Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Haziran ayında erken ve baskın seçim beklediğini (kendine göre) gerekçeleriyle açıklamıştı.
Özdağ, erken ve baskın seçim olacağı öngörüsüne ulaşmasının sağlayan nedenleri şöyle açıklamıştı:
1) 8 Ekim 2024’de Yüksek Seçim Kurulu seçim pusulaları için ihaleye çıktı.
2) AKP Mayıs 2025’de yapılacak kongresini Şubat 2025’e aldı. Bu yeni AKP yönetimine ihtiyaç var demek. Genel Başkan yardımcıları ve bakanlar değişecek,
3) Erdoğan “normalleşmeyi” askıya aldı. Mardin ve Muğla il kongrelerinde seçim konuşması yaptı,
4) AKP İstanbul il başkanlığına Bağcılar belediye başkanını görevinden istifa ettirerek getirecek,
5) Saray’a giden son ankette AKP yüksek çıkmış,
6) Esad’ın devrilmesi ile Erdoğan seçimde kullanacağı konuyu buldu: Suriye’yi fethettik.
7) Ocak ayında anket şirketleri AKP milletvekillerini de soracakmış. AKP milletvekillerini seçimden önce yapılan anketlerde sorgular.
8) Mayıs 2025’de milletvekillerinin 2 senelik süreleri doluyor. Özetle AKP hem erken hem baskın bir seçime hazırlanıyor. Bu seçim için makul tarih Haziran 2025 görünüyor. Tabii Ekim 2025’de olabilir. Ancak “Suriye’de zafer ve fetih” stratejisini zaman geçtikçe anlatmak ve inandırmak zor olacağı için Haziran 2025 tercih edilebilir.”
Yeni yılın ilk günüyle birlikte erken ve baskın seçim olasılığını daha da kuvvetlendiren iki etkinlik oldu..
Devletin haber ajansı Anadolu Ajansı’nın hem her il ve ilçeden haberler geçtiği etkinlikler yurt çapında devlet destekli olarak gerçekleştirilen Gazze/ Filistin yürüyüş ve mitingleri ile sabah namazı etkinlikleriydi bu etkinlikler..
AK Parti iktidarının yıllardır kullandığı argümanlardan birisiydi Gazze ve Filistin konusu..
İstanbul’daki mitinde yapılan “Gazze, Filistin, Suriye yalnız değil” türündeki açıklamalar, erken ve baskın seçimin ana temasının Türkiye’nin ve Türk halkının sorunları değil, Filistin, Gazze ve Suriye olacağına işaret ediyor..
Gazze, Filistin ve Suriye konusunda Türk toplumunda çok büyük etki yapmayacak ama, siyasal iktidarın çabası olası erken/ baskın seçimde cemaatler, tarikatlar ve siyasal İslamcıların DEVA, Gelecek, Yeniden Refah gibi başka adreslere gitmesinin önlemek ce o seçmenleri AK Parti’nin yanında tutmak olacaktır.
**
O villadan ben de isterim
“Bir audiyi çok gördüler” diye dertlenen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, meğer Ankara’nın en pahalı semtlerinden birinde üç katlı bir villada bedavadan biraz pahalıya oturuyormuş..
Audi’ye binemediği için çok üzülen Ali Erbaş, Ankara/ Bilkent’te yaşadığı üç katlı villaya aylık sadece 975 lira kira ödeyerek oturuyormuş.
Ve bedavadan birazcık pahalı bu villa devletin malıymış, lojman olarak Erbaş’a verilmiş..
Lakin, gelgelelim, asgari ücretlerin belli olmasından sonra devletin yaptığı zamlar Ali Erbaş’ı da vurmuş..
Yapılan yüzde 44 zamdan sonra, Ali Erbaş, 1 Ocak’tan itibaren villaya 429 lira daha fazla ödeyerek aylık 1404 lira kira ücreti ödeyecekmiş..
Audisi çok görülen Ali Erbaş’a bu yapılır mı?..
Kısa sürede ikinci darbeyi yedi, bunu nasıl kaldırsın Ali Erbaş..
İnsan zam yaparken zaten audisi altından alınarak mağdur olan Ali beyi de düşünür!
Ali Erbaş ne yapsın şimdi; isyanının illa Fransızca mı anlatsın..
Şaka bir yana, devletimizden o villanın aynısından aynı kir bedeliyle ben de istiyorum..
Her ne değin devlet memuru, Diyanet işleri Başkanı olmasam da, ben de Ali Erbaş gibi okumuş bir Türk yurttaşıyım.
Türkiye Cumhuriyeti, tüm yurttaşlarına eşit davranmalı..
Ben de eşit yurttaş olarak devletimizden Bilkent’te üç katlı bir villa bekliyorum..
Bilkent’te olmaz denirse, Adana’da, Mersin’de, İstanbul’da falan da olabilir..
Ne diyordu Ferdi Tayfur abimiz:
Ben de isterim ben de.
**
Çilekeşler bir bir gidiyor
12 Eylül darbesinin çilesinin çekenler bir bir aramızdan ayrılıyor..
!2 Eylül’de malum bir çok okul toplama kampına çevrilmiş, Anka ra’da Mamak ve içindeki C-5’ler gibi, Mamak gibi yerler işkencehanelere dönüşmüştü..
Ülkücüsüyle devrimcisiyle binlerce genç o işkencelerin en ağırlarının yaşadı..
Kimi zulme dayanamadı, yargılamadan öldüler..
Kimi yaşı büyütülüp idam sehpalarında can verdiler..
Kimi si de yaşama tutunmaya, mücadelelerinin sürdürmeye çalıştılar..
12 Eylül zindanlarında işkence görenlerden Kozanlı hemşehrimiz Yavuz Selim Aktaş da 2024’ün son günü sonsuzluğa yürüyenler kervanına katıldı,
Ülküleri için çile çeken, her türlü işkenceye katlananlar bir bir aramızdan ayrılıyor..
Davalarının gerçek sahipleri giderken onların yerine sahte ülkü devleri, sahte mücadele adamları alıyor..
Yaşamında bırakın işkencehaneleri, o tür yerlerin kapısından geçmeyenler, gerçek çilekeşler gidince meydanı boş bulup sahte kahramanlık öyküleriyle insanları kandırıyorlar..
Babalarının Türkiye’deki olaylarda ölmesinler diye yurt dışına okumaya gönderdikleri gençler, bugün ülkü devleri olarak insanlara masal anlatıyorlar..
Uçmağa varan Yavuz Selim Aktaş’a Tanrı’dan erin vermesinin, yerinin Tanrıdağı olmasını diliyorum.
Yavuz Selim Aktaş gibi mücadele insanlarının gördükleri işkenceleri Ozan Arif’in şiirinden okuyalım. Sahte kahramanların da işine yarar, nasıl işkence gördüklerinin ballandıra ballandıra anlatmaları için yeni fikirler verebilir.
Yavuz Selim Aktaş sonsuzluğa giderken, sahte kahramanlara da o değin kıyağımız olsun değil mi!..
Hakim bey...Hakim bey.. bütün dünyamı,
Yıkarak yaptılar benim sorgumu.
C-5 denen yere gözleri bağlı,
Tıkarak yaptılar benim sorgumu.
Savcının ağzından şu okunanlar
Benim suçum değil hep yalan bunlar!..
Dövdüler hakim bey,ağzımdan kanlar,
Akarak yaptılar benim sorgumu.
Düştüm ki bir sürü moskof piçine
Biri de demedi bunun suçu ne?
Tabancayı ta ağzımın içine
Sokarak yaptılar benim sorgumu.
Döve döve işettiler altıma
Bayıldıkça sarıldılar hortuma
Islatıp ıslatıp tekrar sırtıma
Çıkarak yaptılar benim sorgumu
Kimi vurdu,kimi baktı seyrime
Cop izleri oluk oldu böğrüme,
Sigaranın ateşiyle bağrıma
Çökerek yaptılar benim sorgumu.
Kimi şarap içti,kimisi rakı,
Karma karış oldu her türlü koku.
Döverek pisletip ağzıma boku
Dökerek yaptılar benim sorgumu.
Jileti vurdular ileri geri
Dilim dilim oldu yarıldı deri
Yarılan yere tuzu biberi
Ekerek yaptılar benim sorgumu.
Tırnağım söküldü kelpeten ile
C-5 ler konuşsa gelse de dile
Su diye yalvardım,hep güle güle
Bakarak yaptılar benim sorgumu.
Şişe ile zorladılar gıçımı
Tuzlu su verdiler yaktı içimi
Derisinden kopanaca saçımı,
Çekerek yaptılar benim sorgumu.
Allahsız-kitapsız sekiz on ayı,
Suçsuzum dedikçe vurdu sopayı,
Burnuma soktular tornavidayı
Bükerek yaptılar benim sorgumu.
Biri bu Soyer'de domuzun dölü!..
Sesinden tanıdım değilim deli.
Tenasül uzvuma ceryanlı teli
Takarak yaptılar benim sorgumu.
Hakim bey,erkeklik kalmadı daha
Ölem diye çok yalvardım Allah'a.
Avuç içlerimden tutup çarmıha
Çakarak yaptılar benim sorgumu.
Babamı almaya eve gittiler
Anama avradıma neler ettiler
Çocuğum boğazından tuttular
Sıkarak yaptılar benim sorgumu.
Yavrumu görünce çıldırdım dedim(!)
Ne derseniz kabul saldırdım dedim.
Atatürk'ü bile öldürdüm dedim
Yakarak yaptılar benim sorgumu.
Ozan Arif anlatamaz kaygımı
Yitirdim kanuna olan saygımı
Velhasıl 'devlete güven' duygumu
Sökerek yaptılar benim sorgumu.