Peygamber Efendimiz bir gün genç sahabeye, “Allah’ın kulları üzerindeki hakkını ve kulların Allah üzerindeki hakkını biliyor musun?” diye sordu.
Genç sahabe(Muâz), ‘Allah ve Resûlü daha iyi bilir’ diye cevap verdi.
Bunun üzerine Peygamberimiz “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, yalnızca O’na ibadet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır.
Kulların Allah üzerindeki hakkı ise, kendisine ortak koşmayan kimselere azap etmemesidir.” buyurdu.
“Allah’ın kulları üzerindeki hakkı” diye ifade edilen ibadet; insanı Rahman’ın huzurunda değerli kılan bir olgudur.
**
İbadet; itaattir, boyun eğmektir, Cenab-ı Hakk’a teslimiyettir. İbadet; Allah’ın verdiği nimetlere şükretmektir.
Kulun Rabbi ile iletişim kurmasıdır.
Her daim Rabbine muhtaç olan insanın, aracısız bir şekilde halini O’na arz etmesidir.
Bunun için kul, Rabbinin huzurunda her duruşunda, “Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz” diyerek O’na iltica eder.
İbadet etmek ruhlarımızı kasvetten, sıkıntı ve üzüntülerin yıpratıcı tesirinden korur.
Çünkü Rabbimiz, “Gönüller, ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.” buyurur.
Samimiyetle ibadet eden kul, her adımda rabbine yaklaşır; O’na olan imanı, güveni, sevgi ve saygısı pekişir.
Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” buyurmaktadır. Peygamberimiz de “Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır.” buyurarak ibadette kararlı ve istikrarlı olmayı tavsiye etmiştir.
**
Allah’ın bizlere emanet olarak verdiği hayatımız bir gün mutlaka sona erecek ve yapıp ettiklerimizden hesaba çekileceğiz.
Ömür sermayemiz tükenmeden önce yaşamanın ve kul olmanın değerini bilelim. İbadetin huzurundan, bereketinden ve lezzetinden mahrum olmayalım.
Rahmet, mağfiret ve ibadet mevsimi olan mübarek üç ayları fırsat bilelim.
Sabırla, şükürle, tevekkülle ibadete sarılalım.
Namazlarımızı huşuyla kılmaya devam edelim. Yüce kitabımız Kur’an’ı okuyalım ve rehber edinelim.
Hayır kapılarımızı ardına kadar açalım, iyilikte yarışalım.
Dillerimizi yalan, gıybet ve iftiradan, gönüllerimizi kin, nefret ve tefrikadan arındıralım.
“Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bize yardım eyle.
**
BİR SÖZ
Mevlânâ"ya göre, emin olunan yer Ka"be"dir. Ka"be, Allah"ın nazargâhıdır.
Mü"minin kalbi de Allah"ın nazargâhı olduğuna göre âşığın kıblesi Hakkın tecellî ettiği gönüldür.
İşte bu yüzden asırlardır Türk-İslâm medeniyetinde gönül kırmak ka"be yıkmak kadar büyük bir günah, gönül almak da makbul bir ibadet sayılmıştır.