Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin’i Atatürkçü olarak tanıdığım için, Atatürk çizgisinde bir etkinlik çağrısı yapıyorum.
Bu çağrıyı da hem Adanalı bir gazeteci, hem bir Antropolog/Etnolog olarak yapıyorum.
Sizden önceki belediye başkanı, sözde bilge başkan, Atatürk’ün tarih anlayışına zıt bir uygulamaya imza atarak,, bir dernek başkanıyla el ele vererek açtığı Luvi Kültür Merkezi’ni kapısına kilit vurunuz..
Kültür Merkezinin ya tamamıyla iptal edin, ya da Hatti/Hitit Kültür Merkezi’ne dönüştürünüz..
Atatürkçü Düşünce Derneği’nde çeşitli kademelerde görev yapmış sözde bilge başkan, hangi düşünceyle bilinmez, Adana’da restorasyonu yapılan bir binayı Luvi Kültür Merkezi olarak açmıştı..
Söz konusu kültür merkezi açıldığında da dile getirmiştik, Luviler ve Luviler adı altında oynanan oyunları..
Ama, her nedense büyük Atatürkçü Başkan, Atatürk’ün yıllar önce farkına vardığı oyunun Adana’daki gönüllüsü olmuştu..
Başka müzelerde yer alan Hitit yapıtlarının çakmaları Luvi Kültür Merkezi’nde Luvi yapıtları olarak sergilenmiş, tarih bile isteye çarpıtılmıştı.
Yani, Luvi yalanına Seyhan Belediyesi ve sözde Atatürkçü başkanı destek vermişti..
Kısacası, Seyhan Belediyesi tarafından açılan “Luvi Kültür Merkezi”, Alman emperyalizminin tarihi saptırma girişimlerinin yerli işbirlikçilerle devam ettiğinin son örneği olmuştu..
Bu aşamada konuyla ilgili bilgilerimi tazeleyelim..
Alman emperyalizmi “Indo-European” tezine dayanak yaptıkları ve Batı uygarlığının Anadolu’dan başladığı yolundaki tezleri Hititlerin Asya kökenli ve dillerinin Hint Avrupa dil ailesindenden değil Türkçe’ye yakın olduğunun ortaya çıkmasından sonra çökmesinin ardından, Anadolu’da yaşamış ancak hiç bir devlet kurmamış, dili tam olarak çözülmemiş Luviler üzerinden yeni bir kök arayışına girdi. Sahte belgelerle, Hititlere ait her şeyi Luvilere ait gösterme çalışmalarına girdiler.
Anadolu’da Luviler akımını körüklemeye çalışan vakıfların merkezlerinin Avrupa kentlerinde olmasına aktif çalışma alanı olarak Anadolu’yu seçtikleri görülüyor. Bu vakıfların “bilimsel çalışma” kılıfı altında yaptıkları propaganda yazılarını, sahteliği bilimsel olarak kanıtlanan Beyköy Yazıtı’na dayandırırken, henüz tam olarak çözülememiş bir kaç hiyeroglif yazıdan Luvi kültür çıkarmaya ve bu kültür Anadolu’nun baskın kültürü olduğu savını öne sürdükleri gözleniyor.
Beyköy Yazıtı’nın sahte olduğunu kanıtlayan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümüm Öğretim Üyesi Hititolog Doç.Dr. Hasan Peker, yazıtı çözdüğünü iddia eden Dr. Fred Woudhuizen ve Dr. Eberhard Zangger’i eleştirerek, “Olmayan bir şey üzerine bilimsel gibi çalışmalar yapmak post-truth (hakikatin değersizleştirildiği) bir bilim yaratmaktır” şeklinde fikir belirtiyor. Yine bir batılı sözde bilim insanı James Mellaart tarafından uydurulan yazıtla ilgili olarak 2019 yılında yaptığı bir sunumda, söz konusu sahte yazıtta Anadolu Hiyeroglif yazısındaki yazım kurallarına aykırı olduğunu sahte yazıt kopyasının soy kısmında kralların birbirleriyle soy ilişkisinin oğlu, oğlu, oğlu olarak geçmesi (oğlu, torunu, torununun oğlu sözcükleri olmalı) tamamen hatalı. Sözde yazıt sahte olduğunu daha bu noktadan bağırmaya başlıyor. Sözde yazıttaki bu bölümde Alantalli’nin adı yazılmaya çalışılmış, n sessizi na işareti ile bu ismin yazılışında kullanılmış. Ancak Anadolu Hiyeroglif yazısında sessizlerden önce gelen n sessizleri yazılmaz. Belli ki bu bu ismi yazmaya çalışan kişinin sahte yazıtı oluşturduğu dönemde bu kuraldan haberi yokmuş. Sahte yazıtı oluşturan kişinin/kişilerin bilgisi var ama güncel değil, ya da 1970’lerin başındaki bilgiler. 1970’lerin başındaki bilgilerimizdeki eksikliklerden kaynaklanan böyle pek çok hata var. Adana kentinin, Palastin ülkesinin yazımı hatalı. Öte yandan bu yazıtta farklı dönemlere ait işaret formları bir arada kullanılmış. Bütün bu ve burada sıralayamayacağım kadar çok imla ve gramer hatası var olduğu iddia edilen yazıt kopyasının kesinlikle ve tartışmaya gerek kalmayacak şekilde sahte olduğunu kanıtlamaktadır” diyor.
Peker: “Asıl sorun arkeoloji ve filoloji formasyonu olmayan birinin Türkiye üniversitelerinde, Heritage İstanbul gibi toplantılarda ağırlanıyor olması, gerçek anlamda safsatanın bilim ile karıştırılması. Zangger ve Woudhuizen’nın olmadığı kesin bir yazıt üzerine sahteciliği Anadolu Hiyeroglif çalışmalarına bulaştırma çabalarının en hafif etkisi bu bilim disiplininin kirletilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Olmayan bir şey üzerine bilimsel gibi çalışmalar yapmak post-truth (hakikatin değersizleştirildiği) bir bilim yaratmaktır.” ifadelerini de ekliyor.
Likya’yı, Truva’yı Luvi ilan etmeye çalışanlara göre Luviler ağırlıklı olarak Batıda (Bugünkü Ege) yerleşik olduklarını ifade ederlerken, bazı haritalarda Adana’da yaşadıklarını öne sürüyorlar.
AVRUPA, ALEVİ VE KÜRTLERE KÖK YARATMA GİRİŞİMİ
Avrupa merkezli “Luvi” vakıfları, Luvilerin ve Anadolu’nun Batı kültürlerinin anavatanı olduğu savı üzerinden çalışmalarının yürütürken, Avrupa ve Türkiye’deki bazı vakıflar, kuruluşlar ve kişiler ise, Luviler’den Aleviliğe ve Kürtlere bir kök yaratma çabası içine girdikleri dikkati çekiyor. Söz konusu Avrupalı vakıflar işin daha akademik yanları ile ilgileniyorlar. Ancak bu vakıflar ile resmi bağı olmasa da görüş olarak onları destekleyen bazı yerel gruplar mevcut. Bu grupların ilgi odağında ise Aleviler var. Alevi inançlarının kökeni, Anadolu Luvi inançlarına dayandırılıyor. Hatta bu köken ilişkisi, bazı absürt etimolojik benzerlikler ile destekleniyor…
Luvi kelimesi “Işık” anlamına gelmektedir. Birçok Hint-Avrupalı dilde de ışık kelimesi bu kökten türemiştir: İngilizce light, Almanca licht, İspanyolca Luz, İtalyanca Lure ve Latince lux gibi…
Alevi isminin aslında “Alev” kelimesinden geldiği ve antik ışık halkı Luviler ile ilişkili olduğu öne sürülerek, Alevilerin Luvilerin torunları olduğu düşüncesi yerleştiriliyor.
Kimi “Alevi” kuruluşları Alevi sözcüğününü Hitilerin Luvileri tanımlarken kullandıkları A-Luvi sözcüğünden geldiğini öne sürerek, alevililğn köklerinin islama değil Luvilere dayandığı ve etnik bir topluluk olduğu savının savunurken, kimi “Kürt” grupları da Kürtlerin etnik kökenini Luvilere dayandığı iddasında.
LUVİLERİN BAĞIMSIZ BÖLGELERİ OLMADI
Luvi halkından ve dilinden kadim belgelerde herhangi bir kayıt yok. Luvilerin hiçbir zaman bağımsız bölgeleri olmadı. Bu gerçeğe rağmen bir Luvi krallığı olduğunu ilan etmek tam bir toplum mühendisliğidir. Toplum mühendisliği insanların beyinlerine yanlış bilgileri doğru imiş gibi işlemek ve halk ağzıyla “beyin yıkamak” metodudur. Toplum mühendisliği sayesinde insanların tarih bilgileri yanlış ve belli bir amaca yönelik olarak değiştirilir.
Luvileri pompalayan batı kültürü, Anadolu’da en kadim dönemlerden beri Hint-Avrupa halklarının yaşamış olduklarını kabul ettirmek istiyor ve Hint-Avrupa dillerinin de Anadolu’dan yayılmış olduklarını savunuyor. Luvi dili diye savundukları dil incelendiğinde karşımıza Hattice ve Hititçe çıkıyor. Hatti dili ise Asya kökenli bitişken bir dil. Yani Luvi dili dedikleri aslında Hatti ve Hitit dilinin bir lehçesi olmaktan ileri gitmiyor.
ATATÜRK TEHDİTİ GÖRMÜŞTÜ
Anadolu’dan vatan yaratma, batı toplumlarının köklerinin Anadolu’da olduğu teorileri yeni değil, Cumhuriyet’in kuruluş yılları öncesine kadar uzanıyor. Atatürk de zamanında söz edilen teoriler ile yaratılmak istenen tehlikeyi görmüş ve Anadolu’nun en eski uygarlığını arama işlerine girişmişti.
Atatürk, Hint-Avrupacı teoriler karşısında “Hatti” kültürüne sarılmış ve Alacahöyük kazılarını yaptırmıştı. Çünkü Anadolu’nun merkezindeki en eski devleti Hattiler kurmuştu ve bu insanlar Asyalıydı. Bugün modern arkeoloji Hattilerin Asyalı bir dil kullandıklarını, uzantılarının Kafkasya sahasına kadar yayıldığını, dil ve kültür yönünden Hint-Avrupalılarla veya Samiler ile hiçbir bağlarının olmadığını ortaya koymuştur Üstelik en eski yazılı Hint-Avrupa dili olan Hititçeye ve Hititlere dahi ismini verenler, Anadolunun bu kadim halkı Hattilerdir. Pek çoğumuzun Hitit Güneş Kursu olarak bildiği kült sembolü de, aslında bir Hatti sembolüdür ve Atatürk’ün yaptırdığı kazılar da gün yüzüne çıkmıştır.
Atatürk’ün neden birer Dil ve Tarih Kurumu kurduğunu ve ömrünün sonuna dek bu işlerle uğraştığını anımsarsanız, tehdidin farkına belki varabilirsiniz.
SOSYAL MEDYA VE GELENEKSEL MEDYAYI KULLANIYORLAR
Alman kökenli İsviçreli Eberhard Zangger ve yurt dışındaki Luwian Studies Vakfı'nın Türkiye’deki işbirlikçileriyle birlikte, uydurma tezlerinin yaymak için en iyi çalıştıkları alan sosyal medya. üstü örtülü köken teorilerini, edebi kılıflar ile kitleler arasında yaygınlaştırıp bir algı yönetimi oluşturuyorlar.
Yine Zangger’in görüşlerini aktaran bir makaleyi Türkiye’nin değişik yerlerinde yayımlanan gazetelerde noktasına virgülüne dokunmadan farklı yazarlar adıyla yayınlatarak, Luviler yalanını yaymaya çalışmaktalar.
BERMAN MANTI VE LUVİLER
Adana’da Seyhan Belediyesi tarafından açılan Luvi Kültür Merkezi’nin arkasında, yine belediyenin servis ettiği basın bülteninden işkadını Berman Mantı’nın olduğu anlaşılıyor.
Bültende, “Antik Luvi Kültür Merkezi’nin Luvialant adlı bir kuruluşun işbirliğiyle açıldığı belirtiliyor. Bültende Berman Mantı’dan “Antik Luvi Kültür Merkezi’nin “kurucusu olduğu belirtiliyor. Başkan Akay’ın ifadesiyle, “bu topraklarda yaşayan bir halkın hiç ifade edilmemesinin acısını” dindirecek olan Antik Luvi Kültür Merkezi’nin kurucusu Berman Mantı, sosyal medyada yapılan araştırmada sigortacı, İŞKAD Başkanı ve “Luviland” adıyla lavanta ürünleri pazarlayan bir şirketin sahibi olarak karşımıza çıkıyor. Yani arkeoloji ile Hititler ya da Luviler üzerinde akademik bir bilgi birikimi olmayan bir kişi.
Bu nedenle, Mantı’nın merkezin açılışında yaptığı konuşmada, “Luvilerin M.Ö. 2200 ile M.Ö 700’lü yıllar arasında yaşayan Anadolu’nun en önemli ve en eski kavimlerinden biri olduğu iddiası” bilimsel gerçeklerle ilgisi olmayan sözler öteye gitmemektedir.
Aynı merkezin danışmanı olduğu belirtilen Prof. Dr. Ahmet Ünal, Luvilerin iddia edildiği gibi Anadolu’nun geçmişinde önemli bir yeri olmadığı, “Luviler abartılmakta” diyerek ortaya koymakta.Prof.Dr. Ünal, Hititler kitabında, “Arzawa'da.... Birkaç kaya kabartması, tek tük hiyeroglif yazıt, mühürler ve bazı seramik parçaları dışında bir Hitit veya araştırmalarda pek abartılan Luwi varlığının izleri de pek zayıftır. Gerçekte ise 'Luwi Ülkesi' veya 'Devleti' diye kendi içinde tutarlı bir coğrafi bölge veya politik oluşum YOKTUR" diyerek net biçimde belirtmektedir.
ALMAN VAKIFLAR VE DEVLETİYLE İLGİLİLERİ VAR MI?
Seyhan Belediyesi’nce “dünyada ve Türkiye’de bir ilk” olarak tanıtılan Antik Luvi Kültür Merkezi’nin kuruluşuna ön ayak olan Luvilant Başkanı Berman Mantı ve Seyhan Belediyesi’nin, günümüzde Alman Eberhard Zangger ve başında bulunduğu Luvi Çalışmaları Vakfı’nın tezleri doğrultusunda çalışmalar yapacağı anlaşılıyor. Bu durum, Seyhan Belediyesi ve Berman Mantı’nın Alman Hükümeti, Alman vakıfları ile ilişkileri, bu vakıflardan hibe alıp almadıkları, yurt içinden nerelerden merkeze kaynak sağlayacakları sorusunu doğuruyor.
ÇATALHÖYÜK’Ü, GÖBEKLİTEPE’Yİ NEREYE KOYACAKSINIZ?
Seyhan Belediyesi ve Luvi Merkezi Başkanı Berman Mantı’nın, Eberhard Zangger’in tezlerini yaymak için çalışırken, sözde büyük kültür yaratan Luviler’den 2 bin yıl önce yaşayan Anadolu’nun gerçek anlamda kadim kültürü Çatalhöyük kültünü, Göbeklitepe kültünün de ne zaman Luvileştirecekleri de doğrusu çok merak ediyorum.
İLK AMA SON OLMAYACAK
Luvi ismi de Indo-Europeran saçmalığı gibi batının manupulatif (gerçeği çarpıtan) uygulamalarından biridir. Hititler ve Antik Yunan tezi yalanları işe yaramayınca Türk dememek için kullanılan uydurma tezlerden biridir ve sonuncusu da olmayacaktır. Önümüzdeki yıllarda da Alevi tezini, Alevilerin Luvilerin devamı olduğunu, Kürt tezini, Kürt uygarlık ve mitolojilerini daha yoğun oynayacaklar. Seyhan Belediyesin’ini açtığı Antik Luvi Kültür Merkezi, bu yolda atılan ilk adımdır. Ancak sahte yazıta dayandırılan tezler gibi bu merkez de son adım olmayacak. Başka belediyelerin başka Luvi Kültür merkezileri açtığına tanık olacağız.
Ancak, Atatürk’ün partisinin belediye başkanı olan Akif Kemal Akay’a bir çağrım var: Atatürk’ün yıllar önce gördüğü tehlikeyi görün ve Atatürk’ün araştırma yoluna sahip çıkıp, o yolda çalışmalar yapacak merkezler açın!
Evet, Atatürk’ün partisinden belediye başkanı olan ve kamuoyunda Atatürkçü olarak tanınan sabık başkan, Atatürk’ün yıllar önce farkında olduğu oyunun günümüzdeki temsilciliğine soyunan merkezi kapatmadı. Kapatmak bir yana, 31 Mart seçimleri öncesi “Antik Luvi Kültür Merkezini Açtık. Yine açarız” şeklinde Atatürk’ün tarih tezine meydan okutan bir seçim kampanyası yürütmüştü.
Şimdi, aynı çağrıyı Atatürk’ün partisinin Seyhan Belediye Başkanı olan Oya Tekin’e yapıyorum..
Atatürk’ün tarih tezine meydan okuyan Luvi Kültür Merkezi’ni kapatın.
Ya da Hatti/Hitit Kültür Merkezi’ne çevirerek Atatürk yolunda yürümeye devam edersiniz..
Oya Tekin’in malum sözde kültür merkezi ile ilgili atacağı adımı merakla bekleyeceğiz..
Türkiye’de olmalıydı
Kazakistan’da askeri bir tatbikat düzenlendi: Adı da “Birleştik- 2024 Tatbikatı”.
Tatbikat Asya’daki Türk ve Türki devletleri bir araya getirdi.
Bu önemli tatbikata Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan orduları katılıyor..
Turan’ın küçük bir versiyonu..
Eksikler var.
En büyük eksiklik ise Türkiye..
Türkiye, Kazakistan’da Türk devletlerini ve ordularının bir araya getiren Birleştik-2024 Tatbikatında mutlaka bulunmalıydı..
Ne yazık ki, Türkiye düşmanlığını her fırsatta ortaya koyan NATO’dan başka şeyleri gözü görmeyen idarecilerimiz Türk devletlerini bir araya getiren tatbikata katılmaya akıl etmemişler ya da gerek görmemişler..
Halbuki, NATO’dan ve Ortadoğu’dan biraz kafalarını kaldırıp baksalar ne denli önemli bir tatbikatı kaçırdıklarını anlarlardı.
Türkiye’de olmalıydı dedik ama, aslında olması gereken ülke sayısı daha fazlaydı..
Türkiye’nin yanı sıra, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Macaristan, Finlandiya, Moğolistan, Japonya, Kore devletleri de Birleştik-2024 tatbikatında mutlaka yer almalıydılar..
Ancak, tüm eksiklerine karşın Türk Dünyası için çok önemli bir tatbikat..
Turan’ın yolları bu tür tatbikatlarla döşenecek..