Yurdun dörtbir yanında süren orman yangınları birçoklarının umurunda değil sanırım! Meclisi paylaşamayan, verilen söz hakkını yok sayan, bugüne dek verilmiş “tüm” soru önerilerini ret eden, Anayasa Mahkemesi’nin bağlayıcı kararına karşı gelen, sokak hayvanlarının alınan “ucu açık” kararla katledilmesine göz yuman, “devletin malı deniz” diyerek içinde yüzen kim varsa; yaptıklarının “yanlış” olduğunu söylemek suç, meclisin kürsüsündeki konuşmacıya yumruk atmak serbest!
Ülkenin tarımsal alanlarını işleten çiftçiyi/ köylüyü kör yazgının önüne atıp, ormanlarını kimi zaman rant uğruna, kimi zaman sabote edilerek yangınla baş başa bırakmak bir başka “neler oluyor böyle” sorusu? Yanıtı, ertesi yıl betondan yapılarla karşımıza çıksa da şaşırtmıyor kimseyi!
***
Bu yurdun toprakları/ ormanları neden böylesine anlaşılmaz biçimde yok ediliyor? Biliyorsunuz ormanlar ya sanayi ya da altın madenleri için yurttaşların tepkilerine karşın acımasızca yok ediliyor, ya da bir biçimde yakılarak küle dönüştürülüyor! Sonra da bir araya getirdiklerine “tek ağızdan”, avazları çıktığınca, sanki nedeni yurttaşçasına “küresel ısınma” çığlıkları attırılıyor?
Dedikleri gibi bir “küresel ısınma” kaygısı varsa, bunun nedeni “ormanları kesmeyin, tarımsal alanları bozmayın, doğayı bozguna uğratmayın” diye başkaldıran yurttaş mı? Bakın bir; son yıllarda yapılan Havalimanlarının yapıldığı alanlar tarım alanları değil miydi? Çukurova Havalimanı’nın yapıldığı sekiz milyon metrekarelik kara tarımın yapıldığı toprak değil miydi? Birlikte, gelecek için “neler oluyor böyle” diye sormak gerekmiyor mu?
***
İzmir’deki orman yangını üzerine herkesin düşünmesi gerek! Anakent belediye başkanı Cemil Tugay, yangının kentin gökyüzünü karartmasını değerlendirirken “bazı yerlerde yangın kolayca söndürülebilir gibiydi, ama oralara da yeterli müdahale olmadı, geç kalındı diye düşünüyorum” dedi. Neden kolayca söndürülmedi, neden yeterli karşı koyulmalar gerçekleşmedi, neden geç kalındı, bunun nedeni “iktidar” mı, yoksa yerel yönetimin “kamu olanaklarını” kullanma istencinin savsaklanması mıydı?
Yerel seçim öncesinde “iktidar” kanadından sıkça yinelenen bir söz vardı, “merkezi yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse o şehre bir şey gelmez, Hatay’a geldi mi” anımsayın! Tugay’ın sözünü ettiği “kolayca söndürülmedi, yeterli karşı koyulmalar gerçekleşmedi, geç kalındı” demesinin nedeni böyle bir olguysa eğer “neler oluyor böyle” sorusu az bile!
***
Mecliste, sokak hayvanları yasası çıkmasının ardandan, “yasanının gerçekleşmesinde” emeği geçen milletvekilleri bir araya gelerek, “ortaya koydukları” ulaşılmaz başarı için “o an fotoğrafı” çektirmişler, “onun” da medyada yer almasını sağlamışlardı! Kimlerden alkış aldı bilmiyorum; kendi adıma üzülenlerdendim! Aradan bir/ iki gün geçmesiyle birlikte hayvanların “toplu katliamlarına” medyada rastlayınca “üzüntümün” yerindeliği beni şaşırtmadı! Olayı “utku” sayanların da “üzüntüsü” olmadı!
İzmir orman yangınında “hayvan bakımevine” sıçrayan alevler, birçok sokak hayvanına zor anlar yaşatmıştı! Bir de ormanı “evi bilen” hayvanlar vardı; onlara ne oldu? Kuşların tüneyecekleri ağaçlar kül olmuş, diğerlerinin yuvaları yanmıştı, yaşam alanları yoktu artık… Barınaksız kalan, aradığı yiyeceği bulamayan canlı ne yapar; düşünün isterseniz!
Sürecek