“Politika”, uyuşturucu bağımlığı gibi bir şey olmalı! Bir kez içine girince, bir kez “politikanın” koltuklarında arkana yaslanınca bırakılmıyor mu, yeni gelenlere yer açılmıyor mu, “yerine” yenileri gelmesi konusunda çalışılmıyor mu? “Hep” kendi kalacakmış gibi mi çaba harcamalı, o koltuktan “hiç” kalkmamak için akla gelmeyecek dönüşlerin içinde mi olmalı?
Birkaç gündür sosyal medya Kemal Kılıçdaroğlu ile yatıp/ kalkıyor! Kılıçdaroğlu’nun da “maşallahı” var; herkese “ben buradayım, bir yere gitmedim” der gibi söz yetiştiriyor! “Senin ağababaların, işbirlikçilerin, beslemelerin ve hançeri beraber tuttukların bilsin ki; milli bağımsızlığımızı ve milli ekonomimizi hedef alan, kurduğunuz bu sirki başınıza yıkacağım” diyor! O da yetmiyor, seçmeni kendinden uzaklaştıracak, algısını köreltecek şu tümceyi kullanmaktan da uzak durmuyor: “Ne yaptı Kılıçdaroğlu? Bana çıkıp bir Allah’ın kulu şuradan kusurun var şunu yanlış yaptın desin!”
***
On yılı aşkın süre Chp’nin başında kaldınız, “ilk gün” verdiğiniz “yapacağım, alacağım, vereceğim, durduracağım, kazanacağım” sözlerini yıllarca dinlettiniz, miting alanlarında yinelettiniz, sandık başında beklettiniz, Ekmeleddin gibilerini desteklettiniz, partiyi ilkelerinden uzaklaştırıp cemaatçilerin geçiş yolu yaptınız, aldık dediğinizi yitirdiniz, seçmene “dincilere” oy verdirttiniz! Tüm bunlara karşın, sanki Akp’nin yirmiiki yıllık “iktidarda” kalmasının nedeni Chp’ye getirdiğiniz ilkesizlik/ duruşsuzluk/ cumhuriyetin devrimlerini halı altına süpürmek değilmiş gibi, “çıkıp bir Allah’ın kulu şuradan kusurun var şunu yanlış yaptın desin” diyebildiniz!
Tüm bunlara karşın “parti” içinde yeriniz/ seveniniz var; bir kurultay yaşandınız, Baykal’ın gidişi gibi olmayan bir seçim süreci yaşandınız, onlar için bir “danışılan” olmak o denli zor mu; anlamakta zorlanıyorum! Bu neyin heyecanı, bu neyin “yıkılan güreşçi maça doymaz” anlayışı…
***
Partinin başında kaldığınız süreç sizin için bir deneyim olduğu kadar, yeni yönetim için de bir “baştan sona” masayı yatırması gereken konu! Akp “iktidarı” yaptığı her olumsuzluğa, ülkeyi sürüklediği her çıkmaza karşın “neden” sizin genel başkan olduğunuz yıllarda gücüne/ güç kattı da, görevden ayrılmanızla birlikte, aday belirlemede yaşanan her “toyluğa” karşın ülkenin “birinci partisi” oldu?
Chp’nin yeni/ çiçeği burnunda genel başkanı Özgür Özel’in yanlışları gerek aday belirlemede, gerekse seçim sonrasında olmadı mı; olmaz mı? Bir “danışılan” olarak arayıp söylemelisiniz, aradıklarında karşılarına çıkmalısınız, hiçbir konuyu konuşmaktan uzak durmamalısınız! Daha dün, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bir soru üzerine sizi birçok kez aradığını, aramalarına yanıt vermediğinizi, en sonunda telefonu açtığınızı, bayramınızı kutladığını, kırgın olduğunuzu düşünmediğini söyledi! İmamoğlu’nu siz tanıştırdınız, siz elinden tutup İstanbul Anakente aday ettiniz; bu neyin dayanılmaz hırsı bilmiyorum ki!
***
Biliyor musunuz, politikanın içinde olmayı hiç istemedim! Kayıtlı üyeyim, bir seçmenim, düşüncelerimi de ona göre ortaya koyuyorum! Düşünün, Erdal İnönü’ye “politikacı” kimliğini benimsetemediler! İkincisi de olmadı; olacak gibi de görülmüyor! “Gidiyorum” demesinin, “gitmesinin” şaşkınlığını bunca geçen zamana karşın üzerinden atamayanlar var!
Öyle ya; politika bırakılır mıydı, durduk yerde koltuktan kalkılır mıydı, bir kez yitirmekle her şey bırakılır mıydı? Şu an Kılıçdaroğlu’nun, ya da birçoklarının geri dönmek için yaptıkları “bu” değil mi? Ama biliyor musunuz; çok sıkıcı!