Önce 'Dünya Rakı Günü' diye bir şey uydurup 'Adana Rakı Festivali' adı altında gerçekleştirilmek istenen daha sonra dönemin Adana Valisi ve kamuoyunun büyük tepkisinin ardından (Vali Bey ile dalga geçercesine) adı KEBAP VE ŞALGAM FESTİvali şeklinde değişen ama içeriği değişmeyen organizasyon nedeniyle her yıl bu zamanlar kamuoyunda bir tartışma yaşanır.
STK ve kamu idarecilerinin, belediye başkanlarının bir kısmı bu organizasyona karşı çıkarken bir kısmı ise destek açıklaması yapar ve tartışma başlar.
Ben prensip olarak kimin ne yiyip içtiğine karışmam. Umurumda da değil. Yeter ki kendi iradesi ile yesin içsin, başkasına zarar vermesin ve başkasının özgürlük alanını ihlal etmesin.
KEBAP VE ŞALGAM FESTİvali adı altında düzenlenen organizasyonun yapılmasını istemememin sebebi de tam olarak bu. Yani başkalarının özgürlük alanını gasp ediyor olması. Kanunen de sorunlu bir organizasyon. Şundan dolayı;
Birincisi; kamuya açık olan sokak, bulvar, park vb. yerlerde böyle bir etkinliğin düzenlenmesi kanunen yasak. Başkasının özgürlük alanı diğerlerinin keyfi için daraltılamaz.
İkincisi; alkolün aleni bir şekilde reklamı yapılıyor. Sosyal medyadan çocukları özendirecek tarzda tanıtımlar gerçekleştiriliyor. Bu da kanunen yasak.
Üçüncüsü; bu organizasyona bazı kamu kurumları/belediyeler de destek veriyor. Kanunen aleni bir şekilde reklamının yapılması yasak olan bir şeyi kamu kurumları destekleyemez. (Desteklemek isteyen yönetici/başkan cebinden versin parayı. Milletin parasını harcamasın)
Dördüncüsü; organizasyonun düzenlendiği yerde o gece satış yapan esnaf açık ve net bir şekilde vergi kaçırıyor. Satışların büyük kısmında fiş veya fatura kesilmiyor.
Beşincisi; bu festivale civardaki esnaflar ve vatandaşların büyük kısmı karşı. (Belgeleri ile ortaya koyabilirim) Bir kısmı da inadına destekliyor. Böylece ortaya bir kutuplaşma çıkıyor. Daha önce yaşananları da göz önüne aldığımızda bu festival halkı kin ve düşmanlığa sevk ediyor.
Altıncısı; ve belki de en önemlisi bu festivali kimin düzenlediği belli değil. Sosyal medyada sahibi çok ama resmi sahibi yok. Olası bir sorunda işin sorumlusu kim olacak?
Bütün bunlarla birlikte kamu güvenliği sebebiyle yürüyüş, eylem, vb. toplumsal hareketler yasaklanmışken, yanı başımızda askerlerimiz terörle mücadele ederken, şehit düşerken, böylesi sorunlu bir zaman diliminde düzenleyicisinin kim olduğu bilinmeyen organizasyona Adana Valisi Mahmut Demirtaş nasıl onay verecek? Emniyet güvenliği nasıl sağlayacak?
BİRAZ DA FOTOĞRAFLAR KONUŞSUN
Bu fotoğraf Büyük Şeytan'ın Irak'a demokrasi(!) getirmeye çalıştığı zamanlara ait. Fotoğrafta Amerikan askerlerinin mazlum insanlara yönelik işkenceleri net bir şekilde ortaya konuluyor.
Sadece bu mu yakın geçmişte başlayan ve hala devam eden Orta Doğu'daki işkenceleri, siyahilere yönelik aşağılık uygulamaları, Kızılderilileri yok etme noktasına geldiği soykırımları unutmak mümkün mü?
Buna rağmen ABD, dün daha önce örneğini Obama döneminde gördüğümüz Ermeni Soykırımı (YALANI) Tasarısı'nı kabul etti. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti öncesinde akılları sıra bir gözdağı vermek istiyorlar.
İşte stratejik müttefikimiz, dostumuz dediğimiz ABD budur. ABD terör örgütlerini besleyen, palazlandıran, işine gelmeyince de yok eden dünyanın en büyük terör organizatörüdür.
***
Sosyal medya sağlıklı kullanıldığında hepimiz için bir ufuk açma alanı. Bazen öyle şeylere denk geliyorsunuz ki belki de ciltlerce kitabın, saatlerce süren bir konuşmanın ya da günlerce devam eden bir eylemin size veremeyeceği duyguları verebiliyor.
Bazen bir fotoğraf anlayana çok şey anlatıyor. Bazen de sadece gülümseyip geçiyor ama ortaya çıkan görüntünün ne kadar da doğru olduğunu düşünüyorsunuz. İşte onlardan birisi de bu fotoğraf. ABD Başkanı Donald Trump'ı karikatürize etmiş ama herhalde birçoğumuz çizmeye çalışsak bundan daha güzelini ortaya koyamazdık.
***
Her zaman yazarım. Allah'ın adamlarının şehri Adana'da bir şehitler diyarıdır. Vatan uğruna can veren yiğitlerin baş kentidir. Neredeyse her hafta bir yiğidimizi uğurluyoruz cennetin en yücelerine.
Dünkü cenaze bana geçtiğimiz günlerde yaşanan bir rezaleti hatırlattı. Allah'a şükür Adana'daki şehit cenazelerinde buna denk gelmedik hiç ama Erzurum'da geçen hafta ortaya çıkan görüntü içimizi yaktı. Şehit cenazesinde protokol uygulanmıştı.
Bunun benzerini aslında 15 Temmuz'un yıl dönümünde düzenlenen programlarda görüyorduk ama şehit cenazesinde görmek ziyadesiyle üzdü bizi.
Şehit, vatanın şehidi ve vatanın evlatları ona karşı son görevini yapmak için camiye toplanmışlar ancak onlara protokol uygulanıyor. Düşünebiliyor musunuz? Şehit cenazesi ve protokol, cami ve protokol. Hiç yan yana gelmeyecek kelimeler bunlar ama maalesef bunu da gördük.
***
Son zamanlarda maalesef kavramlarımızın içini boşaltmak adetten oldu. Bunu az önce övdüğüm sosyal medyanın kötü yanı olarak görebiliriz.
Bir kaç beğeni fazla almak için neredeyse yapılmayan rezillik kalmıyor. Aklınıza gelebilecek her sefalet var. Başkalarının özgürlük alanını sınırlamadığı müddetçe bunu kabul edebiliriz ama topluma mal olmuş kavramlarımızın içinin boşaltılmasını kabul edemeyiz. Hele hele bu işe Adana Valiliği'nin ve Adana Büyük Şehir Belediyesi'nin dâhil olmasını ise asla kabul edemeyiz.
Fotoğrafta görüyorsunuz. Adana'da bir dernek YOGA etkinliği yapıyor. Bu erkinliğe de Adana Valiliği, Adana Büyükşehir Belediyesi ile Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü destek veriyor. Buraya kadar tamam. Yoganın anlamını ve amacını bilmeden medyadan duyduğuyla sadece bir meditasyon ya da spor aracı olarak görenler için sorun yok ancak sorun medyaya yansıyan haberlerde başlıyor.
Şehrin billboardlarında bile reklamının yapıldığı bu organizasyona katılanlar YOGA yaparak Cumhuriyet Bayramını kutlamış. Yanlış okumadınız. Cumhuriyet Bayramını YOGA yaparak kutlamışlar.
Neye yanalım bilemedim; Cumhuriyet kavramının içinin boşaltılmasına mı?
Buna Adana Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve Gençlik Spor İl Müdürlüğü'nün katılmasına mı?
20 - 30 kişilik bir şey için milletin binlerce lirasının hiç edilmesine mi?