“Değişim” derken, sosyal demokrat düşünceyi savunan bir partinin “günah” çıkarır gibi “helallik” peşinde koşması daha başında, gelecekte “ağrıların” olacağını gösteriyordu! Öyle bir şey olur mu? Bu yurdun kurtuluş öyküsünün içinde olmuş, felsefesini oluşturmuş, çağdaş ülkeler düzeyini yakalamak için her tür bilimsel eğitimin “o yıllarda” önünü açmaya çalışmış, kadın hakları konusunda dünyaya örnek kararlar almış, yurttaşların geleceğini aydınlatıcı uygulamaları yaşama geçirmiş bir anlayıştan söz ediyorum! Bunlar gerçekleşirken ortaya çıkacak “olumsuzlukları”, o günün “gerekleri” olarak düşünmek yerinde olmayacak mıydı?
Daha, çok partili sürece girme öngünlerinde başlayan, günümüze değin “ana ilkelerinden” uzaklaşma girişimleri kendilerine saltanat kurdururken, bu yurdun her tür yazgısını/ sıkıntısını yaşayan cumhuriyet savunucularını geçen yetmiş yılın üzerindeki süreçte yalnızlaştırmıştır! O yalnızlaştırma eylemi bugün de sürüyor!
***
“Değişmeyen tek şey değişim, her alanda/ her ortamda değişim, aynı şeyleri yaparak farklı sonuç asla beklemeyeceğiz artık!” aynı işi, aynı bilgiyle, aynı kurallarla yapmayı sürdürürsen “yine” aynı sonucu almak kaçınılmaz olur elbette! Peki, bu “değişime” heveslenirken, alanlarda kürsüye çıkıp “muhafazakarlık” söylevi vermenin anlamı ne?
TDK, “muhafazakar” sözcüğüne “tutucu” karşılığını veriyor! “Değişmeyen tek şeyin değişim” olduğunu ileri sürüp, sonra da “tutucu” olmayı savunmaya kalkışmak, alanları dolduranları “aldatmak” anlamına gelmeli; yanıyor muyum? Yunan filozof Heraklitos’un sözünü İkibinbeşyüz yıl sonra anımsatmaya kalkıştığınızda, tuttuğunuz “bir ucu” göstermeniz gerekir oysa; “tutucu” kalmanın olanaksızlığını, doğada “cansız” diye tanımlanan “metanın” bile değişime uğradığını yadsımamanız gerekir! Tüm “değişmelere” karşın, “değişmem” demenin acı sonucunu yurttaşa yaşatmak akıl tutulması!
***
Şöyle yapalım: ilçe örgütlerinden başlayarak, il örgütleri, merkez sözcüleri, başkana değin bir “değişim” için kolları sıvayın! Bunun için de halkı “önce” dinleyin! Ne istiyor, neleri gereksiniyor, nasıl yaşıyor, nasıl bir yaşam istiyor… Bu soruların yanıtlarını bir araya getirmeyi istiyor musunuz? Çağın koşullarını göz ardı etmeden düşünebiliyor, “iyi yaşamanın” herkesin temel hakkı olduğunu söyleyebiliyor musunuz?
Yıllardır olduğu gibi merkezde olan “isimin” il örgütünü, il örgütünün salık verdiği “ismi” ilçe örgütü diye duyurduğunuzda; merkezde yapılan “yanlışın” taa ilçe örgütüne değin görmezden gelinmesi, “hele şimdi susalım” anlayışı, “konuşmanın şimdi sırası değil” baskısı, “parti içi muhalefet oluşturma” suçlaması…
Adana’yı sıkça yazıyorum! Batı Adana diye adlandırılan kırsal bölgede yaşayan yurttaşlar son yıllarda “hızla” CHP’den uzaklaşıyor! Bunun için oturup düşünen olmadığı gibi, “değişmeme/ muhafaza etme” düşüncesinden ödün verilmiyor!
Yıllardır hep “değişimden” söz edilir, “hiçbir” zaman utkuya ulaşmaz! Gelecekte çocuklarımızın, bugün bizim, geçmişte büyüklerimizin yaşadıkları değişsin denmez! Başta İmamoğlu’na sormak isterim; değişim istemekte içten misiniz? Değilseniz boş yere oyalamayın yurttaşı, unutmayın/ yaşamak için yapacak işleri var daha!