Ahmet Arif, “biz ki, ustasıyız vatan sevmenin/ umut saklımızda ölümsüz bayrak/ kırmızı-kırmızı/ dalga-dalgadır” dizelerini yazalı yarım yüzyılı aşmıştır! Nazım’ın “mutluluğun resmini yapabilir misin” dediği gibi, “vatan sevmenin” de ustası olunur elbet! Toprağını sever, insanını sever, değerlerini sever, varsıllıklarını sever… Toprağına, insanına, varsıllıklarına zarar verenin karşısında durur! Emeği bilir, canı bilir, yaşamı bilir, sevmeyi bilir… Bir yurttaşının “kaygısını” kendi kaygısı sayar, “tek yürek” olmanın zorunluluğunu savunur, “sorunun” üleşilmesini ilke edinir!
“Hep benim olsun” demenin “vatan sevgisi” olmaz! “Vatan”, kimine göre kendini/ gücünü/ ekonomisini korumak içindir! Kimi için de “vatan” ödün vermeyeceği değerdir! Bu yurdun yurttaşını sevmeden “vatansever” olamazsınız, bu yurdun insanının “doymasının” önündeki dikenli çalıları/ cam kırıklarını/ betondan duvarları kaldırmadıkça “hele” hiç!
***
Daha birkaç gün önce kutlanan Cumhuriyet’in yüzbirinci yılı nedeniyle düzenlenen törenleri birlikte izledik! Cumhuriyet’e, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e sosyal medya üzerinden denilemedik söz bırakılmadı yine; “değersizleştirme” yarışına girildi! Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Atatürk’ü anmama kararlılığı ya da çeşitli çevrelerin Atatürk’ü ulusal günlerden uzak tutma çabası gözlerden uzak değil! ayrıca, yine Anıtkabir’de “özel yer” ayrılan “iktidar” çığırtkanları geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi “engelsiz” seslerini yükseltti!
Böyle mi seviliyor “vatan”? Sorsanız, bu yurdun tüm “acısını” yaşayan emekli/ asgari ücretli/ dargelirli sokaklara inip “açız/ doymuyoruz” diyerek “muhalefetle” yan yana yürüdükleri için “vatan hayınıdırlar!” Baş nedeni, “iktidar” istemesine karşın “biat etmemiş/ şükür göstermemiş/ dinlememiş” olmalarıdır!
***
Emeğinin karşılığını isteyenlere karşı nasıl “orantısız güç” kullanıldığını birçok eylemlerde görüyoruz! Onlar üreten yurttaşlar; kimi yerin onlarca metre altında, kimi Çukurova’nın sarı sıcağında, kimi çeşme suyunu donduran zemleri soğukta, kimi fabrikada… Çalıştıkları gibi, işlerini yaptıkları gibi, gecelerini gündüz saydıkları gibi doymak, çocuklarına/ geleceğe “umut saklımızda ölümsüz bayrak” demek istiyorlar! Ama öyle değil işte, “iktidar” yurttaşının kaygılarına çözüm bulmakta isteksiz olduğunca, “doymazların” kasalarını doldurmada “eşsiz” başarılı!
Duymayan kalmamıştır; ekonominin kötü gidişinden emekliler sorumlu tutulduğu gibi, çalışanlara verilecek “asgari ücret” konusunda Amerikalı yatırımcıya yüzde “yirmibeş zam yapılacak” güvencesi verildi! Öncesinde İMF’nin “asgari ücreti fazla artırmayın, sosyal destekleri artırın” direktifi de gelmişti; unutmayalım! Fransa, ekonomide yaşanan “zorluklar” için ne yaptı biliyor musunuz? “Fransız milletvekilleri Cuma günü, 1 milyar Euro’nun (37 milyar Türk Lirası) üzerinde mal varlığı olan kişilerin yüzde iki oranında vergilendirileceği yeni bir düzenlemeyi uygun bularak oy kullandı.” Bunun adını siz söyleyin!
***
“Biz ki, ustasıyız vatan sevmenin/ umut saklımızda ölümsüz bayrak/ kırmızı-kırmızı/ dalga-dalgadır…” Öyle olmalı “vatan sevgisi”… Şiirler okuyarak, her yılın kalıplaşmış “kutlama iletilerini” yineleyerek, bu yurdun yurttaşının “alım gücünü” her gün biraz daha tırpanlayarak, “doymanın” önündeki engelleri artırarak olmaz ki “vatan sevgisi”! Yurttaşın kaygılarının doruk yaptığı bir süreçte hangi “sevgiden” söz edebilirsiniz ki?