Yıl 2025. Adana’nın iki güzide takımı, Adanaspor ve Adana Demirspor küme düştü. Kâğıt üzerinde futbol kulüpleri düştü belki ama, aslında düşen bizzat Adana’nın kendisi oldu.
Çünkü bu şehir artık sadece spor sahasında değil; siyasette, ekonomide, kültürde, etik değerlerde de sistematik bir şekilde küme düşüyor. Hatta bazen öyle anlar oluyor ki, insan düşünüyor: “Acaba Adana artık lige falan çıkmak istemiyor mu?”
Siyasette Küme Düşen Kent
Yıllardır bakanı yok bu kentin. Ankara’nın salonlarında adı bile geçmiyor. Bazen bir Adanalı vekil ekranlara çıkıyor, “Adana’mız için çalışıyoruz” diyor, ama ekranın sol alt köşesinde küçük puntolarla şu yazılıyor: "Bağlantı: İstanbul’dan."
Evet, Adana siyasette sadece küme düşmedi, küskünler kulübünün müdavimi oldu.
Ekonomide Çöküş: Tarım Şehriydi, İşsizliğin Başkenti Oldu
Eskiden Çukurova denince bereket, pamuk, narenciye gelirdi akla. Şimdi ise TÜİK raporlarında zirvede: İşsizlikte şampiyon! Gencine iş yok, yaşlısına huzur yok.
Sanayi desen, bir elin parmaklarını geçmez hâlde. Ve o meşhur havaalanı? Seksen dört yıllık havalimanımız, sabahın köründe gizlice valizini toplayıp Mersin’e taşındı. Ardında sadece buruk bir terminal binası kaldı.
Kültürde Durgunluk: Saz Çekilirken Susturulan Şehir
Bir zamanlar Türkiye’ye sanatçı yetiştiren şehir, şimdi sanatı durduran şehir oldu. Festivallere izin yok, etkinliklere bahane çok. Kültürle kavgalı, fikirle mesafeli bir hale geldi Adana. Düşünen, yazan, çizen, söyleyen herkes bir şekilde susturuluyor.
STK’ler ise sanata karşı çıkmakta yarışıyor. "Bu da mı festival?" "Bu da mı konser?" diye diye, sahneyi toprakla eşitlediler.
Etikte Erime: Kebapçıların Gizli Menüsü
Adana’nın gurur kaynağı kebap bile karanlık günler yaşıyor. Bir zamanlar "et kokusuyla insanı mest eden" ocakbaşları, şimdi "bu et ne eti?" şüphesinin gölgesinde.
Eşek eti, at eti, domuz eti… Koyun eti diye menüye giriyor. Lezzetli mi? Belki. Ama vicdanlı mı? Asla!
Adana etiği, mangalın dumanına karıştı gitti.
Bir Zamanlar Şehir Vardı...
Bu şehir, şiir yazdıran güneşiyle, pamuk kokan sokaklarıyla, asi insanlarıyla ünlüydü. Şimdi o sokaklar sessiz, o insanlar suskun.
Çünkü Adana artık sadece küme düşmedi. Adana, kendi kendine faul yaptı, kırmızı kart gördü ve saha dışına çıktı.
Ama hâlâ umut var mı?
Vardır elbet...
Bu şehir daha önce de çok düştü. Ama her defasında küllerinden doğdu. Belki yine... belki bir gün...
**
Gazze yolculuğu için askerlik şubesine gitmeye gerek yoktu!
Yeniden Refah Partili gençler 81 ilde eşzamanlı olarak askerlik şubelerine gitmişleri Gazze için gönüllü askerlik başvurusu yapmışlar.
Türkçesi, askerlik şubelerine gidip “bizi asker olarak Gazze’ye gönderin” demişleri..
İlahi Yeniden Refahlı gençler..
Gazze’ye gidip gönüllü askerlik yapmak için askerlik şubelerine gitmenize gerek yoktu..
Gazze’ye gönüllü asker gitmek için için otogarlara, havalimanlarına ve limanlara gitmeniz yeterliydi. Tabii, önceden seyahat şirketlerine gidip bilet almanız gerekiyordu. Hem, bilet almak için otobüs, havayolları ve deniz yolları seyahat şirketlerine gitmeden internetten online olarak biletlerinizi alıp, size en yakın otobüs terminallerine, hava ve deniz limanlarına koşmanız yeterliydi..
Hadi oralardan bilet bulamadınız, aranızda toplanıp otobüs, uçak ve gemi kiralayıp Gazze’ye gidebilirsiniz..
Yazık, askerlik şubelerine giderek, saatlerce dilekçe vermek için bekleyerek zaman yitirmişsiniz. Halbuki, askerlik şubeleri yerine seyahat şirketlerime gitseydiniz şimdi Gazze’de gönüllü askerliğe başlamış olurdunuz..
Zaten, binlerce kez dilekçe verseniz de, askerlik şubelerini sizleri Gazze’ye gönderemezdi. Orası başka bir ülke, Türkiye’nin de başka
Ülkelere, uluslararası anlaşmalar dışında asker gönderme şansı yoktu..
Bakın bu konuda geçmişte, sosyalizmin her tonundan sizin gibi gençler gönüllü olarak gitmişlerdi, Filistin’in İsrail’e karşı verdiği bağımsızlık mücadelesine kanlarıyla canlarıyla destek vermişlerdi.
Deniz Gezmiş, Cihan Altekin, Fadıl Hasan, Kuydul Turan, Yusuf Küpeli, Teslim Töre başta olmak üzere yüzlerce sosyalist gençler hiç askerlik şubelerine falan başvurmadan, otobüslerle Filistin’e gitmişler, orada Filistinliler ile birlikte, omuz omuza çarpışmışlardı. Çatışmalarda ölen sosyalist gençler Filistin topraklarında yatıyorlar.
Demem o ki, Gazze’de gönüllü askerlik yapmak istiyorsanız, askerlik şubelerinin önünde zaman yitirmeyin, sosyalist gençlerin 7 Haziran 1967’den başlayarak yaptıkları gibi bini otobüslere gidin Gazze’ye..
Karayolunu sevmeyen denizyolunu da seçebilir. Hem bir gemi beş on otobüsün taşıyacağı gönüllüleri bir kez de Gazze’ye ulaştırabilir..
**
Mevlüt Abi’nin Not Defteri
Adalet bakkal değildir, herkese eşit ölçülmeli
Geçen gün Devlet Bahçeli çıktı dedi ki:
“Ekrem İmamoğlu’nun yargılanması hızlı yapılsın, suçu yoksa serbest kalsın, varsa cezası verilsin.”
E bravo! Doğru söz, güzel söz, devlet ciddiyetine yakışır söz.
Ama eksik söz…
Çünkü mesele sadece Ekrem Bey değil. Mesele adaletin sadece gündem olunca, kameralar dönünce değil; herkes için her zaman işlemesidir.
Bugün bakıyoruz: Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, bazı belediye başkanları, bürokratlar… Aylardır tutuklular. Ne iddianame var, ne duruşma. Ne savunma, ne mahkeme.
Buna hukuk değil, “bekletme servisi” denir.
Şimdi sormak gerekmez mi:
Eğer Ekrem Bey için adaletin hızlısı makbulse, diğerleri niye hâlâ beklemede?
Hadi adalet terazisinde küçük bir ayar bozulmuş olabilir… ama bu terazinin kefesi sadece bir yana mı eğilir?
Yoksa vatandaşlık numarası tek çift olana göre mi çalışıyor bu sistem?
Ben buradan sesleniyorum:
Adalet dediğin bakkal terazisi değil ki, “bunu fazla tarttım, bunu az koydum” diyelim.
Adalet bir seferliğine, bir kişiye, bir görüşe değil; herkese, her durumda eşit uygulanmalı.
Yoksa ne olur?
Vatandaş der ki: “Demek ki mesele suç değil, sıra!”
Ve en kötü duygu ortaya çıkar: Güvensizlik.
Adalete, devlete, yargıya...
Hâlbuki devletin asıl gücü, vatandaşına verdiği güvenle ölçülür.
O yüzden ben diyorum ki:
Madem Bahçeli Bey doğruyu söyledi, o zaman cesaretle devam edelim.
Ümit Özdağ için de, belediye bürokratı için de, ismini bilmediğimiz vatandaş için de aynı şeyi isteyelim:
Hızlı yargılama, adil karar.
Suçsuzsa bırakın, suçluysa cezasını verin.
Ama kimseyi oyalamayın.
Çünkü Mevlüt Abi der ki:
“Adalet gecikirse, olan hep millete olur.”