Avrupa Parlamentosu’nda millliyetçi, milliyetçi sol ve sosyalist partilerin sandalye sayılarının arttırmaları ve ülkelerinde büyük sıçrama yapmalarını Avrupa Birliği’nin geleceğini ciddi biçimde etkileyecektir..
2024 AP seçimleriyle Avrupa Birliği’nin dağılma süreci başlamış bulunmaktadır.
Avrupa Parlamentosu’nda çok güçlü duruma gelen milliyetçi partiler ile milliyetçi sol ve sosyalist/komünist partiler, Avrupa Birliği’nin ABD emperyalizimini bir parçası olduğunu, AB yönetiminin ABD’den gelen talimatlarla hareket ettiğini ve Birlik üyesi ülkeleri ABD’ye sattığını savunmaktadırlar..
AB’nin kendisini, ABD ve NATO’nun Rusya’ya karşı öncü karakolu gibi konumlandırdıığını ifade etmekteler..
Ukrayana’ya para, asker ve silah gönderilmesine de şiddetle itiraz ediyorlar..
Hepsi Avrupa Birliği ve NATO’ya karşılar..
Küreselleşme adı altında dünyaya egemen olmaya çalışan ABD Emperyalizmine karşı çıkmaktalar..
Fransız milliyetçilerinin gür sesi Marine Le Pen’in ısrarla dile getirdiği üzere “Avrupa Birliği dağıtılmalı” düşüncesini savunmaktadırlar..
Avrupa Birliği’nin dağıtılmasını, ulusal ve milliyetçi politikalar istiyorlar...
Bütün milliyetçi ve milliyetçi sol partiler AB’nin zayıflamasından, AB yerine ulusal meclislerin yetkili olmasından yanalar..
Kamuoyuna yansıdığı için örnek veriyorum, Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi FN, Fransa’yı; Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) Almanya’yı Avrupa Birliği’nden çıkaracaklarının açık açık söylüyorlar..
Almanya için Alternatif Partisi (AfD) Eş Başkanı Alive Weidel, geçtiğimiz yıl AB’nin başarısız bir proje olduğunu belirterek, dağıtılmasını, AB’nin yerine “Avrupa Ulusları Federasyonu” oluşturulmasını önermişti.
Parlamentoda temsil edilen diğer ülkelerdeki milliyetçi partiler de Ulusal Birlik ve Almanya İçin Alternatif Partisi gibi düşünüyorlar..
Le Pen’in seçim sonuşlarının değerlendirken söylediği , “Bu gecenin mesajı, tasfiye mesajı da dahil olmak üzere Brüksel liderlerine de hitap ediyor. Yurtsever hareketlerin bu büyük zaferi, dünya çapında ulusların geri dönüşünü gören tarihin gidişatıyla uyumludur” sözleri bize gösteriyor ki, Le Pen’e ve onun gibi düşünen milliyetçiler ve millieyetçi solculara göre AB gibi ulus üstü yapıların ve küreselleşmenin sonu geldi, bunun yerine ulusların dünyası geri geldi…
Avrupada milliyetçi hareketlerin yükselmesini hazmedemeyenler anında “faşizm geliyor”, “Hitler hortladı”, “ırkçılık ve milliyetçi bağnazlık Avrupa’ya geri dönüyor” şeklindeki bilindik silahlara sarıldılar..
Milliyetçi partiler, ülkelerinin Avrupa Birliği’nden çıkmasını beklemeden ülkelerinde de halkın oylarıyla işbaşına geldiklerinde, ABD’nin planlı şekilde ortadoğudan ve afrikadan ülkelerine yığdığı sığınmacıları kesinlikle ülkelerinin dışına gönderme politikalarını yaşama geçirecekler..
Burada etken olan, Türkiye’de birilerinin söylediği gibi islamfobi, Türkfobi filan olmayacak. Ülkeye ve ülkenin kültürüne yabancı herkesi müslüman, hıristiyan olmalarına bakmadan sınır dışı edecekler..
Avrupalı yöneticilerin ABD planlarına sadık kalmaları, üye ülkeleri sığınmacı cenneti yapmıştı. Örneğin Fransa’da 13 milyon sığınmacı bulunuuyor.. Fransız milliyetçilerinin argümanı, “13 milyon sığınmacının varlığı ülke ekonomisini zorluyor” olacaktır.
Tüm milliyetçi ve milliyetçi sol partiler ile sosyalist/komünist partiler, Ukrayna Savaşı’nı kendi savaşı olarak görmüyor... AB paralarının Ukrayna Savaşı’nda harcanmasına karşılar.
Milliyetçi partilerin oylarındaki patlama Avrupa halklarının Ukrayna Savaşı'ndan duyduğu bıkkınlığı da gösteriyor aslında. Avrupalılar Ukrayna Savaşı'nı finanse etmek istemiyorlar. Ukrayna’da Amerikan çıkarları için savaşmak istemiyorlar. Bunun için de milliyetçi partiler oy veriyorlar.
Miilliyetçi partiler, ülkelerinde, küresel emperyalizmin sahte pandemide dayattıklarına benzer dayatmalarına bundan izin vermeyeceklerdir..
Küresel emperyalizmin DSÖ eliyle uygulamaya sokacağı yeni pandemi oyunlarına, aşı ve kimyasal kullanmayı zorunluluk haline getirme, eve kapanma gibi uygulamalarını ülkelerinde uygulamayacaklardır.. Büyük olasılıkla, ABD ve küresel emperyalizmin tetikçisi Dünya Sağlık Örgütü denilen örgütü ülkelerinden kovacaklar..
Küresel ısınma, iklim değişikliği ve karbon ayak izi adı altında uygulanmak istenen yeni emperyalist oyuna da izin vermeyecekler..
ABD’den ve küresel emperyalizmden gelen iklim değişikliği, karbon ayak izi adı altında uygulamaya sokmak istediği yasaklamalar, vergiler, üretim denetimleri gibi uygulamaları reddedecekler..
Paris İklim Anlaşması’ndan çıkacaklar..
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin bir başka sonucu da, AB üyesi ülkelere halen iktidarda bulunan merkez partilerinin, milliyetçiliğin yükselişinden pay kapmak için, istemeye istemeye de olsa sığınmacılar ve Ukrayna konusunda milliyetçi partilerin düşünceleri yönünde hareket etmeleri olacak..
Avrupa Birliği sınırları içerisinde ilk olarak Fransa’da Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi (FN), Almanya’da Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) ve Hollanda’da Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (PVV) iktidara gelecekler.. Bunları diğerleri izleyecek..
Avrupa Birliği ülkelerinin içinde milliyetçi iktidarla ilk tanışan ülke de erken seçim kararı alan Fransa olacak.. 30 Haziran ve 7 Temmuz’da yapılacak erken seçimde, başta Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron olmak üzere, Fransa’da, Avrupa Birliği’nde hatta biz de ne kadar neoliberal varsa “faşizm yükseliyor. Hitler gibi kan dökecekler. Halkların kardeşliği” diye ortalığa düşecekler, Macron’un partisi Rönesans’a oy isteyecekler..
Ancak, Avrupa da, Fransa da kararını çoktan vermiş..
ABD’ye teslim olmuş siyasetçileri ve partileri artık istemiyor..
Ülkelerinne ulusal kimlikleri, ulusal kültürleriyle yaşamak istiyorlar…
“Hepimizi yok edecekler!”
Dünyanın bugün yaşadığı bazı sorunların nasıl sonuçlara yol açacağını konusunda bazen tarihsel olaylara bakarak anlayabiliriz..
Örneğin, bir devlet nasıl yıkılır, bir yer nasıl işgale uğrar gibi..
Bundan tam dört beş yüz yıl önce bir Sümer bilgesi tabletine şöyle yazmış:
“Fark edemedik, geç kaldık. Aman tanrım, bu vahşiler hepimizi yok edecek. Tanrım bizi affet. Bizden sonra gelenler bunları okursa belki ders alır.”
Bu sözcükler bir tablete, Sümerlerin yok oluş günlerinde bir bilge Sümerli tarafından yazıldı..
Bilge, kendilerinin artık yapacak bir şeyleri olmadığının bilinciyle, bizim gibi yüzyıllar sonra okuyanların ders ve belki de önlem almalarını istediği için tablete yazmış..
Tablete bu tümceleri yazdıran olaya gelince…
Sümerler kurdukları uygarlıkta rahat ve rehavet içinde yaşarken, yıkılışından yüz -yüzelli yıl kadar önce, yani günümüzden dörtbin beş yüz yıl önce bugünkü Arabistan içlerinden Akad diye adlandırdıkları kavmin insanları Sümer kentlerine çalışmak için akın akın gelmeye başlıyorlar. Bir kısım Sümerler bunlara karşı çıksa da diğerleri ucuz ve kolay işçilik ve köle gözüyle baktıklarından göz yumuyorlar. Yüz elli yıl içinde işler değişiyor, Akadlar kentleri yakıp yıkıyor, Sümerleri öldürüyor ve sonra iktidarı ele geçiriyorlar.
Meraklısı için, Sümerler Türk kökenli bir kavimdi.
Akadlar Sami kökenli kavimdi, bir anlamda bugünkü Arapların atalarıydılar...
Karbon ayak izi oyunu tutmayacak
Küresel emperyalizmin 2015’de Paris İklim Anlaşması’ıyla başlattığı karbon ayak izi, küredsel ısınma, küresel iklim değişikliği oyununa karşı artık insanlar daha uyanık..
Her ne kadar, bir dönem insanları esir alsa da emperyalizmin büyük iştahla sahneye koyduğu sahte pandemi oyunu insanların uyanmasını sağlayarak, bir anlamda insanları uyandırdı..
Artık, kimse emperyalizmin medyadaki algı haberlerine, sözde bilim insanlarının ekranlardan döktürdükleri “bilimsel” açıklamaları inanmıyor..
Daha doğrusu yalanları yutmuyor..
Emekli maaşlarına zam olayında eli bir hayli sıkı olan Mehmet Şimşek’in karbon ayak izi açıklamasından sonra, Türk ulusu bir anda beklenmedik bir uyanışa geçti.
Karbon ayak izi, küresel ısınma, iklim değişikliği ile ilgili olarak “Uyanış Hareketi” ismiyle bir manifesto yayınlandı.
Türk ulusunun egemenliğinin tehlikede olduğunu gören halkımız, hızlı bir şekilde büyük bir organizasyonla Uyanış Hareketini kendi içinde oluşturarak, hem bireysel olarak yurttaşların, hem bütün siyasal partilerin de dikkatini çekti..
Küreselcilerin isteklerini bu halka yumuşak huylulukla hak suretinden görünüp dayatmaya çalışan Mehmet Şimşek ve onun zihniyetini taşıyanlar asla başarılı olmayacak.
Işin gerçek sorumluları bir günah keçisi bulup da o sorumluluğu üzerinden atamayacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki bütün milletvekilleri şunu çok iyi bilmesi gerekiyor:
İklim Yasası Türk ulusunun bağımsızlığına bir operasyondur. Türk devletinin egemenliğine bir operasyondur.
Türkiye’nin aleyhine, küresel elitlerin çıkarı için çıkaracağınız yasaları bu halk asla dinlemez.
Halkın başlattığı Uyanış Hareketi gibi siz de mecliste uyumayın uyanın.
İklim Yasası’na, dolayısıyla Türk devletinin egemenlik haklarının devrine izin vermeyin..