20 yılı deviren Ak Parti hükümetleri her başı sıkıştığında halkın desteğini yanında buldu. Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca hiçbir hükümete nasip olmayan teveccüh, Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğündeki Ak Parti hükümetlerine verildi.
Vatandaş sadece seçim dönemlerinde oy vermekle de kalmadı yeri geldi canını verdi. 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimi karşısındaki milletimizin destansı duruşu buna en güzel örnektir.
Sadece 15 Temmuz’da değil, hatırlayın askeri vesayetin sürdüğü ve 28 Şubat post modern darbesinin etkilerinin devam ettiği günlerde sivil toplum kuruluşlarının başını çektiği eylemler ile darbeye dur denildi.
Sonra kapatma davaları ile uğraştı Ak Parti. Millet ilk seçimde tavrını ortaya koyarak daha güçlü bir şekilde destek verdi. Öyle ki o zamana kadar hayatı boyunca oy kullanmamış insanlar belki de ahir ömürlerinde ilk ve son kez oy verdiler.
Bitmedi. Bu kez referandumlar dönemi başladı. Anayasa ve sonrasında sistem değişikliği konusunda da vatandaşın büyük çoğunluğu Tayyip Erdoğan nerede duruyorsa orada durdu.
Tayyip Erdoğan, "One munite!" dedi vatandaş destek oldu. ABD’ye rest çekti arkasında durdu. Faiz indirdi sevindi. Bütün bunların sonucu ağır bir ekonomik yaptırım oldu tabi. Borsa düştü, altın ve döviz arttı. Borçlar gırtlağa dayandı. Vatandaş yiyecek ekmek bulamazken bile Tayyip Erdoğan’a laf söyletmedi.
Sonra başımıza bir de korona belası çıktı. Önce evlere kapandık. İnsanlar çalışamaz duruma geldi. Ekonomik darlık yaşadı. Tam çalışmaya başladık, "Her şey normale dönüyor" derken bu kez tüm dünyada bir tedarik sıkıntısı baş gösterdi ve iğneden ipliğe her şeye zam geldi.
Buna rağmen sokak röportajlarına bakın halkın kahir ekseriyeti hala Tayyip Erdoğan’a söz söyletmemeye kararlı. Ak Parti kadrolarını herkes eleştiriyor ama kendisine oy vermiş insanlar içinde neredeyse kimse Tayyip Erdoğan’a tek laf etmiyor, ettirmiyor.
Aslında bu durum sosyolojik de bir vakıa. Bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan’ın dışında kim olsa sanırım bu kadar süre başta kalmayı başaramaz, halktan bu desteği göremezdi. İnsanlar annesine-babasına, ailesine göstermediği ilgiyi, desteği Tayyip Erdoğan’a gösteriyor.
Her seferinde elini taşın altına koyan halk bu kez iktidardan destek bekliyor. Açıkçası artık zurnanın son deliğine geldi iş. Ekonomik yangın evlerimizin içine girdi. İnsanlar büyük bir buhran içerisinde. Bununla birlikte sorunların düzeleceği günü büyük bir umutla bekliyor. Her defasında Recep Tayyip Erdoğan’a destek veren halk bu sefer kendisi destek istiyor.
Devletin kendisine sahip çıkacağını ve asgari ücret noktasında sadece enflasyona ezdirilmemeyi değil insanca bir yaşam için gerekli olan maaş artışını istiyor.
4 kişilik bir ailenin AÇLIK sınırı 3 bin 500 TL’ye yaklaştı. Yoksulluk sınırı ise 10 Bin TL’nin üzerinde. Yani eğer 10 Bin TL’nin altında maaş alıyorsanız yoksulsunuz. Bu, ülkenin yüzde 80’ininden fazlasına tekabül ediyordur sanırım.
Vatandaş yoksul olmaya (maalesef) razı ancak aç kalmayı hak etmiyor. İşte bu yüzden bu kez en büyük iş Ak Parti’ye de değil Recep Tayyip Erdoğan’a düşüyor.
Asgari ücreti insanımızın hak ettiği seviyeye getirecek babayiğitliği devlet yapmalı. İş adamlarımız da devlete destek olmalı. Oran öyle bir ayarlanmalı ki kimse işten çıkarılmamalı, bilakis istihdam artmalı, üretim artmalı vatandaş da kimseye muhtaç olmadan geçinebileceği bir ücreti almalı.
En güzeli de asgari ücrete yapılan zamların ötesinde asgari ücretliden vergi almamak olmalı. Vatandaşın yaptığı yiğitlik yeter, bu kez devlet babalık/yiğitlik yapmalı.