Daha başlığı yazarken içimde güller açtı. Sanki cemre havaya, suya, toprağa değil de yüreğimize düştü, sanki günler sadece bu şehirde uzamaya başladı da bahar sadece Adana’ya geldi.
Öyle ya aldığım ve birazdan sizlerle paylaşacağım kulis bilgileri doğru çıkarsa Adana kısa bir süre içerisinde geri kalmış görüntüsünden uzaklaşabilir. Şehirde yarım kalan projeler kısa sürede tamamlanabilir. Siyasetçilerin hizmet yapmamak için bir koruma kalkanı olarak gördüğü metro kamburu bile sonunda sırtımızdan kalkabilir.
Ak Parti iktidarının Adanalılar tarafından en çok eleştirilen yönü başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümetin Adana’yı her dönem görmezden geldiği yönünde. Öyle ya; arada Aytaç Durak’ın Recep Tayyip Erdoğan’a attığı golü saymazsak Ak Parti’nin Adana’da özellikle yerel seçimlerde bir başarı elde ettiğini söylememiz imkânsız.
Her seçim öncesi çeşitli vaatler verilir, ağızlara bir parmak bal sürülür ancak seçimleri koordine edenler otel odalarından dışarı çıkamayınca Adana’da Ak Partililer adına seçim sonrasında hüsran yaşanır.
Belki de ilk defa böyle olmayacak gibi. Aylar öncesinden kabine değişikliği ile ilgili bazı tüyoları vermiş ve yeni kabinenin bir reform kabinesi olmaması ve ekonomiyi düzeltecek adımlar atmaması durumunda Ak Parti iktidarına veda edilebileceğini yazmıştım.
Son günlerde ortaya çıkan durum onu gösteriyor ki; önümüzdeki günlerde gerçekleşecek kabine revizyonunda köklü bir değişikliğe gidilecek. Bu yüzden çok daha önce gerçekleşmesi gereken bu revizyon Ak Parti kongrelerinin ardına bırakıldı.
Vatandaşın ötesinde gazetecilere bile sorun, yüzde beşi bile hükümette kaç bakan olduğunu ve hangi ismin hangi kurumun başında olduğunu sayamaz. Bu durum Bakanların (bir kısmının da) başarılı olup olmadığını ortaya koyuyor aslında.
Recep Tayyip Erdoğan da bunu görmüş olacak ki, köklü bir revizyon yapmaya hazırlanıyor. Sadece kabinede değil, Ak Parti Genel Merkezi’nde ve hatta Cumhurbaşkanlığı’nda bile.
Siz benden duymuş olmayın ama Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kez işi daha sıkı tuttuğunu hatırınızdan çıkarmayın. İstanbul ve Ankara’nın Cumhurbaşkanı için ne kadar önemli yerler olduğunu vurgulamamıza gerek yok ama bu kez İzmir, Antalya ve özellikle Adana’yı da merkeze aldığını da bilin.
Hem Ak Parti MKYK’sında hem de kabinede Adanalı isimleri görme ihtimalimiz daha fazla. Bu yazı yazıldığında Ak Parti'nin 7. Büyük Olağan Kongresi henüz yapılmamıştı. Eğer Ak Parti Genel Merkezi’nde mevcuttan daha fazla Adanalı görevlendirilmiş ve MKYK’ya MYK’ya girmişse bilin ki yeni kabinede en az bir hatta iki Adanalı isim yer alabilir.
Birisini zaten hepiniz tahmin ediyorsunuz ancak diğeri herkese sürpriz olabilir. Zira adı geçen kişi şuan partinin içinde aktif görevde değil. Milletvekili de değil.
Bir de daha sonra ayrıntılı yazacağım önemli bir konu var; Eğer beklenildiği gibi Berat Albayrak’a Genel Merkez’de önemli bir görev verilirse bu da Adanalılara çok yarar.
Yani '2023 Kabinesi' olarak adlandırılan bu kabineye Adanalılar damga vurabilir.
Demedi demeyin.
Benim gerek Ankara’dan gerek Adana’dan siyasetçi dostlarımdan aldığım kulis bilgileri bu şekilde ancak ben geçmiş dönem bilgilerimi ve bugün ortaya çıkabileceği iddia edilen koşulları harmanlayıp siyasi bir okuma yapacak olursam Adana'daki Ak Partililer için bu sürecin yine bir hüsranla sonuçlanabileceğini de öngörebilirim.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇEKİLMEK YETMEZ
Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yayınlanan karar Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini tüm dünyaya ilan ediyordu.
Bu sözleşme toplumsal manada hiçbir işe yaramadığı gibi daha çok kan, gözyaşı ve kadın cinayetine sebebiyet verdi. Çünkü bizim değerlerimizden tamamen uzak kadını koruma bahanesiyle erkeğin onur ve haysiyetini ayaklar altına alan, aileyi yok etmeyi hedefleyen bir sözleşmeydi.
Genel çerçevesi ne kadar iyi çizilmiş olursa olsun içine enjekte edilen zehir, toplumları yok etmek için adeta bir dinamit gücündeydi. Yürürlükte olduğu 10 yıl boyuncatoplum hep daha kötüye gitti. Her yıl daha fazla sayıda şiddet olayı yaşandı. Daha çok kadın ve erkek öldürüldü.
Sözleşmeden çekildik ve şimdi yaraları sarma zamanı. Yaraları sarmak için de sözleşmeden çekilmek yetmez. Bu sözleşme bahanesiyle çıkarılan kanunlar, kararnameler, uygulamalar tamamen yürürlükten kaldırılmalı ve milletimizin gelenek göreneklerine uygun, kadın ve erkeğe hak ettiği değeri veren, kadını değil aileyi önceleyen, bu iki cinsin birbirine rakip değil birbirinin tamamlayıcısı/eş olduğunu ilan eden kanunlar hayata geçirilmelidir.
Bir de çok önemli bir konu var. Dün ASİM Başkanı Mahmut Eraslan da hatırlattı; "İstanbul Sözleşmesi’nden çekildim" demekle çekinilmiyor. Kararın üzerinden az 3 ay geçmesi gerekiyor. Bu süre içerisinde devlet görünümlü uluslararası çetelerin baskıları, kadınlara yönelik şiddet olaylarını arttıracak şeytani planlar, güdümlerindeki çamur medyasıyla kadın cinayetlerindeki artışın pompalanarak kamuoyu oluşturulması ve ekonomik operasyonlar önümüze bir kez daha çıkabilir.
Devletin bütün bu organizasyonlara karşı uyanık olması ve tedbir alması şart.
Uyarması bizden. Aman dikkat!