Birçoğunuzun duyduğunu/bildiğini sandığım 'İslam'ın Altın Çağı' döneminin en önemli doktorlarından, astronomlarından, düşünürlerinden, yazarlarından ve bilginlerinden biri olarak kabul edilen İbn-i Sina’ya atfedilen bir söz var; "Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör; duymak istemeyen kadar sağır olamaz."
Ben bu söze bir de şunun eklendiğini görmüştüm ; "Ve dahi anlamak istemeyen kadar hamakat sahibi..."
Neden böyle bir giriş yaptım? Son zamanlarda iktidarın yaptığı yanlışları üst üste koysak buradan köye yol olur. Bu ayrı konu ancak Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca hiçbir zaman seçimden kaçmayarak hiçbir siyasetçiye nasip olmayacak kadar halkın teveccühüne mazhar olmuş Ak Parti iktidarlarının yaklaşık 20 yıl boyunca ülke için hiçbir şey yapmadığını düşünmek/söylemek her şeyden önce nankörlüktür.
Makalemin başlığına da koyduğumuz nankör; “küfran-ı nimet eden” sözcüğünden alıntıdır. Nan; ekmek anlamına gelir kör ise görme organı işlevini yerine getiremeyen, âmâ… Yani nankör kelimesini yediği ekmeğe körlük/ihanet eden şeklinde çevirebiliriz.
Bu yazıyı yazma nedenim Norveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkanTürkiye’nin salı gecesi Madrid’de atılan imzaların ardından bu iki ülkenin üyeliğine yeşil ışık yakması ve sonrasında sosyal medyada bazı azgın azınlık tarafından yine bir u dönüşü yapıldığı şeklindeki yorumlarıdır.
Bu azgın azınlık mevcut iktidar ağzı ile kuş tutacak olsa yine beğenmez. Meşhur hikâyedeki; "Bakan yüzme bilmiyor" manşetini atanlar işte bu güruh.
Siyasetin bir satranç masası olduğunu ve kazan-kazan formülünün her zaman işe yarayacağını hep ben kazanayım diye bir şeyin en güçlü devletler için bile söz konusu olamayabileceğini bu insanlara anlatamazsın.
Türkiye Cumhuriyeti devleti çıkarlarını mevcut iktidarın çıkarı gibi gören bu zihniyetin önüne hangi bilgiyi, hangi belgeyi, hangi argümanı koyarsanız koyun bildiğinden şaşmayacaktır. Çünkü onlar Nuh da demezler peygamber de…
Ne istiyordu ülkemiz; Bu iki ülkenin terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmayacağına dair yazılı güvence, ülkelerinde besledikleri teröristlerin iadesi, Türkiye’ye yönelik ambargoların kaldırılması… Bunlar için bir güvence verilmesi halinde üyeliğe onay verileceği ifade ediliyordu. Bu istenilenlerin hepsi yazılı olarak güvence altına alındı mı? Alındı. Peki, u dönüşü nerede?
Türkiye’nin bugün imza atmadığını ve Finlandiya ile İsveç’in NATO üyeliklerinin 'şimdilik' gerçekleşmediğini düşünelim, siz zannediyor musunuz ki medeni dediğiniz tek dişi kalmış canavarların başka bir planı yok ve Türkiye ne isterse onu yapacaklar? Açıkçası bu verdikleri sözde bile durmayacaklarını düşünüyorum ama bu zamanı gelince ve sözler tutulmayınca konuşulacak bir konu.
Bu yazı bir iç siyaset yazısı olmadığı için kendi ülkemizdeki meselelere dair bir şeyler yazmak istemiyorum ama dış siyaset söz konusu olduğunda;
Karabağ’da oyunu bozan ve 30 yıllık işgalin sona ermesini sağlayan Türkiye değil midir?
Libya’da masayı dağıtan ve batının desteklediği Hafter’in başına o masayı geçiren Türkiye değil midir?
Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonlarla ülke sınırlarımızın ötesinde bir güvenli bölge oluşturarak orada yönetimi sağlayan Türkiye değil midir?
Katar devletinin neredeyse yok edilme aşamasına geldiği durumda attığı adımlarla Katar'ı kurtaran ve yamyamlara yem etmeyen Türkiye değil midir?
Suriye’nin güneyi ve Irak’ın kuzeyi başta olmak üzere gerçekleştirdiği yurt dışı operasyonlarla terör örgütlerinin belini kıran Türkiye değil midir?
MİT'in yurt dışındaki operasyonlarla terör örgütlerinin üst düzey yöneticilerini tek tek etkisiz hale getiren Türkiye değil midir?
Ege’de Mavi Vatan'ı koruyan ve haklarımızı kimseye çiğnetmeyen Türkiye devleti değil midir?
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta arabuluculuk yapan, dünyanın ihtiyacı ayçiçek yağı ve buğday gibi tarım ürünlerinin dünyaya açılması için çaba harcayan Türkiye değil midir?
Bu ve bunun gibi birçok şey sayabiliriz. Bakın içte bir birimizi yiyelim. Eksiğimizi, gediğimiz ortaya dökelim. Daha iyisi için mücadele edelim ama dışta bunca tarihi başarılar kazanılırken ve 3. dünya savaşının adım adım yaklaştığı aleni bir şekilde ortadayken, "Ne yaptılar ki?" nankörlüğüne de girmeyelim.
Zalimlerin en büyük silahıdır; böl, parçala yönet. İşte buna müsaade etmeyelim. Çünkü; başka Türkiye yok.