Eğer iktidarı eleştireceksem bu konuların en başına eğitimi koyduğuma sürekli okuyucularımız onlarca kez şahit olmuştur. Çünkü bir toplumun temeli eğitimdir ve bu temeli parçalarsanız yani eğitimi sekteye uğratır ya da (iktidardakilerin sevdiği tabirle) yerli ve milli hale getiremezseniz topluma istediğiniz her kötülüğü yapabilirsiniz. Bu temelin çimentosu anneler, kumu babalar, suyu ise çocuklardır. Eğer bir bina dikecekseniz bu binanın kolonları da millettir.
Ülkemizde başa hangi görüşten iktidar gelirse gelsin, adına milli denilen eğitimin başına kimi koyarsa koysun bu kanun ve anlayışla değişen bir şey olmayacak ve her geçen gün daha da kötüye gitmeye devam edeceğiz.
Daha önce dördüncü kuvvet denilen ve geneli bu toplumun değerleriyle kavgalı kişi/gurupların elinde olan medyanın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte artık ikinci güce evrilmesi de bu kötüye gidişi hızlandırmaktadır.
Bu gidişten kurtulmamızın tek yolu her şeye sil baştan başlamak ve kendimize özgü bir sistemi kurmaktır ancak bu, şimdiki şatlar altında imkânsız değilse bile imkânsıza yakındır.
Eğitim düzgün verilmeyince, insanlar doğru/dürüst olmaktan uzaklaştıkça eskilerin deyimiyle başımıza taş yağmaması işten bile değil.
Geçtiğimiz yıllarda bu milletin köküne kibrit suyu döken oluşumlar diye adlandırılan bazı kurumlar vardı. Bunların başında da Lions ve Rotary kulüpleri gelirdi. Şimdiki oluşumlar ise onlara adeta rahmet okutur duruma geldi. O kurumlar en azından sağa sola yardım yapan, kibar, iş güç sahibi insanlardı. Şimdi ise başında ve sonunda bulunanların ahlaksız emellerini açıkça ifade ettiği ve gözümüzün içine baka baka terbiye sınırlarını zorlayan eylemleri güya 'onur' adına yapan ne idüğü belirsiz kişi ve kurumlar türedi.
Sadece ülkemizde değil tüm dünyada neredeyse aynı anda düğmeye basılmış gibi harekete geçen bu oluşumlar toplumumuzun bütün değerlerine aleni savaş açıyor, istediklerini yapamadıklarında da adeta militan bir edayla hem kamu görevlilerine hem de vatandaşa karşı saldırgan bir tutum içine giriyorlar.
Önce masum kelimelerle girdiler hayatımıza. Eşitlik dediler mesela. Kim kanun önünde gerçekten eşit olmayı istemez ki? Sonra kadına karşı pozitif ayrımcılık dediler. Ayrımcılığın her türlüsüne karşı çıkmamız gerekirdi ama kadının toplumdaki dışlanmış görüntüsünü kullananlar buna karşı çıkanları anında aforoz ettiler.
Sonra cinsiyetsiz bir dünya oluşturmak adına kadın ve erkek ayrımını da ortadan kaldırdılar. Herkesi birey olarak aynı kefeye koydular. Ardından cinsiyet ayrımına gidecek tüm yolları ortadan kaldırmak için girişimlerde bulundular. Örneğin Fransa’da anne ve baba kavramları resmi makamlarca arık kabul edilmiyor. Ebeveyn 1 ve ebeveyn 2 olarak adlandırılmaya başlandı anne ve babalar.
Şimdi de toplumsal cinsiyet eşitliği bahanesiyle kız ve erkek çocuklarını da içine aldıkları bir oluşumun peşindeler. İşin kötüsü süslü cümlelerle bu zehirleri sattıkları için alıcıları da çok maalesef. Üstelik çoğu da kamu kurum ve kuruluşları…
Her yıl sokağa çıkmaya başladılar. Ben bugüne kadar belki yüzlerce eyleme katılmış, onlarcasının organizasyonunda yer almış bir insan olarak kişilerin yasal haklarını kullanmalarında herhangi bir beis görmüyorum. Hatta destekliyorum ancak bu oluşumlar sadece yasal haklarını kullanmadılar aynı zamanda kendi yaşadıkları ahlaksız hayatı başkalarının da yaşaması için bir dayatma içine girdiler. Kendi özgürlüklerini bahane ederek bizim özgürlük sınırlarımızı ihlal ettiler.
Bugün hem ülkemizin hem tüm dünyanın başına bela olan en büyük oluşumlar LGBT+İ ve benzeri dernek ve gruplardır. Eğer bugünden önlem alınamazsa yarın çok geç olacak.
Konunun hastalık mı sapkınlık mı olduğuna bu yazıda değinmeyeceğim. Bilimsel verilerle konuşulacak olsak zaten ne olduğunu herkes kabul eder ama birileri işlerini gelmeyince bilimi bile reddeder.
Son olarak şu cümle ile bitireyim; Onur adı altında ahlaksızlığı yaymaya çalışan bu oluşumlara karşı İstanbul’da bir gurup gencin eylemleri çok önemliydi. Madem devlet yapamıyor bunu sivil toplum kuruluşları yapacak. Gençler ülkenin her yanında bu ahlaksızlıkların karşısında duracak ve toplumun temelini korumaya çalışacak. Yoksa en ufak bir sarsıntıda yok olacağız. Allah korusun.