Alman milliyetçileri, ülkelerinde siyasete damga vuruyor..
Alman milliyetçiliğinin sesi, Almanya İçin Alternatif Parti AfD, 6 Şubat 2013 tarihinden kurulmuştu. Aynı yapılan genel seçimlere yüzde 4.7 oy oranıyla başladığı siyasal mücadelesinde artık Almanya’nın ikinci partisi, Almanya’nın geleceği oldu.
Federal Meclis seçimlerinde 2013’de 800 bin 915 oy ve yüzde 4.7 ile başlayan yolculukta,AfD, 2017’de, 5 milyon 316 bin 095 oy ve yüzde 12.94 oy oranıyla ilk kez Federal Meclise 84 üye sokmuştu. 2021 seçimlerinde oyları biraz düşmüş 4 milyon 694 bin 17 kişinin oyunu alarak yüzde 10.3 oy oranıyla Meclie bu kez 83 üye göndermişti.
AfD, 23 Şubat’ta yapılan 2025 genel seçimlerinde oylarının iki katı arttırarak 10 milyon 175 bin 438 Alman yurttaşının oyunu aldı ve yüzde 20.8 oy oranıyla Almanya’nın ikinci partisi olmayı başardı.
Alman milliyetçiliğinin ve temsilcisi AfD’nin yükselişi Federal Meclis seçimleriyle sınırlı değil.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de büyük başarılar yakalamıştı.
2014 AP seçimlerinde 2 milyon 70 bin 14 oy ve yüzde 7.1 oy oranıyla 7 parlamenter göndermişti.
2019 seçimlerinde 4 milyon 103 bin 453 oy ve yüzde 11 oy oranıyla 11, 2024 seçimlerinde ise 6 milyon 324 bin 8 oy ve yüzde 15.9 oy oranıyla 15 parlamenter göndermişti.
2013’de bu yana girdiği tüm seçimlere bir arada bakalım:
2013 Federal Meclis seçimi: 800 bin 915 oy ve yüzde 4.7 oy oranı.
2014 Avrupa Parlamentosu seçimi: 2 milyon 70 bin 14 oy ve yüzde 7.1 oy oranı.
2017 Federal Meclis seçimi; 5 milyon 316 bin 095 oy ve yüzde 12.94 oy oranı.
2019 Avrupa Parlamentosu seçimi: 4 milyon 103 bin 453 oy ve yüzde 11 oy oranı.
2021 Federal Meclis seçimi: 4 milyon 694 bin 17 kişinin oyunu salarak yüzde 10.3 oy oranı.
2024 Avrupa Parlamentosu seçimi: 6 milyon 324 bin 8 oy ve yüzde 15.9 oy oranı.
2025 Federal Meclis Seçimi: 10 milyon 175 bin 438 Alman yurttaşının oyunu aldı ve yüzde 20.8 oy oranı.
Görüldüğü gibi, Alman milliyetçileri ve AfD, 2021 yılındaki duraklama dışında her seçimden gücüne güç katarak çıkmıştır.
AfD’nin bu başarısı elbette rastlantısal değil..
Planlı programlı, antiemperyalist mücadeleden ödün vermeyen bir siyasal anlayışın, Alman halkında karşılık bulmasının bir sonucudur.
Bizim solcu ve liberallere göre AfD, kim zaman sağ popülist, kimi zaman da aşırı sağ ve ırkçı parti ve AfD’nin yükselişi Almanya ve dünya için tehlike..
Kendilerinin kazandığı her seçimi demokrasi olarak nitelendirenler, Alman halkıAfD’yi yeğlediğinde demokrasi masallarını bir tarafa bırakıp aşırı sağ tehlikesine masalları anlatmaya başlıyorlar...
Alman milliyetçiliği ve AfD neden yükseliyor derseniz yanıtı partinin açıklamalarında, izlediği politikalarda açıkça var.
Bir kez Almak halkına yalan söylemiyorlar.
Yapacakları şeyleri anlatıyorlar..
Küresel emperyalizmin hiçbir oyununa düşmüyorlar ve her oyunlarınıbozuyorlar..
Yakın geçmişte sahte pandeminin maskesinin yırtıp atmışlar, sahte pandemiye, sokağa çıkma yasaklarına, aşı zorunluluğuna, aşı adı altında kimyasalların zorla insanlara vurulmasına karşı çıkmışlardı.
AfD’nin muhalefeti sonrasına Alman hükümeti geri adım atmış, kimyasal mağdurları da bir bir Alman hükümeti aleyhine davalar açmışlardı.
Avrupa Birliği’ne karşıydılar, niçin karşı olduklarını da Alman halkın anlatmışlardı.
Özellikle Suriye’den başlayan göç hareketlerine karşı tavır almışlar, hükümetin göç politikalarını sert biçimde eleştirmişler, göçmenleri geri gönderilmesini istemişlerdi.
Küresel emperyalizmin sahte pandemiden sonra sahneye koyduğu, küresel ısınma, Paris İklim Anlaşması, karbon ayak izi gibi çevre ve iklim değişikliği yalanlarına karşı da Alman halkını aydınlatan çalışmaları yıllardır ara vermeden, bıkmadan usanmadan sürdürmüşlerdi.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta Almanya’nın ABD’nin güdümüne girmesine ve Ukrayna’ya para ve silah yardımım yapılmasını karşı çıkmışlardı.
Antiemperyalist politikalarını kıvırmadan, bükmeden dosdoğru biçimde Alman halkına anlattılar..
Bütün bu şeffaf ve tutarlı politikaların sonucu her seçimde katlanarak gelen başarılar oldu.
AfD ve onun EşbaşkanıAlice Weidel, Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın da dediği gibi Almanya’nın geleceğidir.
Hıristiyan Birlik Partileri CDU/CSU’nun yüzde 28.6 oy oranıyla 2025 seçimlerinin birinci partisi oldu. CDU/CSU ile AfD arasındakiyüzde 7.8 fark var. Bu fark kapanmayacak bir fark değil.
Üdstelik CDU/CSU’nun seçim kampanyasında AfD ile benzer görüşler savunarak bir kısım Alman milliyetçisinin oylarının kendine çektiği gerçeği göz önüne alınırsa, CDU/CSU’nun Sosyal Demokrat Parti SPD ve Birlik 90/Yeşillerle kuracağı koalisyonda izleyeceği politikalar, CDU/CSU’ya oy veren Alman milliyetçilerinin kalıcı olarakAfD’ye yönelmelerine neden olacaktır.
Bunun yanısıra, göçmen, çevre ve iklim değişikliği, AB ülkelerine kaynak aktarma politikalarından mevcut durumun sürdürülmesi, Alman halkının büyük bölümünü de ADF’yayönlendirecdektir.
Bizim sol, sol/liberal, liberal, liberal/demokrst, neoliberal, yandaş ve fondaşmedyanın “aşırı sağ tehlikesi” korkusu da yersiz..
Tehlike sadece ve sadece Avrupa Birliği için çalıyor..
Fransa, İtalya ve Avusturya’da milliyetçi hareketlerin yüzde 20- 30 bandında oy almalarına şimdi Alman milliyetçi hareketi AfD’nin yüzde 20.8 oyu eklendi.Fransa, İtalya ve Avusturya’ya Almanya’yı da ekleyince, Avrupa Birliği için bizimkilerin dediği tehlike çanları çalmaya başladı..
Çünkü, Fransa, İtalya ve Avusturya’daki milliyetçi partilerde AB’ye karşılar ve AB’den çıkılmasını istiyorlar. Şimdi buna Almanya’daki milliyetçi partide eklendi.
Bizim siyasetçilerin girmeye çalıştığı AB hızla yok olmaya sürecine doğru ilerliyor.
Almanya, İtalya, Fransa ve Avusturya’daki milliyetçi partiler istikrarlı büyümelerinin sürdürmeleri durumunda AB’nin önümüzde en fazla beş ya da altı yıllık bir ömrü bulunmaktadır.
Sonrasında, AB ile birlikte Paris İklim Anlaşması, sahte pandemiler, kimyasal dayatmaları, küresel ısınma, karbon ayak izi, iklim değişikliği gibi emperyalist planlar da tarihe gömülecekler..
**
Alkışlar Vatan Partisi’ne
Yıllardır, yazıyor, anlatmaya çalışıyorum:
Küresel ısınma, Paris İklim Anlaşması, karbon ayak izi küresel emperyalizmin yeni tuzaklarıdır..
Paris İklim Anlaşmasına dayanılarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na eklenen “İklim Değişikliği” kısmının kaldırılmasını, Paris İklim Anlaşmasından ayrılmayı savunuyorum..
Küresel emperyalizmin oyunun farkında olan Vatan Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü, “küresel güçlerin yeni tuzağı” olarak adlandırdığı İklim Kanun teklifinin geri çekilmesi çağrısında bulundu.
Üsküplü, İklim Yasası teklifiyle ilgili olarak, “Bu yasa, millî sanayicilerimizi ve çiftçilerimizi, ABD ve AB’nin kurallarına uymaya zorlayarak millî ekonomimizi teslimiyet zincirine vuruyor. Sanayicimiz ve üreticimiz milyonlarca lirayı bulan ağır para cezaları yaptırımlarıyla karşı karşıya bırakılıyor. Yükselen üretim maliyetleriyle uluslararası rekabet şartları ortadan kaldırılıyor” dedi.
Üsküplü, “Batı, kendi kirli üretimini gizlerken Türkiye gibi ülkelerin kalkınmasının engelleyerek, emperyalizme bağımlı hale getirmeyi amaçlıyor.Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, Türkiye’nin ihracatının kısıtlayarak sanayimizi ve tarımımızı uluslararası karbon vergilerine mahkûm edecek bir tuzaktır. Avrupa Birliği dayatmalarıyla kurulan ‘İklim Değişikliği Başkanlığı’ yerli üretimi desteklemek yerine, dış kaynaklı standartları dayatan bir denetim mekanizmasıdır. Üretim kapasitemiz, çok uluslu şirketleri çıkarlarına hizmet eden bir bürokrasiye teslim edilmektedir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Üsküplü sadece gerçekleri söylemekle kalmıyor, küresel emperyalizmin tuzaklarına karşı yapılması gerekenleri de söylüyor:
“Türkiye’nin üretim kapasitesini esas alan, bağımsızlık odaklı bir çevre politikası benimsenmelidir. Millî kaynaklarımızı kullanarak enerji ve gıda güvenliğimizi sağlamak, çiftçimizi, sanayicimizi ve işçimizi emperyalist dayatmalardan korumak zorundayız. Türkiye, ‘yeşil büyüm’ adı altında küresel sermayenin uydusu olmayı değil; üreten Türkiye olmayı hak etmektedir. AK Partili milletvekilleri tarafından TBMM’ye getirilen İklim Kanunu Teklifi geri çekilmelidir.”
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü’nün küresel emperyalizmin yeni tuzağı İklim Kanunu teklifiyle ilgili değerlendirmeleri de, önerileri de doğru..
Yıllardır savunduğum görüşleri dile getirmiş..
Vatan Partisi ve Serdar Üsküplü’yü kutluyor ve yürekten alkışlıyorum.
Ve, Serdar Üsküplü’nün açıklamasının altına ben de imzamı atıyorum..