Ormanlar hepimizin ortak malı, havasından, gölgesinden ve diğer imkânlarından hepimiz ortak faydalanıyoruz.
Onun için milletimizin ve vatandaşlarımızın birçoğu dikkat etti iseniz Yanan ormanlar için, ciğerlerimiz yandı diye üzüntü içindedirler.
Türkiye bugüne kadar birçok zorlukların üstesinden geldi. Bununda üstesinden Allah'ın izni ile gelecektir, Hiç kimsenin bundan şüphesi olmasın.
Çünkü devletimiz tüm imkânları ile yangınla mücadele ediyor, bunun yanında sahada canla başla mücadele eden kahramanlar var. Siz bakmayın birilerinin Türkiye yardım istiyor diyenlere.
Türkiye büyük bir ülke, bu millet devletine güveniyor, bu güven sayesinde, vatandaşta boş durmuyor bende ne yaparım diye kafa yoruyor. Yörük derneklerinin bulunduğu bir gruba bir dernek başkanı şunu yazıyor.
Başkanlarım, şu an acilen yangın bölgesine, hijyenik ped, bebek bezi, kıyafet, iç çamaşırı, şalvar (bayanlar için) yazma tişört ve bir kaç daha eklenen malzeme listesi var.
Bu insanlar hiç bir millete has olmayan yardımlaşma duygusunu hemen faaliyete geçiriyor,
Bu millete siz ne yapabilirsiniz?
Onun için, ormanlar üzerinden siyasi rant elde edilemez, böyle bir duruma zaten vatandaşlarda buna müsaade etmez. Bu memleket ormanlarında daha Yörükler var ve yaşıyorlar.
A. Haydar Avcı yazısında Türkmenler ve Yörükler “Doğayla iç içe, başbaşa, uyumlu ve barış içinde yaşarlar. Doğayla olan ilişkilerinde doğanın dengesini bozacak hiçbir eylem içinde bulunmazlar. Başkalarının yapmasına izin vermezler, yapmaya kalkışanı engellerler. Hiçbir ağaca, yaban hayvanına isteyerek zarar vermezler.
Otlattıkları binlerce hayvanın bir ağacın dalına dahi zarar vermesine izin vermez, engel olurlar. Onların doğayla uyumlu olmadıkları tek yapı, hayvanlarını suladıkları ‘yalaklar’ ve çeşmelerdir.” der. (A. Haydar Avcı, Konargöçer Toplumlar ve Osmanlının Kuruluşu. S. Age. S.185)
Ama birileri bu ormanlara zarar veriyorsa, onu da devlet bulur cezasını verir.
Birileri bir şey söylerken, bir yetkili ise şunları söylüyor, Orman Genel Müdürlüğü 1969 yılından bu güne envanter yapmış ve ormanların planlarını yapmakta neticede, Akdeniz kıyısındaki Adana'dan İzmir'e kadar ormanlar doğal yolla gelmiş dikilerek oluşturulan ormanlar değildir.
Yani delice zeytinler sökülerek çıra dediği kızılçam ağaçları dikilmemiştir.
Doğal yolla Allah'ın takdiri ile bu ağaçlar geçmişten bu yana mevcut olup sürekli kendini yenilemektedir.
İspanya ile gerçek ise ispanya kralı 1850’lerden sonra hem atlas okyanusu hem de Akdeniz'den esen rüzgârlardan yanan ormanlardan bıkmış ve 800 metre yüksekliğe kadar bütün çamları kestirerek
Zeytin ağacı diktirmiş böylece dünyanın en fazla zeytin ülkesi üreten ülkesi olmuştur.
Biz hukuki yönünü bilmiyoruz ama
İspanya kralı Fransuva gibi 800 metre yüksekliğe kadar kızılçamlar kesilip hepsine zeytin dikilemez mi?
Tabi bu konu ilgili ve yetkilerin işi.
Ülkemizde devam eden yangınlarda sabotaj ihtimali var mı?
Bunu yetkililer bilir ama bize gelen bilgilere göre yangını kontrol edilemez hale getiren bir konu ise 80 km hızla esen poyrazında etkisi olduğu.
Mesnevi’den, su ile sönmeyen sadaka ile söner,
Hz.Ömer zamanında hicretin 19. senedinde Medine yakınında Harretü Leyla adındaki mevkide yerden ateş çıktı.
Her tarafı kasıp kavurdu, yakmadık hiçbir şey bırakmadı.
İnsanlar su ve sirke döküp yangının şiddetini azaltmaya çalıştılar.
Ne var ki ateş gittikçe artıyordu.
Şehir halkı Hazret-i Ömer'e Su, ateşi söndürmüyor deyince Hazret-i Ömer;
"Suyla ateş sönmüyorsa sadaka verin" buyurdu.
Herkes sadaka verdi.
Ateş söndü.
Bizde bu şekilde sadaka verelim inşallah.
Diğer işlemleri ise devletimiz, görevli ve yangına yakın olanlar yapıyor.
Kalın sağlıcakla.