Devlet destekli takımlarla nasıl mücadele edilecek? Futbolda ilginç şeyler oluyor.. Gaçmişte, şampiyonların ve küme düşecek takımların siyasilerce belirlendiği iddialarını doğrulayacak sonuçlar alınırken, şimdilerde iş devletin bazı takımları açık açık desteklemesine kadar gitti..
Özellikle, TFF 1. Lig ve alt ligler, gözden uzak olduğu için olacak, siyasilerin at koşturduğu arenaya dönüşmüş durumda.. Siyasetçeler devletin güçlerini, devletin olanaklarını kendi seçim bölgesindeki takımlara aktarıyorlar..
Dürüstlük, eşit koşullarda rekabet edilmesini gerektiren spora haksız rekabeti sokuyorlar.. Alın size iki örnek.. ikisi de, Adana Demirspor'un rakipleri.. 18 takımın kıyasıya mücadele ettiği ligde iki takım açık açık devlet tarafından korunuyor, kollanıyorlar.. Birisi, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi'nin seçim bölgesinin takımı Evkur Yeni Malatyaspor..
Diğeri, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faturk Çelik'in son seçim bölgesinin (Daha önce Bursa idi seçim bölgesi) temsilcisi Şanlıurfaspor… İhlas Haber Ajansı'nın haberine göre, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi, Malatya'da "Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak", Evkur Yeni Malatyaspor'a otobüs hediye ettiklerini açıklıyor.. Dikkat edin lütfen..
Bakan Tüfenkçi kendi parasıyla Yeni Malatyaspor'a otobüs hediye etmiyor.. Senin, benim paramı kullanan Bakanlık bütçesinden karşılıyor hediyesinin parasını.. Bununla da kalmıyor, kendisi gibi AK Partili olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin takımı Medipol Başakşehirspor'un sahasının Yeni Malatyaspor'a verilmesini sağlıyor..
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ise, Şanlıurfaspor'a yaptığı parasal yardımı, takımı Adana Demirspor'a mağlup olunca, yenilgiye isyan ederek açıklıyor.. Bakan Çelik, Şanlıurfaspor'a 5 milyon lira verdiğini açıklıyor.. Üstüne üstlük, Şanlıurfa Valisinin temin ettiği 4 milyon liranın da Şanlıurfaspor'a aktarıldığını açıklıyor.. Yani toplamda 9 milyon lira Şanlıurfaspor'a parasal kaynak aktarıyor..
Sayın Bakan, takımının Adana Demirspor'a yenilmesine öyle bir kızmış ki, hem bugüne kadar gizli tuttuğu yardımı açıklıyor, hem de "Daha ne yapabilirim, çıkıp ben mi oynayayım" diye soruyor.. Şanlıurfaspor'a devletin aktardığı kıyağının parasal boyutunu Baka Çelik'in yenilgiye olan kızgınlığı sayesinde öğrenmiş bulunuyoruz.. 9 milyon lira.. Bülent Tüfenkçi'nin torpillisi Evkur Yeni Malatyaspor'a aktarılan devlet kıyağının mali boyutunu henüz tam olarak bilmiyoruz.. Kamu kaynaklarının sayın Bakan'ın keyfi için aktarılması sadece otobüs parasıyla mı sınırlı kaldı, yoksa, otobüs parasının üstüne bir 9-10 milyon lira daha mı koymalıyız?
Sonra, bir Bakan düşünün, işi gücü bırakmış, seçim bölgesinin takımı için saha arayışına giriyor.. Acaba aynı Bakan, Adana Demirspor, Malatya'dan kovulurken ne yapıyordu? O aralar, Elazığspor ile play-off maçı oynayacak Adana Demirspor'un antrenman yapacak saha bulmasına yardımcı olmuş muydu? Bırakın saha bulmayı, yardımcı olmayı düşünmüş müydü?
Zira, bakanlık görevini yürüten siyasetçiler, sadece kendi seçim bölgelerinin değil bütün Türkiye'nin bakanıdır.. Evkur Yeni Malatyaspor ve Şanlıurfaspor'u düşündükleri, onları paraya boğdukları gibi Adana Demirspor, Göztepe, Eskişehirspor, Balıkesirspor, Giresunspor, Altınordu, Denizlispor, Ümraniyespor, Sivasspor, Gaziantep BBS, Mersin İdmanyurdu, Boluspor, Elazığspor, Manisaspor, Bandırmaspor, Samsunspor'u da düşünmek zorundadırlar.. Eğer bakanlık bütçelerindeki para Yeni Malatyaspor ve Şanlıurfaspor'a veriliyorsa diğer takımlara da aynı miktarda verilmeli.. Eğer, takımlardan birine otobüs alınabiliyorsa, diğer tüm takımlara da alınmalıdır..
Bülent Tüfekçi ve Faruk Çelik, devlet kasasından yaptıkları yardımlarıyla spora şimdiden şaibe düşürmüşlerdir.. Bileğinin hakkı ile de olsa Evkur Malatyaspor'un şampiyonluğunda siyasi el aranacaktır.. Şanlıurfaspor küme düşmezse siyasi güç aranacaktır.. Haksız rekabet yaratmışlardır.. Devletin ilgili kurumları zaman geçirmeden, Evkur Yeni Malatyaspor ve Şanlıurfaspor'a devlet kasasından yapılan kıyaklara el koymak zorunda.. Tüfenkçi ve Çelik, takımlarına babalarının parası gibi aktardıkları paraların hazineye geri dönmesi sağlanmalı.. Yani iki bakan zimmet çıkarılmalı.. Hatta görevlerini kötüye kullandıkları için bakanlık görevlerinden ya istifa etmeliler, ya da azledilmeliler..
Bakan Faruk Çelik, hafta sonunda Adana'da tarımı anlatırken, Şanlıurfaspor'a kışağı da anlatsaydı keşke... Bu arad Adana'nın Bakanı olan Ömer Çelik'in de konuyla yakından ilgilenmesi gerekiyor.. Her zaman görüştüğü kişiler olarak Türfenkçi ve Çelik'ten aynı ligde mücadele eden takımlar arasında yaptıkları ayırımcılığı bizzat kendilerine sorması bir Adanalı olarak boynunun borcu…
Tabii, sadece Ömer Çelik değil, başka kentlerin milletkvekilleri olan tüm bakanlar konuyu gündemine alıp bakanlar kuruluna getirmeliler… Bu arada, Şanlıurfa Valisi Şanlıurfaspıor için 4 milyon toplarken, Adana Valisi Adana Demirspor için ne yaptı? İnsan düşünmeden edemiyor...
Evet de hayır da demek demokratik haktır
Toplantı ve gösteriler demokrasinin ana haklarıdır.. Referandumda "evet" veya "hayır" demek demokratik bir haktır.. Tıpkı, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik'in söylediği gibi.. Ömer Çelik, Yumurtalık'ta yaptığı konuşmada, Hollanda'nın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçuş iznini iptal etmesinin yanlış bir karar olduğunu söylüyor..
Bu görüşünün gerekçesi de, toplantı ve gösterin hakkının demokrasinin ana hakkı olmasına dayandırıyor.. Hollanda'nın demokrasinin tanıdığı ana haklardan birisini gözardı ettiğini belirtiyor.. Sayın Bakanımız Ömer Çelik, yerden göğe kadar haklı.. Toplantı ve gösteriler tüm sadece Hollanda'da değil, Türkiye de dahil tüm demokratik ülkelerde, demokrasinin ana haklarından biridir.. Hollanda'nın Amsterdam ya da Roterdam kentinde toplantı ve gösteri ne kadar demokratik hak ise; Türkiye'nin Kütahya, Alanya, Ankara, İstanbul ya da bir başka kentinde de o kadar demokratik haktır..
Mevlüt Çavuşoğlu'nun Roterdam'da toplantı yapması gibi, örneğin Meral Akşener'in Kütahya'da, Ümit Özdağ'ın Alanya'da, Sinan Oğan'ın Ankara'da, Halkın Kurtuluş Partisi'nin İstanbul'da toplantı yapması o kadar demokratik bir haktır… Çavuşoğlu'nu engelleyenler de, Akşener, Özdağ, Oğan ve HKP'yi engelleyenler de aynı demokrasi suçunu işlemektedirler.. Türkiye'de "Hayır" toplantısı yapacaklarını engellenmeleri, tartaklanmaları, il ve ilçelerde sudan gerekçelerle toplantı ve yürüyüşlerin yasaklanması kanıksanır haberler oldu..
Artık kimse şaşırmıyor.. Lakin, bu engellemeler, saldırılar ve yasaklamalar, Hollanda'nın demokrasi dışı uygulaması kadar demokratik haklar açısından öneme sahiptir.. Başta AB Bakanı sayın Ömer Çelik olmak üzere, tüm bakanları, tüm AK Partili milletvekillerini, Türkiye'deki toplantı ve mitinglere örülen setler konusunda da hareket geçmelerini demokrasimiz için istiyoruz.. Çavuşoğlu olayındaki gibi yek vücut olarak Türkiye'deki engellemeleri de kınayalım..
Filil saldırıda bulunanları ifadesini alıp bırakanlardan, yasaların gereğini yerine getirmelerini isteyelim.. Hazır Hollanda hatırlatmışken.. Ülkemizde de demokrasinin ana hakları toplantı ve gösteri hakkına, vatandaşa "evet" veya "hayır" deme imkanı sağlayan demokratik hakkımıza sahip çıkalım, sonuna kadar koruyalım..
Bunu sağlamak ve demokratik haklara sahip çıkmak ise siyasi iktidara düşer!….
DP'de disiplin mekanizması askıda
Demokrat Parti'de il başkanlığı seçimiyle başlayan gerilim, büyük kongre sonrasında hesap sormaya dönüşmüştü.. İl Başkanı Cafer Doğan, kongrede kendisinin karşısında il başkan adayı olarak çıkan Seyhan İlçe Başkanı Muhammed Emin Atasevir'i disiplin kuruluna sevketmeye hazırlanmıştı.. Atasever için disipline sevk dosyası hazırlanmıştı.. Hatta, Cafer Doğan'ın, Genel Merkez yönetimiyle gönüşüp, Atasever'in yerine ilçe başkanlığına atanacak ismi bile bildirdiği söyleniyordu.. Her ne olduysa, Cafer Doğan, Muhammed Emin Atasever'i disipline sevketmekten şimdilik vazgeçti.. Gerekçesini ise kimse bilmiyor..
Hazırlanan dosyanın disiplin kuruluna gönderilmesi için neyin beklendiğini ise tüm Demokrat Partililer merak ediyor.. Disiplin olayı gerçekleşir mi bilmem ama, DP Adana Teşkilatında sular daha uzun süre durulmayacağa benziyor…
Yağmur da AKGP üyelerini durduramadı
Adana'da "HAYIR" çalışması yapan STK'ların başında Anadolu Kadın Gücü Platformu geliyor.. Platforma üyeleri, hafta içi- hafta sonu- tatil, yağmur dinlemeden "HAYIR" çalışmasını sürdürüyorlar.. Bazı meslektaşlarımız CHP Seyhan Kadın Kolları zannetse de, CHP ile organik bağı olmayan Anadolu Kadın Gücü Platformu'nda değişik siyasi görüşlerden insanlar yer alıyor.. Kadınları Anadolu Kadın Gücü Platformu altında biraraya getiren ise, Türkiye'nin geleceği ile ilgili kaygıları ve düşünceleri..
Bu Platform altında bir çok siyasi parti örgütünden daha atkif olarak HAYIR çalışması yürütüyorlar.. Hafta sonunda Adana'da etkili olan yağışlar bile, Anadolu Kadın Gücü Platformu üyelerini durduramadı.. Platforma üyesi kadınlar o yağmurda, Atatürk, Ziyapaşa ve Gazipaşa Bulvarı başta olmak üzere kentin bir çok yerinde neden HAYIR denmesi gerektiğini anlattılar.. Takdir etmekten başka ne denir.. Umarım, çalışmaları, diğer sivil toplum kuruluşlarına, partilerin yönetim kademelerine örnek olur!..