28 Şubat'ın soğuk günlerinde siyasi atmosferi ısıtarak devletin imkânlarıyla kendilerine rant elde edip milletin üzerine kaos kusan zihniyet geçmiş günlerini özlemiş olacak yeniden hortladılar.
Ömrü boyunca milleti adına bir tek kez risk almamış, tavrını hep vesayetten yana koymuş, söz konusu milletin çıkarları olduğunda görmezden geleneler, abdest suyuyla vaftiz edildikleri ağababalarının bir parmak şıklatmasıyla ahir ömürlerinin sonuna da bir utanç belgesi eklemişler.
Ağlama duvarlarında bin yıl sürmesi için dua ettikleri 28 Şubat'ın ardından tecrübe ettikleriyle hayal kırıklığına uğrayan zevatın, "Ya tutarsa" diyerek sergiledikleri tavır bazı kesimlerin milletin asli değerlerine karşı asla pes etmeyecek bir hırs içinde olduklarının kanıtıdır.
Rütbesi ve konumu ne olursa olsun cuntaya çanak tuttuğu varsayılacak kişi ve kurumların hiçbir hal ve şart altında siyasi arenaya girmemesi ve seçilmişler adına konuşmaması gerekirdi ancak bu zevat kendilerine sufle edilen açıklamaları 'millet ve devlet' adına yapamazlar.
O halde millete sırtını dönenler her hal ve şart altında bunun bedelini ödemelidir.
Artık millete gına geldi vesayetçilerden. Ne zaman kafamızı kaldırmaya çalışsak üzerimize bir balyoz gibi inme heveslilerinden.
Kuru gürültüye pabuç bırakmayacağını daha önce birçok kez göstermiş milletimiz her darbe/girişimi sonrasında gerekli dersi vermiş ancak vesayet heveslileri bildiklerini okumaya devam etmiştir. İşte tam da bu yüzden sadece milletin verdiği/vereceği ders ile yetinilmemeli ve bu irade gaspçıları mutlak bir şekilde paylarına düşeni almalı, bundan sonra iki güzel gün yüzü görmekten mahrum edilmelidir.
Bu payı verirken de 12 Eylül, 28 Şubat yargılamalarında olduğu gibi değil bir daha hiç kimsenin heves etmeyeceği bir şekilde yapmalı, bu şahıslar yargılanmalı ve en ağır cezalara çarptırılmalıdır.
Dahası, milli değer fukarası zevatın bir daha böyle bir gaflette bulunamaması adına gerekirse milletin imkânlarıyla devlet tarafından kendilerine lütfedilen tüm imtiyazlar da ellerinden alınmalıdır.
Olmamış olaylar ve söylenmemiş sözler üzerine haddi olmayan görevlere soyunanlar belli ki kendilerine verilen metni ayık kafayla okumamışlar. Bu yazı pazartesi sabahı yayınlandığında göreceksiniz bir kısmı çark etmiş olacak, varsa biraz yüzleri ve gururları kendilerinden utanç duyacaklar.
Vatan ve millet sevdalısı gibi görünüp vatana ve millete karşı fırsat buldukları her anda saldırıya geçen darbe heveslilerine şunu bir kez daha hatırlatmak lazım; Millet büyük lokmadır. Kursağınızda kalır.
KORUMA DEĞİL STAND UP'ÇI
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu hafta sonu Adana’daydı. Çok yoğun programları vardı. Cumartesi günkü programlarının ardından hafta sonu Ana Haber Bülteni'ni sunduğum Koza Tv’de benim de içerisinde bulunduğum gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Pazar günü de bir basın toplantısı düzenledi.
Bu tarz programlarda mutlaka bazı aksaklıklar olur. Bunlar da çok zaman görmezden gelinir ancak işin içerisindeymiş gibi görünüp de işi sabote edenlerin yaptıkları görmezden gelinemez.
Bazen ne kadar iyi niyetli olursanız olun kontrolü elden kaçırırsanız olumlu olarak düşündüğünüz şeyler bir anda her şeyi berbat edebilir ve olumsuza çevirebilir.
Ben bazen makam sahiplerinin en yakınındaki isimlerin onlara en çok zarar verecek kişiler olabileceğini düşünürüm. Ahmet Davutoğlu'nun Cumartesi akşamdan Pazar sabahına kadarki programlarından edindiğim izlenimler de bu yönde.
Ahmet Davutoğlu’nun yakın (!) korumaları içerisinde sözde güvenliği sağlayacak bir memurun hareketleri böyle devam ederse en çok Davutoğlu’nun canını sıkar, başını yakar.
Küçücük kız çocuklarından tutun da misafir olarak davet edilen basın mensuplarıyla ilişkilerine kadar her anlamda hem Ahmet Davutoğlu’nun şahsına hem de Gelecek Partisi’ne zarar verecek tavır içine girmek o arkadaş için kendince bir eğlence aracı olabilir ancak iş işten geçmeden en başta en büyük zararı görecek Ahmet Davutoğlu’nun buna bir önlem alması gerekir.