Biz mi yanlış görüyoruz, Yoksa yapılanlar mı yanlış..? Yalan, ikiyüzlülük,içi başka dışı başka olanlar, hakikatsizlik, adaletsizlik, çirkinlik ve edepsizlik dört nala gidiyor. Ama biz böyle yetişmedik.?
Bizi yetiştirenler, hakikati, adaleti, hakkı, hukuku, vicdanı, edepli olmayı en önemlisi insanlığı öğreterek büyüttüler. Peki ne oldu bize ? Ne zaman kaybettik bu hasletleri..? İnsan, insana güvenmez mi. ? Herhalde güvenmiyor ki, Söze başlarken bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalsın, söylemiyeceğine yemin et.
Kime ne için, nasıl güveneceğiz? Hakikati aramak için çıktığımız yolda yolu kaybettik, yoldan çıktık kendimizi kaybettik.Hakikati görememizden dolayı ne yazık ki gerçek, aynı tadı vermiyor. Zaafa düştük. Ölümü sevmedik, Hatta Ölümü hatırlatan şeylerden uzak durduk.
Bundan sonra ise; Sevdiğimiz, dünya oldu. Mal, mülk oldu. Ve sevgimiz içinde ise makam ayrı bir yer aldı. Makam öncesi mütevazi olan kişi ve kişiler. Makamda ise kibirli kişiler oldular. Ya kardeşim sen dün ne güzel insandın, bugün ne oldu sana dediğimiz insanlar yok mu..? Ne oldu bize ki, dünkü halimizi kaybettik. ? Gerçeği neden bırakıp, yansımalarla uğraşarak kendimizi kaybettik..
Peki bizi yanıltan şey nedir..? Yaptığımız günahlar mı..? Neden Hakikate kapatıyoruz gözlerimizi. ? Bu konuda hep bir düşünelim nerde sorun var. ? Sorun nerde mi. ?
Biz, birbirimize olan muhabbeti kardeşliğimizi, samimiyetimizi kaybettik. Ama, Dünya'ya olan muhabbet devam etti. Bu konuda Cenabı Mevla buyuruyor ki, ”Allah’a ve ahiret gününe (hesap gününe) iman edenler ya hayır (hakikat) konuşsun yahut sükut etsin (hakikati dinlesin) ” diyor .
Peygamber Efendimiz (sav) ise Allah, Müminin sükutuna bile tefekkür etmesi şeklinde bir hakikat payı bırakmıştır. Bizler ise kelamda bile hakikati kaybettik…
Sezai Karakoç ise biz, işte kaybettiğimiz bu hakikatin peşindeyiz.” Cüneyd-i Bağdadi der ki; "Çölde bir ağacın altında bir gence rastladım. Ona `burada niçin oturursun` ? dedim. O da: `Burada bir hâl kaybettim` dedi. Onu terk edip, hacca gittim. Hacdan döndüğümde, bir de ne göreyim?
Genç, o ağaca yakın bir yere geçmiş. Ona `burada oturmana sebep nedir` ? dedim. Aradığım hâli bu yerde buldum ve burada kaldım` dedi.” Cüneyd-i Bağdadi şöyle devam eder: “Bu iki halden hangisi, kaybettiği haline sarılması mı? Yoksa muradına kavuştuğu yere sarılması mı?daha şereflidir, bilmiyorum.”
“Cüneyd`i Bagdadi’nin dediği gibi biz de bilmiyoruz. O ağacın altında mı beklemeliyiz, yerimizi mi değiştirmeliyiz, bilmiyoruz. Bir yanımız diyor ki; Kaybettiğimiz hâlimizi o ağacın altında kaybettik. Sadakatle beklememiz lazım. Bekleyelim, doğruya bu yakışır.
Diğer yanımız itiraz ediyor: Kaybettiğimiz hâlimizi o ağacın altında kaybettik. Artık burada durmamamız lazım. Bereket gitti buradan, nasip burada kesildi. Ne alındıysa buradayken alındı. Ne kaybettiysek burada olduğumuz için kaybettik. Gidelim, akıllıya bu yakışır.”
Kalın Sağlıcakla