Büyük şeytan Amerika ve dünyanın şer merkezi İsrail İşgal Yönetimi sonunda ağızlarındaki baklayı çıkardılar. Yüzyılın Anlaşması olarak niteledikleri, Ortadoğu’daki anlaşmazlıkları ve savaşı kökünden çözeceklerini iddia ettikleri metinle ilgili ABD Başkanı Trump ve İsrail İşgal Yönetimi baş sorumlusu Netenyahu’nun düzenlediği basın toplantısı sonrasında ortaya çıktı ki anlaşma, yüzyılın anlaşması değil yüzyılın fiyaskosuydu.
Basın toplantısının ardından ortaya çıkan görüntü şuydu; Bu anlaşmadan ABD memnun, İsrail İşgal Yönetimi memnun, Avrupa ve diğer ülkeler 3 maymunu oynuyor, Arap devletlerinin yöneticilerinin çoğu suskun, halkları tepkili, Türkiye'de ise halk anında sokaklara indi, devlet resmi açıklamalarla tepkisini ortaya koydu.
Toplantıya Türk gazetecileri almamaları ancak Arap gazetecilere yada diğerlerine ses çıkarmamaları bile aslında şer güçlerinin de açıklamalara tam olarak bu şekilde tepki verileceğini düşündüklerini kanıtladı. Bizim gazetecilerimizden bile çekinen insanların, milletimizden ve devletimizden de çekinmesi normal.
Çünkü tüm dünya da biliyor ki, eğer Kudüs’ü bugün kurtaracak güç varsa O da Türkiye’dir. Yeni Selahaddin yine bu topraklardan çıkacaktır.
*
Kudüs; Müslümanların ilk kıblesidir. Peygamberlerimizin bize emanetidir. Muhammed Mustafa'nın miracı, İbrahim Halilullah'ın mekânıdır.
Kudüs; Sultan Abdülhamid’in yadigârı, İslam medeniyetinin gözbebeğidir.
Kudüs; babasının ardına sığındığı halde İsrail İşgal Güçleri tarafından şehit edilen Muhammed Durre’nin,
Onlarca işgal gücünün boynunu bükemediği, bakışlarından korktuğu için gözlerini bağladığı Fevzi el Cüneydi'nin,
Evlerine silahla baskın yapan Siyonistlere Filistin Bayrakları ve zafer işareti ile karşılık veren, tanka karşı sapanlarla direnen çocukların,
"Komutanı Muhammed(as) olan insanlar size boyun eğmez diyen" cesur kadınların,
Şehadeti gelin gibi bağrına basan ve bir gün inşallah Arz-ı Mevud hayallerini Siyonistlerin ve işbirlikçilerinin başına geçirecek mücahitlerin bizlere mirasıdır.
*
Kudüs; 10 yaşında babasız kalan ve o günden beri ümmete sırtını dönen Hanzala'nın yüzgörümlüğüdür.
Ümmetin suskunluğunu Allah’a şikâyet eden Şeyh Ahmet Yasin'in,
"Zulüm bizdense ben bizden değilim" diyerek Filistinli bir ailenin evi yıkılmaması için direnirken dozerle başı ezilen Amerikalı Rachel Corrie'nin,
Doğduğu günden beri topraklarını korumak için yaşayan Filistin'in cesur kızı Ahed et-Temimi'nin,
Günahsız gözlerinde öfkesiz bakışlarıyla bile düşmana korku salan mavi emzikli bebeklerin,
Birileri için sadece birer rakamdan ibaret olan ancak kanlarıyla davalarına hizmet eden Filistinli şehitlerin,
Cihat meydanlarına çıkarken ellerine aldıkları ya da şehit olunca kefeninin üzerine sarılan Türk Bayraklarıyla hepimize bir mesaj gönderen Müslümanların namusudur Kudüs.
İşte bu yüzden, bu sözde barış planı yok hükmündedir.
Biz biliyoruz ki bir gün nasıl ki Hayber’de bir avuç Müslüman devrin en korunaklı kalesine girip, yörenin en güçlü ordusunu tarumar ettiyse,
Yine Müslümanlar, babası belli olmayan siyonist sürülerini sürecektir Kudüs’ten.
Bekledikleri; tek bir işaret. Asrın Selahaddin’i kalkacak ayağa ve haykıracak; Haydi! diye.
İşte o gün, siyonizmin sonu gelecek. İşte o gün, yerle bir olacak Arz-ı Mevud hayalleri ve işte o gün, yeniden özgür olacak Müslümanlar ve Kudüs. İşte o gün yeniden bir bayram yaşayacağız. Yaklaşıyor o gün ve çok uzak değil inanın.
Aksa bir Selahaddin bekler
Bizim kahramanlarımızı
Yeryüzü bizim, KUDÜS BİZİMDİR
Allah’ın yardımı bizimledir.
EKREM'İN BEDENİ İMAMOĞLU'NUN KARARI
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu nev-i şahsına münhasır bir kişilik. 31 Mart seçimlerinden önce biz onu sık sık camiye giderken gördük. Yok, sadece Cuma namazlarına değil, vakit namazlarına da gidiyor, Kur’an okuyor, insanlarla sohbet ederken partisindeki insanlardan pek alışık olmadığımız; inşallah, maşallah gibi terimleri hiç dilinden düşürmüyordu.
Seçimlerin ardından herkes ne yapacağını, icraatlarını merakla bekliyordu ki o tatile gitti. Sonra uzun zamandır hiç görülmemiş bir şey oldu ve yaz aylarında yurdun birçok yerinde bardaktan boşalırcasına yağmur yağdı. İstanbul en çok etkilenen şehirdi. Şehri su bastı. Başkan geldi, iş yeri sahipleri ve vatandaşlarla görüştü, birkaç poz verdi ve geri Bodrum'a dönüp tekne turuna çıktı. Sanki tatil arası iş yapıyor gibiydi.
Döndüğünde kendisini eleştirenlere şu sözlerle cevap verdi; "Tatil herkese yakışmaz ama bana tatil de çok yakışıyor". Hakkıydı tabi. Yorucu bir seçim maratonunun ardından tatil yapmalıydı. N’olacaktı ki şehrini su bastıysa? Ekipleri çalışıyordu işte. Kendisinin orada olmasına gerek mi vardı?
Sonra Türkiye’de iç kimsenin yapmadığı bir şeyi yaptı; 'Temel atmama töreni' düzenledi. Olur muydu, olmaz mıydı tartışma konusu ama orada da yine çok ilginç bir cümle kurdu; "Şuanda bu ağaçların yaprakları beni çılgınca alkışlıyor haberiniz olsun."
Arada daha çok olaylar var (bu arada camide artık göremez olduk o da ayrı bir konu) ama Ekrem İmamoğlu son olarak Elazığ’daki depremin ardından yaptığı tatille konuşturdu kendini.
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin yardımları ulaştırıp ulaştırmadığını kontrol etmeye geldim" diyen Ekrem Başkan aynı günün akşamı Erzurum Palandöken'de bir tatil merkezinde görüntülendi. Hâlbuki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; "Sayın İmamoğlu'nu Elazığ'a gönderdim" demişti. Ekrem İmamoğlu da; "Duacı olmaktan, üzülüyoruz demekten başka şeyler de yapmalı, hızlıca yol almalıyız" demişti deprem bölgesindeki açıklamasında. Demek ki başka şeyler dediği kayak yapmakmış. Hızlıca yol almış Palandöken'e.
Açıkçası ben kendisi, kendi hesabından onaylayana kadar kayak fotoğraflarına ve hatta videolarına inanmadım. Öyle ya, onlarca danışmanı, hele hele seçimlerden önce otobüsün içinden onu çekerek konuşturmayan o gizli el böyle bir hata yaptırmazdı Ekrem Başkan'a. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlandığı söylenen İmamoğlu'nun, her halde deprem bölgesinden kalkıp karda kaymaya gidecek hali yoktu… Varmış.
Ancak ben Ekrem İmamoğlu'nun yanlış yaptığını düşünmüyorum. Bir 'Halk Partili' olarak sabah depremzedelerin, akşam kayak merkezindeki vatandaşların arasındaydı. Tek amacı halkla iç içe olmaktı bence. Onu da yaptı işte. Yoksa ben içinden gelerek kayak yaptığını düşünmüyorum Ekrem Bey'in.
Birkaç gün sonra Manisa’da deprem olunca herkes dalga geçmeye başladı; Acaba, "Ekrem Başkan arama motorlarından Manisa'da nerede tatil yapılır diye aratıyor mudur?" diye.
N’olmuş yani geceliği 8 Bin lira olan otelde ailesiyle birlikte kalmışsa? Kendi parasıyla gitmedi mi kardeşim? "Kendi parasıyla canının istediği her şeyi yapabilir mi?" derseniz orasını ben bilemem. O’nu o seçim otobüsünden çıkıp Ekrem Bey’i konuşturmayan ve otobüse çeken 'o el'e sorun.
GİDİN, BİRAZ DÜŞÜNÜN, GİTMEYİN
- 'Biz Böyleyiz' filmine gidin. Bence geçirdiğiniz zamana değecektir.
- 'Türkler Geliyor' filmine gitmek için biraz düşünün. Yorumları okuyun öyle karar verin.
- 'Baba Parası' filmine sakın gitmeyin. Geçirdiğiniz zamana yazık.
SEVDİĞİM REPLİKLER
- "Yıllar geçmiş olsa bile insanlar değişmiş olsa bile kalpte olan değişmezmiş. Ben onun güzelliğini sevmedim ki; Ben, onu sevdim! Kavuştun mu aşk olmaz!" (Meryem)
- "Kaderin yayı kurulu durur Savcı Bey! Zamanı gelince boşalır derler. Gün ola devran döne. Sen daha dur." (Uzun Hikâye)
- "Yolu aşka düşmemiş birine denk gelirse yüreğiniz, çalkalayın. Zira dibine çökmüş olabilir seven yanları" (İncir Reçeli 2)