Anttopoloji, insanlığın kültürel ve fiziksel gelişimini , evrimini inceleyen çok önemli bir bilim dalı olmasına karşın ülkemizde ne yazık ki değeri bilinmeyen bir bilim..
Etnolojisi, sosyal antropolojisi, fiziksel antropolojisi, paleoantropolojisiyle antropoloji insanlığın geçmişine ve geleceğine ışık tutuyor..
Çukurova Sanat Girişimi “Çukurova Ödülü”nün birini Antropolog Prof. Dr. Ayla Sevim Erol’a verdiğinin açıkladı.
Bir etnolog/sosyal antropolog olarak çok mutlu oldum..
Prof. Dr. Ayla Sevim Erol ile aynı okuldan aynı bölümden mezunuz. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü Etnoloji Kürsüsünde (Şimdilerde Anabilim Dalı diyorlar) öğrenim görmüştüm. Etnolojinin yanında diğer antropoloji anabilim dallarından da ders alıyorduk. Ders aldığım öğretim üyelerinden birisi de Paleoantropoloji Kürsüsü öğretim görevlisi Dr. Berna Alpagut idi.
Prof. Dr. Ayla Sevim Erol, benim mezun olduğum yıl DTCF Antropoloji bölümüne gelmiş.. Paleoantropoloji kürsüsünde eğitime başlamış..
Berna Alpagut gibi Ayla Sevim Erol da çok önemli çalışmalar gerçekleştirmişti.
DTCF antropoloji mezunu olarak, sık sık DTCF’nin yayınlarına, DTCF antropoloji Dergisine bakar, akademik makalelerin tümünü okurum.
O nedenle, Prof. Dr. Ayla Evim Erol’un dünyada ses getiren antropolojik araştırmalara imza attığını biliyorum..
Antropolojinin bu çalışkan adı Prof. Dr. Ayla Sevim Erol’a Çukurova Sanat Girişimi tarafından Çukurova Ödülü verilmesine çok mutlu oldum.
Hem antropoloji, hem Ayla Sevim Erol, hem Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü adın sevindim, ayrı bir kıvanç duydum...
**
Türkiye yerine Suudi Arabistan’ı seçti
Suriye’de yönetim değiştiğinde, Türkiye’de kimi çevreler siyasal iktidarın zafer olduğunu iddia etmişlerdi..
Yeni hükümetin Türkiye ile çok yakın olduğu ileri sürülürken, kimi bakanlar Şam’ın su yolu yapmışlardı..
Ancak, Suriye’nin yeni yönetiminin attığı adım, durumun Türkiye’de anlatıldığı gibi olmadığı gösteriyor..
Siyasal iktidara yakın kaynaklar neredeyse Türkiye’nin sözünden çıkmayan bir kişi olarak kamuoyuna aktardıkları “Geçici Devlet Başkanı” Ahmer El-Şaraa ve Dışişleri Bakanı Asad Hasan El-Şibani’nin, rejim değişikliğinin ardından ilk yurt dışı ziyareti, Suriye’de geçici yönetimi oluşturan grupların en büyük destekçisi olan Türkiye yerine Suriye gibi bir arap ülkesi olan Suudi Arabistan Krallığı oldu.
Oysa, Suriye’deki yeni rejimin en büyük destekçilerinden biri olan Türkiye rejim değişiminden beri Şam’a dört ayrı ziyaret gerçekleştirmişti. MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın sık sık gerçekleştirdikleri Şam ziyaretlerinde kezlerce Suriye’nin geçici devlet başkanı seçilen Şaraa ile görüşmüştü..
Halen Türkiye’den büyük destek alan, Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin yeniden imarı Türkiye tarafından gerçekleştirileceğini söyledikleri Suriye’de iş başına gelen yönetimin Türkiye’ye karşı aldığı bazı kararlar dikkati çekiyor.
Türkiye menşeili mallara yüzde 500’lere varan gümrük vergileri uygulama kararı almışlar, Türkiye Ticaret Bakanlığı’nın girişimleri sonucunda karardan şimdilik vazgeçmişlerdi.
The Economist’e açıklama yapan Suriye Geçici hükümet yetkilisi, “Türkiye’ye minnettarız ancak, Suriye başka bir Orta Doğu ülkesinden daha iyi teklif aldı. Suriye kendini tek taraflı bağlamak zorunda değil” ifadeleriyle Türkiye’yi daha hükümet kurar kurmaz sattıklarının itiraf etmişti aslında.
Geçici hükümeti oluşturur oluşturmaz bir başka Ortadoğu ülkesiyle pazarlık masasına oturan ve Türkiye’yi satan Suriye yönetiminin ilk yurt dışı ziyaretinin Suudi Arabistan’a yapması da son derece normal..
Riyad’da büyük bir pazarlık masası kuracakları belli.
Ayrıca, bu ziyaret siz ne denli Müslümanlar kardeştir diyerek sınırsız destek verseniz, milyar dolarları da harcasanız sonunda arap milliyetçiliğinin baskın geldiğinin de bir göstergesidir.