4 Mayıs günü, Adana Turancılar Derneği ile Andalar Türkçü Gençlik Hareketi'nin Merkez Park içindeki Atatürk Türkmenler Otağı'nda düzenlediği "3 Mayıs Türkçüler Günü" etkinliğine katıldım..
Avukat Yazar Hayrı Yıldırım'ın konuşmacı olduğu etkinlik, Atsız Atamızın "3 Mayıs'ın ruhuna uygun" olarak anılması isteğine uyan bir anmaydı….
Anma diyorum çünkü, 3 Mayıs bir bayram ya da coşkuyla kutlanacak bir gün değil..
3 Mayıs, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu fikri olan Türkçülüğün mandacı bir diktatör tarafından devletten uzaklaştırılması için operasyon başlattığı gündür..
3 Mayıs, bir taraftan Hitler Almanyası'na- diğer taraftan Stalin SSCB'sine, bir yandan da ABD'ye gülücükler saçarak diktatörlüğünü sürdürmek isteyen sözde "milli şef"in, Türkçülere insanlık dışı işkenceler uygulamaya, başladığı, mesleklerinden attığı sürecin başladığı gündür..
Ve, Türkçü gençlerin Türkçülük düşmanlarına isyan ettiği gündür..
Onun, için 3 Mayıs'ın ruhunu yaşatmak için o ruha uygun etkinliklerle anılmasını istemişti Atsız Ata..
O yüzden, biz Türkçüler, 3 Mayıs'ı coşkuyla kutlanacak gün ya da bayram değil, 3 Mayıs'ta Türkçülük ateşini yakan Türkçü büyüklerimizi ve o dönemin her türlü işkencelerine göğüs geren Türkçü gençlerini anma günü olarak algılıyoruz..
Adana Turancılar Derneği'nin toplantısı ortamıyla, konuşmalarıyla, Atsız Atanın isteğine uygun bir anmaydı..
1944'ün koşulları ile günümüz koşullarının arasındaki benzerliklere dikkatler çekildi..
Türkçüler, çok uyanık olmaları ve mutlaka eğitimli birer insan olmalarının önemi dile getirildi..
Başta, Adana Turancılar Derneği Başkanı Burkay Kılavuz olmak üzere, bu güzel anmada emeği geçen Adana Turancılar Derneği ve Andalar Türkçü Gençlik Hareketi yöneticilerine gönülden teşekkürler..
*********************
Dedelerimiz kefiye kullanıyor muydu?..
Son yıllarda, Yörük Türkmen ektinliklerinde, erkeklerin omuzlarına keyfiye atmaları modası aldı başını gitti..
Nerede bir "Yörük Türkmen" Şöleni olsa, erkeklerimiz kimisi allı yeşilli (ebemkuşağı), kimisi turunculu keyfiyeleri omuzlarına atıyorlar..
Kendilerini "Yörük Türkmen Beyi" ilan edenler de, düzenledikleri toplantılara gelen erkek davetlilerin omuzlarına keyfiye koymayı adet haline getirdiler..
Meşhur Karen Fogg'un AB'nin Türkiye Temsilcisi olarak Ankara'da bulunduğu yıllarda, AB'nin Türkiye'de 49 etnik topluluk yaşadığı tezi dıoğrultusunda kurulan "Yörük Türkmen" Dernekleri ilk ortaya çıktıklarında, milletin omuzuna keyfiye atmaya başladıkları günlerde, bir yörük olarak kafama takılmıştı..
O zamanlar sağ olan 90'lı yaşlarının son yıllarını yaşayan bir büyüğümüz ile ondan daha genç olan ninelerimize keyfiye konusunu sormuştum..
100'e merdiven dayamış dedemiz, nenelerimiz, bizim aşirette keyfiyeyi kadınların kullandığını söylemişlerdi..
Özel ilgimden dolayı Macar Etnomüzikolog Béla Bartók'un Çukurova'daki çalışmalarını araştırırken, Bartók'un türkülerini derlediği yörüklerde erkeklerin hiç birisinin günümüzde yörük erkeği olmanın işareti olarak gösterilen keyfiyeyi kullandığını gösteren fotoğraflara rastlamadım..
Türkiye'nin başka yörelerinde yaşayan Yörük Türkmen erkeklerinin de keyfiye kullandığını gösteren fotoğraflara bugüne dek rast gelmedim..
Kimilerini Avrupalıların çektiği fotoğraflarda, erkeklerin giyimleri, bizim çocukluğumuzda Adana'ya konser vermeye gelen Silifke Folklor Ekibindeki erkeklerin giyimiyle neredeyse tıpatıp aynıydı..
150-200 yıllık bir geçmişte Yörük Türkmen erkeklerinin keyfiye kullandığına dair herhangi bir kanıt olmadığı halde, kim hangi gerekçeyle keyfiyeyi yörük erkeklerinin vazgeçilmez giysisi olarak pazarladı bilemiyorum..
Herhalde birilerinin büyük nenelerinin omuzundaki keyfiye çok hoşuna gitmiş!…