Her 8 Mart günü, Dünya Emekçi Kadınlar
Günü kutlanırken, toplumun her katmanından
“kadının” önemi/ yeri konusunda akıllara
durgunluk getiren açıklamalar duyarız!
Bildiğimiz patron, beslenme zorlu
çektiğinden, aldığını geçimine yetiremediğinden
dolayı cılız/ salpa kalmış emekçilerinin gözlerinin
içine bakarak, “toptan/ ucuza” aldığı karanfilleri
verirken gözlerinin “içi” parlıyordu!
Yoksulluğu bırakın, açlık sınırını bile
yakalayamayan ücretlerinin altında ezim ezim
ezildiklerini gördükçe göbüşten gülme tutan
yaramaz çocuklar gibi gülerek karanfilleri
dağıtıyordu!
Ne de çok seviyordu patron emekçi
kadınlarını, ne de çok “onsuzluğa”
dayanamıyordu, ne de çok her uzattığı
karanfilde emekten çıkaracağı “yağın”
büyüklüğünün tadına varıyordu!
Ama içten pazarlıklı, ama sanal/ yalan…
Her 8 Mart günü, kadını anmak, karanfille
kadının yerini taçlandırmak ne güzeldi!
Hepimiz inandık!
***
Ne sözcüklere anlam yüklemeye, ne
salpadan “yağ” çıkarmaya, ne göz boyamaya
alıştırıldık biz böyle…
“Nedenlerin/ niçinlerin/ emeklerin” hiç
birinin önemi yok gibi; varsa/ yoksa sonuç! Bir
toprağı bile sevmeden, emek vermeden, güzel
söz söylemeden, gerektiğinde rahatlamasını
sağlamadan “bekleneni” vermiyor!
“Bakarsan bağ, bakmazsan dağ” denilen
şey, aslında “neden/ niçin/ emek” sorularının
yanıtını da veriyor!
Toplumda “kadına” ne yaptık?
Bu sonuca ulaşana değin büyüğünden
küçüğüne, anaç anadan babaya, yerelinden
genel yönetimine ne verdik?
Sonuç ortada…
Nazım’ın dediği gibi, “bizim kadınlarımız/
korkunç ve mübarek elleri/ ince, küçük çeneleri,
kocaman gözleriyle/ anamız, avradımız,
yârimiz/ ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen/ ve
soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen/ ve dağlara kaçırıp
uğrunda hapis yattığımız” oldu hep!
“Işıltısında yere saplı bıçakların/ oynak, ağır
kalçaları ve zilleriyle bizim olan/ kadınlar,/ bizim
kadınlarımız” hep oradaydı; sonuç buydu!
***
Kadının emekçi olmayanı var mıdır ki?
Daha çocukluk yaşlarında başlar
omuzlarındaki yük!
Dünyanın “kadın düşmanı” olarak gördüğü
Taliban bile 8 Mart nedeniyle yayınladığı
açıklamada “Dünya Kadınlar Günü Afgan
kadınlarının meşru haklarını talep etmesi
için büyük fırsattır. Allah’ın izniyle Afgan
kadınlarımızın haklarını koruyor ve savunuyoruz”
sözlerine yer verdi sosyal medya açıklamasında!
“Nasıl ama” diyesim geldi; okulları yasakla,
dışarıda gezmesini engelle, evden çıkarma,
sonra da “kadınlarımızın haklarını koruyor ve
savunuyoruz” de!
Bizdeki patronun söyleminden, karanfil
dağıtarak göz boyama yarışına gire
yüzsüzlerden/ yalancılardan, yoksulluğa/
açlığa sürükleyenden, şiddete uğramasına göz
yumandan ayırıcı bir yanı var mı Taliban’ın?
Çalışan da, işsiz bırakılan da, ev içinde
yaşatılan da, okuyan da, araştıran da “birer”
emekçidir kadının; yaşamasına, hayal kurmasına
ne denli izin verilebildi, söyler misiniz?
***
Olayları, yaşananları hem anımsamaktan,
hem de sıkça yinelemekten öyle yorulduk ki;
ısrarla anımsamasak, yinelemesek unutturmak
için debelenen öyle “fırsatçılar” kapı eşiğinde
bekliyor ki, ikircikliyiz!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde,
Burdur’da bir duruşma yapılıyor. Daha onyedi
yaşında, sekiz bıçak darbesiyle boğazı kesilerek
öldürülen bir genç kadının duruşması…
Bulgular, kanıtlar, olay yeri incelemeleri kimin/
nerede/ ne zaman yaptığını ortaya koyuyor!
Duruşmada, suçu işleyenin “iyi hali, haksız tahrik
indirimine uğradığı” gerekçesiyle, ağırlaştırılmış
yaşam boyu hapsi istenmesine karşın yirmi yıl
hapis cezasına çarptırılmış!
Sanırım Haluk Levent gibi herkes sormuştur;
niye?
***
Bu yurdun insanı ekmek arasında kuru
soğan yemeye hazır; yeter ki yapılanlarda
haksızlık, hukuksuzluk, yalan, dalavere
olmasın…
Yeter ki, “kendi” için istenen kadar olmasa
da, başkalarının da “ondan” istemeye hakkı
olduğunu bilsin!
Bu yurdun insanını bilsin, emekçisini bilsin,
kadınını bilsin, gencini bilsin, yoksulluğunu
bilsin, açlığını bilsin…
Herkesin “yaşamaya, hayal kurmaya”
gereksinimi olduğunu bilsin; bir karanfille
kandırma yolları aramasın, süslü sözlerle
oyalamasın, salon toplantılarında göz boyamaya
kalkışmasın…
8 Mart ya da benzeri günlerin arkasına
alarak insanın duygularını sömürmeye
kalkışmasın; ne yapabiliyorsa, ne yapmak
istiyorsa, dansöz gibi kıvırmadan yapsın!
İşte o zaman yollar daha dikensiz/ cam
kırıksız, gelecek daha umut dolacak!
Sanal, yalancı kutlamalar