eğer yeniden bir dünya savaşı olacaksa bu su yüzünden olabilir. Paranın, silahın, sosyal medyanın yenmeyecek bir şey olduğunu artık herkes öğrenecek.
Geçtiğimiz ay 'Su Vatandır' sloganıyla düzenlenen Su Şurası güzel gelişmelere vesile olabilir. Ülkemizin bu krizden en asgari seviyede etkilenmesi için herkes elinden gelenin fazlasını yapmalı. Ev hanımı yıkadığı bulaşığın suyuna bile dikkat edecek, devlet de gereken tüm önlemleri alacak. Bu iş siyaset üstü bir meseledir. Sağı da solu da orta yolu da aşar. SU VATANDIR.
Kalemine sağlık da Bu kadar övgüye ne gerek vardı.Yine de Küresel Kıyamet ile Mucadele için ilgili ASİM bünyesindeki tüm STK'lar gençlerini "İKLİM MÜFETTİŞLİĞİ" projesiyle {Ağaç Dikimi : 11.11.2021} startını vererek STK'larda bir ilki başlamalıdır.