Cami, toplayıcıdır.
Cami, Müslümanları bir araya getiren yerdir.
Cami, Allah’ın evidir.
**
Huzur ve güven vaat ederek bizleri toplayan cami, İslam’ın sembolü, birliğimizin ve dirliğimizin nişanesidir. Peygamber Efendimizin ifadesiyle camiler, “Allah katında en makbul mekânlardır.” Ezanlarıyla insanlığı kurtuluşa çağıran,
mihrabıyla küfre ve cehalete savaş açan, minber ve kürsüsüyle ilim ve hikmetin basamaklarında yücelten, omuz omuza saf tutan müminlerin kardeşliğini ve ümmet olma bilincini pekiştiren mukaddes bir yapıdır camilerimiz.
**
Camide bulunmanın ve cami cemaati olmanın bazı kuralları ve adabı vardır.
Mümin, gönül dünyasını durulaştırmak için camiye giderken Allah Teâlâ’nın “Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel ve temiz elbiselerinizi giyinin …” ayeti gereğince beden temizliğine dikkat eder, güzelce abdestini alır.
Kılık kıyafetinin hem temiz hem de namazın şartlarından olan setr-i avrete uygun olmasına özen gösterir.
**
Camide cemaatle kılınan namazın yirmi yedi kat daha faziletli olduğunu haber veren Allah Resûlü’nün müjdesine nail olmak isteyen Müslüman, Güzel kokular sürünür. Hiçbir kardeşine rahatsızlık vermez, onların huşu içinde namaz kılmalarını engelleyen hal ve davranışlardan kaçınır.
**
Caminin ve cemaat olmanın adabı olduğu gibi hutbe dinlemenin de bir adabı vardır.
Müslüman olarak gönülden bağlı olduğumuz camilerimize hürmette kusur etmemeliyiz.Namazlarımızı cemaatle eda etmeye gayret göstererek camilerimizi canlı tutmalıyız.
Vaaz ediliyor veya Kur’an-ı Kerim okunuyor ise can kulağıyla dinlemeliyiz.
Ve unutmayalım ki; Her daim Allah’ın huzurunda ve ibadet halinde olduğumuzun idrakiyle yaşayalım.
**
BİR YANGIN VE SONUCU
Soğuk bir kış sabahı sahildeki küçük bir köyden bir balıkçı
filosu denize açıldı.
Öğleden sonra büyük bir fırtına koptu.
Gece olduğunda balıkçı teknelerinden hiçbirisi limana dönememişti.
Bütün gece boyunca eşler, anneler, çocuklar ve sevgililer
ellerini açıp, kaybolan sevdiklerini kurtarması için Tanrı'ya
yakararak kıyıda dolaştılar.
Bu berbat durumda, bir de kulübelerden birinde yangın
çıktı.. Hiçbir şeyi kurtarmak mümkün olmadı.
Gün ışırken, herkes sevinçle balıkçı teknelerinin tümünün
sapasağlam limana döndüğünü gördü..
Kıyıda ağlayan tek kişi vardı. Yangında evi kül olan kadın..
Kocası karaya çıkarken "Mahvolduk! Evimiz, içindeki her şeyle birlikte
yangında kül oldu" diye haykırdı.
Adam karısına sarıldı.. "O yangına şükürler olsun! Gecenin
zifiri karanlığında, o müthiş fırtınada, dağ gibi dalgalar arasında,
yanan kulübemizin ışığı sayesinde bütün tekneler, yolumuzu bulduk ve
salimen dönebildik."
HAYAT BU
Ne güzel söylenmiş.
Üzülüyorsun, takma diyorlar,
Kızıyorsun, değmez diyorlar,
Boş veriyorsun gamsız diyorlar.
Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar,
Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar,
Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.
Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar,
Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar..
Ölünce ne diyecekler?
Muhtemelen... Ölüm sana yakışmadı.
Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler!
Neyzen Tevfik demiş ki:
Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer...
İçsen de tükenir içmesen de;
Bu yüzden hayattan tat almaya bak...
Çünkü yaşasan da bitecek..
Yaşamasan da...